MHP Samsun Milletvekili İlyas TopsakalTBMM Genel Kurulunda Milli Eğitim Bakanlığının 2024 yılı bütçesi üzerinde konuştu.

MHP'li Topsakal'ın açıklaması şu şekilde;

Konuşmama başlamadan evvel Filistin’de İsrail'in acımasızca yaptığı katliamın bizler ve dünyadaki iyi insanların beklentilerinde büyük izler bıraktığını söylemeliyim. Filistinli akademisyen Rıfat el Arir şehit olmadan önce dünya insanlarına şu mısraları miras bırakmıştı: “İlla ölmem gerekiyorsa, sen yaşamalısın, hikâyemi anlatmak için, eşyalarımı satıp bir parça kumaş ile uzun kuyruklu ve beyaz teller satın almak için. Gazze’de, bir yerde bir çocuk, cennetin gözlerinin içine bakarken, kendi bedenine bile veda etmeden giden babasını beklerken, uçurtmayı görür, senin yaptığın uçurtmayı ve bir an için bir meleğin ona sevgiyi geri getirmek için orada olduğunu düşünür. Eğer ölmem gerekiyorsa, umut getirsin, bir masal olsun bu uçurtma.” Meslektaşımızın mısraları aslında savaşın ruhunu özetliyor. Bir şehrin ve kavmin toptan yok edildiği tek taraflı savaşın kaybedeni insanlık olmuştur. Ancak son günlerde dünyadaki bütün iyi insanların ortak hareketiyle İsrail'e karşı protestolar başlamış, özellikle Amerika'da ve Batı’daki üniversite öğrencileri ve hocaları bu zulme başkaldırmıştır. İnsanlık onuru için bu davranış oldukça kıymetlidir.

Akademisyen ve rektörlerin Gazze soykırımına karşı açıklamaları, öğrenci ve STK’lerin gittikçe artan sokak gösterileri, İsrail ve destekçilerinin sahada kazandıkları savaşı stratejik olarak kaybettiklerini göstermektedir. Biliniz ki, bu savaşı artık Filistin'in masum çocuk ve anneleri kazanmıştır. Türkiye'deki bilim dünyasının ve milletimizin derin aklını temsil etmesi gereken üniversitelerimizin iyilik, güzellik ve insan neslini korumanın ne kadar önemli olduğunun idrakinde olmasını temenni ediyorum. Bugün, çocuk ve masum anneleri, masum sivilleri koruyacak yüreğimiz yoksa bilimin bize emrettiği doğruları da söylemeye cesaretimiz yoktur. Gazze’deki katliamın neden soykırım olduğu akademinin işidir ve siyasete bu noktada destek olmalıdır.

Bugün, genelde Millî Eğitim Bakanlığımızın özelde ise Yükseköğretim Kurumu ve bu kurumumuzla ilgili kuruluşların bütçesini görüşmekteyiz. Bu vesileyle eğitime harcanan her kuruşun mutlaka medeniyet olarak geri döneceği şuuruyla hareket etmekteyiz. Dünyadaki huzurun, paylaşımın ve mutluluğun eğitimin bünyesinde sırlı olduğunu bizim atalarımız gayet iyi ifade etmişlerdir. Bu sebeple Mâverâünnehir’den başlayan ve binlerce yıla hükmeden Anadolu irfanı, kendine has eğitimiyle büyük insanlar yetiştirmiş, onlar da dünyaya huzur, saadet ve adaleti yaymaya çaba göstermişlerdir. Yesevi Hazretleri

Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre bu geleneğin sadece temsilî örnekleridir. Geleneğimizdeki öğretmenlerimizin Avrupa'daki aydınlanmada önemli katkıları olmuştur yani dünyadaki medeniyetin bir ayağında Horasan varsa diğer ayağında Endülüs yoluyla dünyaya yayılan bir ışık vardır. Bu ifadelerimden Helenistik felsefeyi inkâr çıkmamalı, zira dünyanın felsefi gelişiminde sadece bizler yokuz, ben burada bizim rolümüz üzerinde durdum. İşte bu ruh ve düşünceyle Millî Eğitim ve ilgili kurumlarına sahip çıkmakta, Hükûmetimizin bütçesine MHP Grubu olarak destek olmaktayız.

Üniversitelerimizin geçmişten günümüze dönüşüm süreci oldukça yenidir. Bu vesileyle en köklüsü olan İstanbul Üniversitesi bile her ne kadar biz tarihî köklerini 1453 yılına dayandırsak da Avrupai anlamda 1846 yılında başlamış, diğerleri ise cumhuriyetimizin kurulmasıyla İstanbul'dan neşetle bu süreci devam ettirmişlerdir yani üniversitelerimizin tarihi oldukça yenidir ve gelişmeye açıktır. Var gücümüzle 127 devlet, 78 vakıf üniversitemizi desteklemeye mecburuz. Onları dünyanın en iyileri yapmak zorundayız çünkü akademi siyasetüstüdür, aynı zamanda bir milletin hem aklı hem de vicdanıdır. Yapısal ve içerik olarak eksikliklerimizin farkında olarak önce akademik kalitemizi, sonra öğrenci yönlendirme sistemimizi yeniden ve yeniden revize etmek ilgili yöneticilerimizin en önemli vazifesidir. Bu vesileyle kurulan YÖKAK yani Yükseköğretim Kalite Kurulu önemli görevler icra etmektedir; Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Başkanlığı yani ÖSYM öğrencilerimizin yerleştirilmesinde çok ihtimam göstermesi gereken bir kurumdur. Üniversitelerimizin bulundukları şehirle bütünleşmesi, sosyokültürel ve iktisadi hayatını planlanma ve geliştirme doğrultusunda öncülük yapmaları oldukça mühimdir. Zamanla görülen eksikliklerin bilimsel çalışmalarla tamamlanıp geliştirilmesi de çok önemlidir. Bir akademisyen olarak yükseköğretimin planlanması ve geliştirilmesine mahallî olarak başlanmalı, merkez ise koordine ederek üniversitelerimize devletimizin stratejik planlamasındaki genel çerçeveyi göstermelidir.

Günümüzde lisansüstü akademik çalışmalar eskiye nazaran çok gelişmiş, üniversitelerimizin dünya üniversitelerine akredite olmasıyla evrensel bir hüviyete kavuşmuştur. Bu çabalar hem Hükûmetimiz hem de bizim grubumuz adına oldukça önemli görülmektedir ancak özellikle doktora yapmak ve “bilim insanı” unvanı almak aynı zamanda imkânları da kullanmak ve altyapıya sahip bir çevrede olmayı gerektirir.

Bu çerçevede, yükseköğretim kurumumuzun araştırma üniversiteleri planlaması oldukça kıymetlidir ve bu proje lisansüstü çalışma yapacak akademisyenler için kaynak hâline getirilmelidir. Lisansüstünde doçentlik için mülakat sınavları tekrar yürürlüğe konmalıdır. Yükseköğretim kurumumuzun yaptığı Büyük Data çalışması da oldukça faydalı sonuçlar doğuracaktır. Üniversite eğitimimizin ülkemizin ihtiyaçlarına göre planlanması, hâlâ büyük meselemiz olan ihtisas üniversiteleri sorununa bir çözüm olacaktır. Hızla büyüyen ve artık karşılayamadığımız teknik eleman eksikliğimiz mesleki eğitimin planlanmasıyla sona erecektir. Bu nedenle, Büyük Veri oldukça önemli bir çalışmadır ve yükseköğretim kurumumuz bu çalışmayı mutlaka başarıya ulaştırmalıdır.

Yine dikkat edeceğimiz bir diğer husus, son yıllarda ülkemizi tercih eden yabancı öğrencilerin ülkemizin yumuşak gücü olması için Türk diline aşina olmalarını sağlamaktır. Ülkemiz bunca altyapıyı başka ülkelerin dillerinde eğitim yapılsın diye harcamıyordur herhâlde; bu konuda kurumlarımızın, Cumhurbaşkanlığımızın strateji belgelerine uygun hareket etmeleri beklenir ve bu oldukça elzemdir. MHP Grubu olarak Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin gelecekte engelsiz ve sınavsız üniversite projesine inanıyor, bu uğurda doğumundan ölümüne insanın iyi insan olabilmesi için gerekli şartlar üzerinde çalışmalar yapıyoruz.

MHP'li Filiz Kılıç: TBMM’nin çatısı altında barikatlara yer yoktur! MHP'li Filiz Kılıç: TBMM’nin çatısı altında barikatlara yer yoktur!

Eğitim sistemimizin huzurlu nesiller yetiştirmesi için olmazsa olmaz gerekliliği sağlıklı maddi çevrenin oluşturulmasıdır. Bu genel ilkeye uygun bina yapılanmaları özel okullardan başlayarak bütün okullarımızda gerçekleştirilmelidir. Ana ve ilkokullarda tek katlı binalar çocukların gelişiminde, çevreyle uyumlu büyümelerinde en önemli unsurlardan birisidir. Bizim çocukluğumuzda pek hissedilmeyen bu gerçek, ülkemizin hızla kalkınması, şehirlerin büyümesiyle daha da elzem hâle gelmiştir. Doğadan kopuk eğitilen çocukların huzur ve mutluluk bulması, ruhsal yaşamını dengelemesi oldukça zordur, ailenin sağlam ve koruyucu olması da sağlıklı nesiller için önemlidir. Bu çerçevede, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin emirleriyle Milliyetçi Hareket Partisi AR-GE’sinin Türkiye’nin önde gelen düşünür ve akademisyenleriyle yaptığı insanlığın huzuru çalışması Millî Eğitim Bakanlığımız tarafından dikkatle takip edilmiş, mutlu ve geleceğe güvenle bakma hedefimiz Cumhur İttifakı’nın ana amacı olmuştur. Başta Sayın Bakanımız olmak üzere ekibinin ülkemizin sosyokültürel ve tarihî tecrübesine uyumlu, huzurlu nesiller yetiştirmeye dönük bilim insanlarıyla başlattığı program, çalışmalarına hızla devam etmektedir. Bu çalışmalara katkı veren bilim insanlarına ve Bakanlığımız personeline minnettarım.

Eğitim bir milletin vicdanıdır diye başlamıştım sözüme, o zaman vicdanımızın oluştuğu müesseselerde kazanç mefhumumuz düşünmeye değerdir. Gelişmiş ülkelerde özel okulların devlet okullarına oranı neyse bu sınıra dikkat edilmeli, geleneğimizde olan “En büyük sadaka, eğitim.” düşüncesiyle bilabedel çocuk okutan STK ve vakıflara ihtimam göstermeliyiz. Eğitimi ticarethaneye çeviren yapılara asla müsaade edilmemelidir.

Türkçenin Cumhurbaşkanlığımız stratejik planındaki müstesna yerine atıfla üniversitedeki kullanım oranına oldukça dikkat etmeliyiz. Bu hususun beka meselesi olduğu unutulmamalı. Kültür ve medeniyetimizin dünyadaki müstesna yerinde ikamesi için bir zorunluluk olduğu unutulmamalıdır.

“Türk dili Doğu’dan aldığı binlerce yılın tecrübesiyle devlettir, millettir ve ruhtur; içinde, öğrendiğimiz her şey vardır ve bizleri Yesevi’den, Hacı Bektaş’tan ve Yunus Emre’den alır. Binlerce yıl öteye destanıyla, divanıyla deyiş ve türküsüyle, velhasıl terim ve sözcüğüyle taşımaya kâfidir.” idrakiyle 2024 bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce heyetinize saygılarımı sunuyorum.

Editör: Haber Merkezi