MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, TBMM Genel Kurulunda, Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, Yargıtay, Danıştay, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi ve Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2025 yılı bütçesi üzerinde konuştu.

MHP'li Yıldız'ın açıklaması şu şekilde; 

MHP'li Ersoy: Sağlık hizmetlerinin erişilebilir olması ve kaliteli bir hizmetin sunuluyor olması hayati önemdedir MHP'li Ersoy: Sağlık hizmetlerinin erişilebilir olması ve kaliteli bir hizmetin sunuluyor olması hayati önemdedir

Tarih boyunca düşünürler, filozoflar, hukukçular, din adamları adaletle ilgili fikirler üretmiş, teoriler geliştirmiştir ama bu düşünceler ve teoriler bir yönüyle eksik kalmıştır çünkü "hukuk" kavramı doğası gereği eksiktir. Tarihsel tecrübe temelinde şunu söyleyebiliriz: Bütün yasama faaliyetleri gelecekteki davalarda doğru ve haklı kararın ne olacağını önceden belirlemeye uğraşır ancak yasa koyucu bütün ihtimalleri önceden göremez. Zira insan bütün zamanları, şartları ve insanın temel ihtiyaçlarını karşılayacak ilme ve kudrete sahip değildir. Adalet duygusunu insanın fıtratına yerleştiren, onu var eden Allah'tır. İnsanlar adalet duygusuyla doğar yani. Bunun bir sonucu olarak her insan hangi eğitim seviyesinde olursa olsun adaletli bir eylem ile zıddı olan zulmü birbirinden ayırt eder. Bu kabiliyet tüm insanlarda vardır.

Bugünkü adaletin, adalet kavramının şekillenmesinde önemli bir etkiye sahip olan Yusuf Has Hacip başyapıtı Kutadgu Bilig'te adalet ile devletin bekası arasında doğrudan bir ilişki olduğunu vurgular. Sevgi, nefret, heves, öfke gibi duyguların adaleti gölgeleyeceğini lirik bir şekilde anlatır. Hukuk, siyaset, iktisat halk arasındaki ilişkilerde adil olunduğu müddetçe devletin yaşayacağını aktarır. Osmanlı Türk devletindeki yetişen ulema devletin asırlarca ayakta kalmasını adalet dairesi anlayışıyla açıklar.

Önceki konuşmacı arkadaşlardan, milletvekillerinden, Grup Başkan Vekillerinden Anayasa Mahkemesi, Yargıtay kararlarıyla ilgili eleştiriler, düşünceler duyduk. Ben de bu konuda bazı şeyler söylemek istiyorum: Sayın milletvekilleri, Anayasa'yla güvence altına alınmış temel hak ve hürriyetlerden herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla başvurulacak bir hak arama yolu olarak bireysel başvuru 23 Eylül 2012 tarihinde açılmıştır. Anayasa Mahkemesi incelemeler sonunda hak ihlalinin bir mahkeme kararından kaynaklandığını tespit ederse ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama -bak, yargılamanın yenilenmesi değil hukukçu arkadaşlar- yapmak üzere dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı durumlarda başvurucu lehine uygun bir tazminata hükmedilir. Yani bunu belirtmeden geçemeyeceğim, maalesef, bazı hukukçular yeniden yargılama ile yargılamanın yenilenmesini birbirine karıştıracak kadar bu işlerden haberdar değildir.

Bir de şu hususun altını çizmek zorundayız: Anayasa Mahkemesi bazen kendini diğer mahkemeler adına doğrudan karar vermeye yetkili görüyor. Bu durum yargı bağımsızlığı ve anayasal düzene aykırıdır, bunu aklımızdan çıkarmayalım. Bu karmaşaya son vermek için bireysel başvuru hakkı yeniden düzenlenmeli, temel kriter olarak da kanuna açıkça aykırılık hâlleri ve takdir yetkisinin keyfî ve kötüye kullanılmasıyla sınırlandırılmalıdır.

Yanlış uygulamalar sebebiyle bireysel başvuru, maalesef, yargı sistemimizi zayıflatan sistemsel bir sorun hâline gelmiştir. Bireysel başvuru bir olağan ya da olağanüstü kanun yolu değildir. Ancak Anayasa Mahkemesi diğer mahkemelere dönük olarak emir ve talimat niteliğinde karar veremez. Daha önce de belirttiğimiz gibi, mevcut anayasal düzen bir kenara bırakılarak Anayasa Mahkemesinin süper temyiz mahkemesi olduğu şeklinde toplumsal bir algı oluşturulmak istenmektedir. Anayasa Mahkemesi böyle bir rol üstlenemez. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın her ikisi de ayrı ayrı yargı konularında yüksek mahkemedir. Bu nedenle, aralarında bir derece farkı olmadığı gibi kararlarının etkisi bakımından da bir öncelik, sonralık sıralaması yoktur.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi çeşitli şekillerde zedelenir. Bunlardan biri de yargısal aktivizmdir. Yargısal aktivizm bazen yasama organının etkisizleşmesi, bazen yasama kararlarının iptali, bazen de yargının yasama organının yerine geçmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hukuk normu koyma iradesi milletin seçilmiş temsilcilerine aittir yani milletvekillerine aittir. Anayasa Mahkemesi bazı kararlarıyla seçilmiş organlar üzerinde tahakküm kuran, kürsüden yasa yapan mahkeme konumuna düşmektedir. Ceza hukukunun konusu suçtur, infaz hukukunun konusu da suçludur. İyi bir infaz rejimi olmadan ceza ve ceza muhakemesi ne kadar iyi olursa olsun ceza adaleti tam olarak sağlanamaz. Bunun için de bana çok yazılıyor, çok müracaat yapılıyor yani mükerrirlik meselesi, çoğunuza da geliyordur. İnfaz Kanunu'muzun 108'inci maddesinin üçüncü fıkrasında "İkinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması hâlinde hükümlü koşullu salıvermeden yararlanamaz." diyor. Bu uygulama bazen büyük adaletsizliklere sebep oluyor. Bir misal vereyim, zamanım da bitmek üzere: Bir kişinin ilk cezası 600 TL, ikinci cezası da bir ay yani mükerrir. Bu kişi bir müddet sonra bir suç daha işledi, yirmi yıl ceza aldı. Bakın, önceki 600 TL ve bir ay hapis cezası sonucu olarak yirmi yıl hapis cezasının tamamını kapalı ceza infaz kurumunda geçirmek gibi vicdanları sızlatacak bir sonuçla karşı karşıyayız. Bunun için de çözüm kolay, İnfaz Kanunu'nun 108/3'ü tamamen çıkarıp atalım yani uygulamayı da 3/4'e çevirebiliriz.

On dakika içerisinde Türkiye'nin hukuk meselelerini elbette çözemeyiz ancak cezaevlerinde yaşlı ve hasta tutukluların raporlarına da bakılarak, örgütlerin oyunlarına da gelmeden, bu kişilerin cezalarının en azından iyileşene kadar tehir edilmesi, infazın ertelemesi yapılmalıdır, bu bir.

İki: Eğer bazı kanunlarda eksikler var diyorsak, çok sık bugünlerde tutuklama itirazları duyuyoruz, bunun için de Ceza Kanunu başta olmak üzere, Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, İnfaz Kanunu ve yamalı bohçaya dönmüş Anayasa'yı gelin hep birlikte değiştirelim diyor, bütçenin hayırlı olmasını diler, hepinizi tekrar saygıyla selamlarım.

Editör: Haber Merkezi