Alman BILD gazetesinin 13 Ekim tarihli haberine göre, Almanya hükümeti İsrail'den, gönderdikleri Alman yapımı silahların soykırımda kullanılmayacağına dair yazılı taahhüt istedi.
Almanya'nın talep ettiği yazılı güvencenin de 10 Ekim'de Berlin yönetimine ulaştığı ve Alman Başbakan Olaf Scholz'un ertesi gün parlamentoda "Silah tedarik ettik ve edeceğiz." açıklamasını yapmasına imkan sağladığı belirtildi.
Bu durum, Almanya'nın İsrail'e silah satışı konusundaki tutumunu ve uluslararası hukuk açısından sorumluluklarını gündeme getirirken AA muhabiri, soykırım ve diğer suçlara karışan devletlere silah göndererek yardım eden üçüncü devletlerin hukuki sorumluluğuna ilişkin görüşleri derledi.
- Almanya, Gazze'deki soykırımı kabul ediyor mu?
Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sebastian Fischer, "İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığına dair hiçbir emare görmüyoruz." açıklamasında bulundu.
Fischer, "Soykırım, etnik grupların etnik veya sosyal özellikleri, milliyetleri veya dini inançları temelinde kasıtlı olarak öldürülmesi, imha edilmesi veya diğer şekillerde yok edilmesi anlamına gelir." diyerek Almanya'nın resmi pozisyonunu yineledi.
Silah sevkiyatını söz konusu güvenceye bağlı kılan Almanya'nın Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Fischer, "İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığına dair hiçbir emare görmüyoruz." diyerek Uluslararası Adalet Divanının (UAD) 26 Ocak 2024'te Gazze'de "muhtemel bir soykırımın işlendiği" yönündeki kararına rağmen soykırımın varlığını kabul etmedi.
"Soykırım işlememe şartı" ne anlama geliyor?
Bu talep, Almanya'nın İsrail'e sattığı silahların Gazze'deki soykırımda kullanılması durumunda, Almanya'nın soykırım suçuna destek olmaktan sorumlu tutulmamak için aldığı bir tedbir olarak görülüyor.
Almanya, resmi açıklamalarında her ne kadar Gazze'de bir soykırım olduğunu kabul etmese de silah sağlayarak İsrail'in işlediği soykırım suçuna yardım etmekten sorumlu tutulmanın yollarını kapatmaya çalışıyor.
Uzmanlar, Almanya'nın "sattığı silahların soykırımda kullanılmaması" konusunda istediği belirtilen güvencenin, İsrail'in eylemlerine yönelik ciddi endişelerinin olduğunu gösterdiğini ve Berlin hükümetinin bu şekilde potansiyel bir soykırım riskini örtülü olarak kabul etmiş olduğunu belirtiyor.
Kanada Fraser Valley Üniversitesinden Dr. Mark Kersten, X hesabındaki paylaşımında, "Eğer ortağınızın 'silahlarınızla soykırım yapmayacağız' şartını imzalamasına ihtiyaç duyuyorsanız, o ortağa hiç silah göndermemeli ve satmamalısınız." ifadesini kullandı.
Güney Avustralya Üniversitesinden Dr. Juliette McIntyre de İsrail'den güvence istenmesini "böyle bir davranışın gerçekleşme riskinin olduğuna dair olağanüstü bir itiraf" olarak nitelendirdi.
McIntyre, bunun Soykırım Sözleşmesi'nin 1. maddesinin uygulanması anlamına geldiğini ve "Lütfen bu belirli silahlarla soykırım yapmayın." demenin, önlem sayılamayacağını vurguladı.
Almanya neden İsrail'den böyle bir beyan talep etti?
Uluslararası hukukta teamül haline geldiği ve bağlayıcı olduğu kabul edilen 2001 tarihli "Devletlerin Uluslararası Haksız Fiillerinden Kaynaklanan Sorumluluğunu Düzenleyen Kurallar Metni"nin 16. maddesinde, bir devletin uluslararası hukuka aykırı eylemlerini bildiği halde bu devlete yardım eden diğer devletlerin de söz konusu hukuka aykırılıktan sorumlu tutulması kuralı yer alıyor.
Almanya, İsrail'den aldığı yazılı beyanla bu maddede belirtilen "hukuka aykırılıktan haberdar olma" şartını ortadan kaldırmayı yani gönderilen silahların soykırım suçundan kullanıldığından haberdar olmadığını ispatlamayı hedefliyor.
Almanya ayrıca, Soykırım Sözleşmesi'nin 3. maddesinin (b) fıkrasındaki "Soykırımda bulunulması için işbirliği yapmak" ve (e) fıkrasındaki "Soykırıma iştirak etmek" fiillerinden de sorumlu olmamaya çalışıyor.
Uluslararası Adalet Divanı, Bosna Hersek'teki Srebrenitsa Soykırımı'na ilişkin 26 Şubat 2007'de verdiği kararda, "Soykırım işlenmesi için işbirliği yapmak" ve "Soykırıma iştirak etmek" suçlarının kişilerin cezai sorumluluğunun yanı sıra devletlerin uluslararası sorumluluğunu kapsadığını belirtiyor.
İsrail'in yazılı güvencesi Almanya'yı kurtarır mı?
Uluslararası mahkemeler tarafından sıklıkla uygulanan "gerekli özeni gösterme yükümlülüğü" gereği, bir devletin uluslararası sorumluluğunu doğuran bir ihlal, başka devletlerin yazılı beyanlarıyla değil, o devletin gerekli özeni gösterip göstermediğine bakılarak tespit ediliyor.
Uluslararası mahkemelerin yerleşik içtihadına göre Almanya'nın, silah sattığı İsrail'in beyanları ile değil, kendi araştırması ve değerlendirmesini yaparak "gerekli özeni gösterme yükümlülüğü"nü yerine getirmesi bekleniyor.
Buna göre, böyle bir yazılı şartın bizatihi kendisi, İsrail'in muhtemel soykırımının Almanya tarafından bilindiğini gösterirken bu hukuki manevranın Almanya'yı aklaması muhtemel görülmüyor.
Uzmanlara göre Almanya'nın "silahlarımı soykırımda kullanma" şartı yeterli değil
Uluslararası hukuk uzmanları, Almanya'nın istediği yazılı talebin, Almanya'nın uluslararası hukuktan kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmak için yeterli olmayacağını belirtiyor.
Oxford Üniversitesinden Profesör Janina Dill, X hesabındaki paylaşımında, Almanya'nın İsrail'den silahları soykırımda kullanmama güvencesi istemesinin "soykırım eylemlerinin işleneceğine dair ciddi bir tehlikenin farkında olduğunu" ima ettiğini belirtti.
Dill, "Silahlarımızla soykırım yapmayacağınıza söz verin." şeklindeki bir talebin, Almanya'nın soykırımı önleme yükümlülüğünü yerine getirmek için uygun bir yöntem olmadığını vurgulayarak suç işlemekte kullanacağını bilerek İsrail’e silah vermenin Almanya'yı soykırıma suç ortaklığı riskini de içerdiğini ifade etti.
Silah transferi anlaşmalarında, uluslararası insancıl hukuk veya insan hakları hukukunun ihlal edilmemesi taleplerinin beklenen bir şey olduğunu ifade eden Dill, "herhangi bir soykırım riskini kabul edip silah transferlerine devam etmenin" ise farklı bir durum olduğunu kaydetti.
Hollanda Açık Üniversitesinden Profesör Sergey Vasiliev de Almanya'nın silah teslimatları için İsrail'den soykırım yapmayacağına dair bir madde imzalamasını istemesinin bu ülkenin soykırımı önleme ve soykırıma yardım etmeme görevini yerine getirmesi olarak değerlendirilemeyeceğini söyledi.
Vasiliev, Almanya'nın ve yetkililerinin hala sorumlu tutulabileceğini ve Nikaragua'nın Uluslararası Adalet Divanı ekibinin bu gelişmeleri muhtemelen yakından takip ettiğini ifade etti.
Nikaragua'nın Almanya'ya karşı açtığı dava, bu gelişmeden nasıl etkilenir?
İsrail'in Gazze'deki soykırım suçu ve Filistin topraklarındaki diğer ihlallerine iştiraki sebebiyle Nikaragua'nın, Almanya'ya karşı UAD'de açtığı dava ile artık doğrudan soykırım suçunu işleyen devletin yanı sıra bu suçun işlenmesine katkı sağlayan, iştirak eden ve hatta soykırımın önlenmesi yükümlülüğüne aykırı hareket eden devletlerin sorumluluğu uluslararası mahkemelere taşınabiliyor.
Nikaragua, 1 Mart'ta, İsrail'in Gazze'deki saldırılarına siyasi, mali ve askeri destek sağlayarak "soykırım işlemesini kolaylaştırdığı" gerekçesiyle Almanya aleyhine UAD'de açtığı davada, Almanya'nın İsrail'e verdiği askeri desteği durdurmasını talep ediyor.
UAD, 30 Nisan'da tedbir talebine ilişkin kararında, "soykırımın ve diğer savaş suçlarının işlendiği bir bölgeye silah sevkiyatı yapan devletleri, işlenen suçlardan sorumlu tutulabilme ihtimali olduğu" uyarısında bulundu.
Uzmanlar, İsrail'e soykırım ve diğer insan hakları ihlallerinde gönderdiği silahların kullanılmamasına ilişkin Almanya tarafından koyulan şartın, Nikaragua tarafından da Almanya aleyhine açtığı davada kullanılmasını bekliyor.
İsrail'in sürdürdüğü soykırıma rağmen bu suçu işlemesini kolaylaştıran askeri yardımların devam etmesi, soykırımın önlenmesi için gerekli özeni gösterme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi, Almanya için "soykırıma yardım eden devlet" olarak anılması şartlarının oluştuğunu gösteriyor.
Almanya'nın silah satışı politikası nedir?
Almanya'nın avukatlarından Profesör Christian Tams, Nikaragua'nın açtığı davada, "Almanya'nın uluslararası yükümlülükleri çerçevesinde sıkı bir silah ihracat politikası uyguladığını" belirtti.
Almanya'nın, Savaş Silahları Kontrol Yasası, Dış Ticaret ve Ödemeler Yasası, AB Ortak Tutumu ve Silah Ticareti Anlaşması'nı bağlayıcı yasa olarak uyguladığını anlatan Tams, Alman Anayasası gereği, federal hükümetin izni olmadan silah ihracatının yasak olduğunu vurguladı.
Silah ve askeri teçhizat ihracatı mümkün olduğu ölçüde parlamento denetimine tabi tutulduğunu aktaran Almanya'nın avukatları, Federal Hükümet, Federal Güvenlik Konseyi'nden geçen nihai lisans kararları ve malların türü, sayısı, alıcı ülke ve ilgili Alman işletmeleri hakkında Parlamento'yu bilgilendirdiğini vurguladı.
Tüm bu kurallara rağmen Hükümet Sözcü Yardımcısı Wolfgang Büchner'in, Almanya'nın İsrail'e hiçbir zaman silah yasağı uygulamadığını belirterek "Bunu bir kez daha vurgulamak isterim, İsrail'e silah ihracatına yönelik bir yasak söz konusu olmamıştır." ifadesini kullanması, Almanya'nın İsrail'i destekleme adına kendi hukuki sorumluluğunu göze aldığını ortaya koyuyor.
Almanya hangi kuralları ihlal ediyor
İsrail'e silah ve diğer askeri teçhizat desteği sağlayan Almanya, başta 2008 tarihli Avrupa Konseyi Ortak Tutum Belgesi olmak üzere AB ve uluslararası hukuk kurallarına aykırı hareket ediyor.
Silah ihracatına ilişkin 1998'de AB Davranış Kuralları formunda ilan edilen ve AB Konseyi tarafından 2008'de bağlayıcı kurallar haline getirilen Ortak Tutum Belgesi'nin ikinci maddesinde "ihraç edilecek askeri teknoloji veya teçhizatın uluslararası insancıl hukukun ciddi ihlallerinin gerçekleştirilmesinde kullanılabileceğine dair açık risk" varsa üye ülkelerin ihracat lisansını reddetmeleri gerektiği kuralını getiriyor.
Ayrıca Almanya'nın tarafı olduğu Silah Ticareti Antlaşması'nın (ATT) 6. maddesi silahların soykırım, insanlığa karşı suçlar veya savaş suçlarının işlenmesinde kullanılacağına dair bilgi sahibi olması halinde söz konusu ülkeye silah sevkiyatını yasaklıyor.