Sussex Üniversitesinden emekli Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Profesörü Shaw, İsrail'in Gazze'de işlediği soykırımın, tıpkı Holokost ve Nakba gibi insanlık tarihinde kara leke olarak kalacağını ifade etti.
Bunun Batılı bir müttefikin Uluslararası Adalet Mahkemesi (UAD) önünde yargılandığı ilk dava olması nedeniyle "tarihi" nitelik taşıdığını vurgulayan Shaw, 29 Aralık 2023'te başvurusu yapılan davanın üstünden geçen bir yıl boyunca yaşanan gelişmeleri AA muhabirine değerlendirdi.
"Güçlü dava dosyası hazırlandı"
Shaw, "Güney Afrika, davayı son derece kapsamlı hazırladı. Ocak ayındaki duruşmaya geldiklerinde İsrail'in soykırım eylemlerine ve liderlerinin soykırıma yönelik ifadelerine dair büyük miktarda kanıt toplamışlardı. İsrailli yetkililer, çok sayıda konuşma ve açıklamada fiilen soykırım çağrısı yapmıştı." değerlendirmesinde bulundu.
UAD'nin 26 Ocak'ta Gazze'deki sivillere yönelik Soykırım Sözleşmesi kapsamında "makul bir risk" bulunduğuna hükmettiğini hatırlatan Shaw, şunları kaydetti:
"Mahkeme, kararında önce genel talimatla İsrail'e Soykırım Sözleşmesi'ne aykırı eylemlerden kaçınmasını söyledi ve özellikle insani yardımların Gazze'ye girişini sağlama talimatı verdi ancak İsrail bunlara uymadı. Gelen tüm kanıtlar, İsrail'in sadece bombardıman, yıkım ve sivillere zarar verme açısından durumu kötüleştirmekle kalmadığını, Gazze'ye malzeme akışını daha da kısıtladığını gösteriyordu."
Soykırım uzmanları ve insan hakları örgütleri arasında İsrail'in Gazze'de soykırım işlediğine dair görüş birliği oluştuğunu vurgulayan Shaw, "Mahkemenin kararları sadece İsrail için değil, İsrail'e destek veren devletler için de sonuçlar doğuruyor. Başta İsrail'e büyük askeri, mali ve siyasi destek veren ABD olmak üzere, İsrail'in silahlarının üçte birini sağlayan Almanya ve kilit silahlar ile hava gözetim desteği sağlayan İngiltere gibi ülkeleri de ilgilendiriyor. ABD, hem UAD hem de Uluslararası Ceza Mahkemesi süreçlerini reddederek uluslararası hukukla tamamen ters düşüyor." dedi.
"Soykırımının dünya tarihinde uzun süre hatırlanmasını sağlayacak"
Shaw, soykırım gibi felaketlerin tarih boyunca hatırlandığını anlatarak, "Soykırımlar, tüm toplumları etkileyen büyük ölçekli tarihi felaketlerdir ve bu nedenle çok uzun süren etkileri vardır. Yahudi halkı Holokost'u, Filistinliler 1948'deki Nakba'yı unutmadı. Gazze halkı da şimdi başlarına gelen felaketi unutmayacak. Bu dava, Gazze'deki soykırımının dünya tarihinde uzun süre hatırlanmasını sağlayacak." ifadelerini kullandı.
Gazze'deki soykırım sebebiyle İsrail'in itibarının ciddi zarar gördüğüne dikkati çeken Shaw, "Dünyada çok büyük bir kesimin İsrail hakkında eskisinden çok daha kötü görüşü olacak. İsrail için bunun siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçları olacak. İsrail şu anda askeri olarak çok başarılı görünebilir ama orta vadede, belki de çok daha kısa sürede, şu anda yaptıklarının dünya siyasetindeki konumu ve İsrail toplumu için çok olumsuz sonuçları olacak." diye konuştu.
Shaw, bu davanın diğer soykırım davalarından farklı olduğunu dile getirerek, "İsrail, mahkemenin talimatlarını görmezden geldi ve aylardır Gazze'deki Filistin halkının yaşam koşullarını giderek daha da zorlaştırdı. Gazze'nin kuzeyinden Filistinlileri tamamen çıkarıp onları giderek küçülen kamplarda yoğunlaştırdı ve koşulları ilk tedbir kararı verildiğindeki halden daha da kötüleştirdi." değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası Af Örgütü'nün Gazze'deki soykırıma ilişkin kısa süre önce yayımladığı raporun önemini vurgulayan Shaw, şunları kaydetti:
"Bu rapor çok önemli çünkü İsrail aleyhindeki kanıtların son derece kapsamlı ve detaylı derlemesini sağlıyor. Güney Afrika'nın ilk davasında ele aldığı hususlardan daha da ileri gidiyor çünkü daha uzun dönemi kapsıyor. Ayrıca hukuki argümanların çok kapsamlı özeti ve soykırım hukukuyla ilgili yaygın yanlış anlamaları çok detaylı şekilde veriyor."
"Batılı ülkeler de desteğe başladı"
Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu çok sayıda ülkenin davaya müdahillik bildiriminde bulunduğunu anlatan Shaw, "Devletler farklı şekillerde müdahil oluyor ancak çoğu Güney Afrika'yı destekliyor. Bu desteğin İrlanda ve Norveç gibi bazı Batı ülkelerine de uzanması öngörülüyor. Bu, işlerin gidişatı açısından önemli gösterge." dedi.
Shaw, davanın geleceğine ilişkin, "Mahkeme, bir veya iki yıl içinde İsrail'in Gazze'de gerçekten soykırım işleyip işlemediğine karar verdiğinde bunu hukuk temelinde karara bağlayacak. Hakimler siyasi bir ortamda çalışsalar da temelde hukuka göre hareket ediyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
İsrail'in bu zamana kadar UAD'den verilen tedbir kararlarını ihlal etmesinin davanın geleceğini olumsuz etkileyebileceğini söyleyen Shaw, "İsrail'in kararları görmezden gelip Gazze'deki Filistin halkının yaşam koşullarını aydan aya daha da zorlaştırmaya devam etmesi, İsrail aleyhine çok olumsuz sayılacak." ifadesini kullandı.
Davanın açılmasının üstünden 1 yıl geçti
Güney Afrika'nın İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere yönelik eylemlerinin Soykırım Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle 29 Aralık 2023'te UAD'de açtığı davanın üstünden geçen 1 yılda önemli aşamalar kaydedildi.
Dava başvurusunda Gazze'deki durumun aciliyetine dikkati çeken Güney Afrika'nın talebi üzerine 11-12 Ocak'ta Lahey'deki Barış Sarayı'nda duruşmalar yapıldı.
UAD, 26 Ocak'ta açıkladığı kararlarda İsrail'e 5 temel yükümlülük getirdi. Buna göre İsrail'in, Soykırım Sözleşmesi'nin 2. maddesinde tanımlanan fiillerin işlenmemesi için tüm önlemleri alması, ordusunun bu fiilleri işlemesini engelleyecek tedbirleri ivedilikle uygulaması, soykırım çağrısı yapanları önlemek ve cezalandırmak için harekete geçmesi istendi.
Kararda ayrıca Gazze'deki Filistinlilerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için temel hizmetler ve insani yardımın sağlanması ile soykırım suçuna ilişkin delillerin korunması için etkili tedbirler alınması ve bir ay içinde mahkemeye rapor sunulması talep edildi.
Mahkeme, Güney Afrika'nın 6 Mart'taki ek tedbir talebi üzerine 28 Mart'ta İsrail ordusunun insani yardımın ulaşımını engellememesi ve Soykırım Sözleşmesi hükümlerinden doğan yükümlülüklerine uygun davranmasına ilişkin yeni tedbirler belirledi. Güney Afrika'nın 10 Mayıs'taki üçüncü ek tedbir talebi sonrası da 24 Mayıs'ta önceki tedbirleri teyit edip, Refah'ta soykırıma sebep olacak çatışmaların ve saldırıların durdurulması ek tedbirine hükmetti.
İsrail'in bu zamana kadar Divan'ın verdiği tedbir kararlarına uymadığı kaydedilirken, aralık ayında küresel çaptaki insan hakları kuruluşlarından Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Berlin Merkezi Anayasal ve İnsan Hakları Avrupa Merkezi, Gazze'de yaşananların soykırım olduğunu ifade eden raporlar yayımladı.
Davaya, Nikaragua, Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin, İspanya, Türkiye, Şili, Maldivler ve Bolivya olmak üzere 10 ülke müdahillik bildiriminde bulundu.
Güney Afrika, Gazze'deki soykırıma ilişkin ekleriyle birlikte 750 sayfalık ana dilekçeyi ve 4 bin sayfayı aşan destekleyici belge, bilgi ve dokümanı 28 Ekim'de UAD'ye sundu.
- Nikaragua'nın Almanya aleyhine açtığı dava
Nikaragua, İsrail'e siyasi, mali ve askeri destek sağlayarak "soykırım işlemesini kolaylaştırdığı" gerekçesiyle Almanya aleyhine 1 Mart 2024'te UAD'de dava açtı.
8 Nisan'da yapılan duruşmalarda Nikaragua, Almanya'nın İsrail'e en çok silah tedarik eden ikinci ülke olduğunu ve bu mühimmatların Gazze'deki soykırımda kullanıldığını bilmemesinin mümkün olmadığını öne sürdü.
Nikaragua ayrıca Almanya'nın, bir yandan Filistinlilere yönelik yardımları keserken, diğer yandan İsrail'e tank mermisi, insansız hava aracı ve savaş gemisi mühimmatı gönderdiğine dikkati çekti.
Almanya ise 9 Nisan'daki duruşmalarda, "İsrail'in Gazze'deki soykırımını desteklediği" iddialarını reddederek, silah ihracatının uluslararası hukuk kurallarına uygun yapıldığını ve ciddi ihracat lisansı incelemesine tabi tutulduğunu savundu.
UAD, 15'e karşı 1 oyla "tedbir kararı vermeyi gerektirecek derece bir aciliyet olmadığına" hükmetti ancak sivillerin gıda ve diğer temel ihtiyaçlardan uzun süreli ve yaygın şekilde mahrum bırakıldığına dikkati çekti.
Divan'ın kararında, "soykırımın ve diğer savaş suçlarının işlendiği bir bölgeye silah sevkiyatı yapan devletlerin, işlenen suçlardan sorumlu tutulabilme ihtimali" olduğu vurgulandı.
UAD'nin ihtiyati tedbir taleplerini reddetmesinin ardından dava, Nikaragua'nın esas iddiaları kesin hükme bağlanana kadar görülmeye devam edecek.