İSTANBUL (AA) - İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği (TDED) tarafından düzenlenen "Türkçe Düşünmek, Konuşmak ve Yazmak" çalıştayı gerçekleştirildi.

İZÜ ev sahipliğinde İZÜ Abdullah Tivnikli Konferans Salonu'ndaki çalıştayda, dil bilincinin güçlendirilmesi amaçlanıyor.

Açılışta konuşan eski Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, düzenlenen çalıştayın Türkçenin içinde bulunduğu sorunları anlamak için önemine dikkati çekerek, "Ben, eski bir Milli Eğitim Bakanıyım. Milli Eğitim Bakanlığının görevlerinden birisi de Türkçeyi korumaktır. Bakan olduğumda, 'Çocuklarımıza Türkçeyi doğru ve güzel bir şekilde konuşma, yazma ve okuma becerisi kazandırabilirsem kendini başarılı bulacağım' demiştim. Bu konuda arkadaşlarımızla çalışmalar yapmaya gayret ettik. Bazılarında başarılı olduk, bazılarında olamadık." dedi.

- "Öğretmenlerimizi çocuklarımızı daha iyi yetiştirmeyle ilgili eğitmemiz gerekiyor"

"Başarılı olamadığımız hususların nedenlerini şimdi daha iyi görebiliyorum." diyen Avcı, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Herhangi bir reform çabası, başarılı olmak istiyorsa, öncelikle o işi yönetecek kadroları muhatap almalıdır. Biz, yaptığımız çalışmalar ve düzenlemeleri öğrencileri önceleyerek yaptık. Oysa yapmamız gereken öğretmenlerimizi öncelemekmiş. Öğretmenlerimizi çocuklarımızı daha iyi yetiştirmeyle ilgili eğitmemiz gerekiyor. Bu sadece Milli Eğitim Bakanlığının değil, hepimizin meselesidir."

Avcı, şu anda Türkçenin farklı şekillerde yozlaştırıldığını belirterek, "Çocuklarımıza dile dair kuralların anlamını öğretebilirsek, onlara toplumsal yaşamdaki kurallara uyma bilincini de kazandırmış oluruz. Burada hepimizi büyük görevler düşmektedir. Bugün ülkemizde herkesin farklı yazma şekilleri var. Oysa Fransa'da böyle bir durum söz konusu olamaz. Yazı bir çocuğun ilk kural disiplinini edineceği her şeyin bir kuralı olduğunu anladığı yerdir. Hem görsel hem de işitsel olarak Türkçenin içinde bulunduğu bu halden kurtarılması da son derece önemlidir." diye konuştu.

- "Dil tahribatının gönüllü ameleleri haline geldik"

TDED Başkanı Ekrem Erdem, dünyada söz sahibi olmak isteyen bir milletin önce kendi diline sahip olması gerektiğini söyledi.

Erdem, güçlü medeniyetlerin güçlü dillerle inşa edileceğinin altını çizerek, "Türkçe, kendi doğal akışı içinde, bir takım değişimler yaşamıştır. Tarih boyunca farklı devletler kuran milletimiz, bazı kelimeleri karşılaştığı toplumlardan almıştır. Fakat bunları yaparken alınan kelimelerin büyük bir çoğunluğu, Türkçenin ses ve yapısına uygun olarak dilin bir parçası haline getirilmiştir. Bu, bize dilin gelişirken kendisini korumasına bir örnek sunmaktadır." dedi.

Modernleşmeyle birlikte Türkçenin büyük bir tasfiyeye uğradığını hatırlatan Erdem, "Burada Türkçe çok büyük zararlar görmüştür. Daha sonra bu yanlıştan dönülmüş ve yaşayan Türkçede karar kılınmıştır. Öte yandan modernleşmeyle başlayan süreç dilimizi tahrip etmeye hala devam etmektedir. İnancımızdan izler taşıyan kelimelerin yerine uydurukça kelimeler kullanılmaktadır. Ne yazık ki şu anda dil tahribatını o kadar doğallaştırdık ki bu durumun gönüllü ameleleri haline geldik." diye konuştu.

Erdem, yeni neslin dil bilincinden giderek uzaklaştığına vurgu yaparak, şu görüşlere yer verdi:

"Her kelime kendi değerleriyle birlikte gelir. Şimdilerde yaşadığımız sıkıntıların kaynağı dil meselemizden kaynaklanmaktadır. Dil, hepimizin meselesidir. Dilimize gereken önem verilmediği için düşünme gücümüz zayıflıyor. Bu gidişata dur demek zorundayız. Çocuklarımıza ve gençlerimize dilimizin güzelliği anlatmak zorundayız. Bu hepimizin ortak görevi ve sorumluluğudur. Bunun için işe öncelikle dille başlamalıyız."

- "Türkçeyi kaybedersek, milli değerler ve hedefler büyük zarar görecektir"

İZÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar ise Osmanlı'nın son döneminde önemli bir dil hareketi başladığını fakat bu çabaların ve üretilen tabirlerin görmezden gelindiğini söyledi.

Bakan Kurum’dan sosyal konut açıklaması: Yalanlarla ne milleti kandırabilirsiniz ne de bizi durdurabilirsiniz! Bakan Kurum’dan sosyal konut açıklaması: Yalanlarla ne milleti kandırabilirsiniz ne de bizi durdurabilirsiniz!

Türkçenin giderek kısır bir dil haline dönüştüğünün altını çizen Acar, "Öztürkçe hareketi, dil için çok vahim bir hataydı. Bizler biliyoruz ki saf dil olmaz. Saf dil ancak Amazon Ormanları'nda olabilir. Bu hata, alfabe değişikliği ile daha da büyümüş ve büyük bir kırılmaya yol açmıştır. Oysa 130 yıl önce Türkçe konuşan büyük bir coğrafyanın alfabesi ortaktı. Bu iki hata Türkçeye büyük zararlar vermiştir." ifadelerini kullandı.

Acar, Türkçenin güncel sorunlarının başında ise "yüksek öğretim dili" olduğunu dile getirerek, şunları aktardı:

"Şu anda Türkiye'deki yüksek öğretim yabancı dil odaklı yapılmaktadır. Eğitim dilimiz İngilizcedir ve bundan dolayı içimize sine sine, 'Eğitimimiz millidir.' diyemiyoruz. Maalesef yabancı dille öğretim, bir 'yabancı dil öğretme şekline' dönüşmüştür. Türk milli kimliği için Türkçe, bizim tahmin ettiğimizden çok daha önemli bir anlama sahiptir. Türkçeyi kaybedersek, milli değerler ve hedefler büyük zarar görecektir."

Gün boyunca süren çalıştayda, “Dil, Kimlik ve Kültür”, “Batı Dillerinin Türkçe Üzerindeki Etkisi”, “Türkçenin Coğrafi Dünyası”, “Konuşma Türkçesi” konularında toplam 15 tebliğ sunuldu.

Çalıştay, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Özen’in “Değerlendirme ve Sonuç Bildirgesi” konuşmasıyla sona erdi.

Kaynak: AA