Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İlyas Topsakal, Cengiz Aytmatov Enstitüsü’nün açılış programında önemli açıklamalarda bulundu. Topsakal yaptığı açıklamada: "

Saygıdeğer divan üyeleri, sevgili misafirler, beyefendiler, hanımefendiler, sevgili çocuklar; bugün Cengiz Aytmatov enstitüsünün açılışında bizleri şereflendirdiğiniz için hepinize şükranlarımı sunuyorum.

Söze başlamadan evvel, Türk dünyasının devlet aklı, mazimizi atiye bağlayan ve bizlere tarih şuuruyla siyaset yapmayı öğreten genel başkanımız Sn. Dr. Devlet Bahçeli beyefendiye bu enstitüyü kurduğu için bizleri de bu göreve layık gördüğü için minnettarız. Elbette bizlere verdiği sorumluluktan ve duyduğu güven vesilesiyle gururluyuz.

Büyük insanların hayatı milletlerin hayatına benzer; onlar aynı zamanda milletimizin geçmişinde ayna, geleceğinde remz taşlarıdır. Bilge liderimiz de bizlere devlet olmanın, millet olmanın zarafet, nezaket ve gönül yönünü öğretiyor. Bu amaçla her Türk kavminin “kızılelma’sı, birlik ve beraberlik içinde güçlü olmaktır. Güçlü olmanın nirengi noktası ise Türk kavimlerini iyi tanımaktan geçer; onların örf, adet, gelenek ve göreneklerini öğrenmek için destanlarını, divanlarını, hikayelerini, hikmetlerini velhasıl edebiyata dair bütün geçmişini iyi bilmemiz gerekir. Bunu öğrenmenin en iyi yolu şüphesiz milletin ruhunu ve irfanını kaleme alan şair, yazar ve düşünürlerimizi tanımamızdan geçer. Cengiz Aytmatov son dönem Türk dünyasını köy-köy, kasaba-kasaba ve şehir-şehir tarif eden muhteşem büyüğümüzdür. O milletimizin şanlı geçmişini, büyük devletini bazen bir hayvanda, bazen de deniz ve göllerde, bazen de ıssız bucaksız Türkün bozkırında arar… Binlerce yıllık efsanelerimizi, destanlarımızı, kahramanlarımızı öyle güzel öyle ince öyle sırlı bir kalemle işler ki; bize bu anlatış, büyük sosyal olaylarda dayanma gücü verir. Aytmatov’un Sarı Özek’teki tren ve bozkır tasviri öyle muhteşemdir ki, Türk tarihinin her anını vicdanınızda yaşatır ve sizi tarihin derinliklerine götürür.

“Bu yerlerde trenler, doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelirlerdi…

Bu yerlerde demir yolunun iki yanında Sarı Özek Bozkırı, sarı kumlu geniş bozkırların bomboş orta bölgesi uzanıyordu…

Bu yerlerde meridyenlerin Greenwich’ten başlayarak sayılması gibi, bütün uzaklar demir yoluna göre hesaplarındı…

Trenler ise doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelirlerdi…”

İşte böyle başlıyordu, “Gün Olur Asra Bedel”:  Nayman ana oğlu Mankurt Jolaman, devesi Akmaya, dilinde kelime-i şahadet eşhedü enla ilahe illallah…. Ve oğlunun okuyla bozkırda ebedi istirahatine çekilmesi…

Dümdüz, uçsuz bucaksız bozkırın sesinde geçmişimizin sesi duyulacaktı; doğum, evlenme, ölüm geleneklerini anlatılırken Türk boylarının unuttukları yeniden hatırlanması gereken geçmiş hikâyeleri anlatıyordu.

Aytmatov, “köpeğin sahibi varsa, kurdun tanrısı var” derken aslında Ergenekon’u anlatıyordu. Türk boylarına  “her kötülüğün bir de iyi yanı vardı” derken; bir ayetin anlamını öğretiyordu(inne me’al usri yusra). O ayet her darlıkta bir ferah vardır ayeti idi. Yüz yılların Kırgız, Kazak, Altay, Türkmen ve Özbek boylarına yeni bir ümit oluyordu.

Bu bahsettiklerim sadece bir eserinden aldıklarımız…

Toprak Ana, Beyaz Gemi, Kızıl Elma, Erken Gelen Turnalar-Sultan Murat, Dişi Kurdun Rüyaları, Cengiz Hana Küsen Bulut, Elvada Gülsarı, Yıldırım Sesli Manasçı  vs.   eserlerin hepsinde bir tarih vardır, aşk vardır, sanat vardır, doğa vardır, umut vardır, acı vardır; kısacası insan ve kâinat vardır. Aslında bu tarih bozkırın ve sonra batıya göç eden binlerce boyun hikayesidir; çünkü Türk’ün tarihi doğudan batıya doğru akar. Ve bizim gidişlerimiz, hep batıya özlemimiz doğuya matuftur. Bu nedenle, bizim bozkırımızda “Trenler” batıdan doğuya giderler.

Anadolu’daki Oğuz Boylarının destanları ve türküleri, tıpkı doğudaki Kırgız, Kazak ve Özbek boylarının destanları ve türkülerine benzer.

Muhteşem büyüğümüz Cengiz Aytmatov’un benim çok beğendim bir eseri daha var. Kazakistanlı şair Muhtar Şahanov ile karşılık sohbetini içeren “Şafak Sancısı”… Bu eser öyle mükemmel ki, Türk halklarının gençlerine, çocuklarına ve bilumum insanına; Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek vs. ne kadar şair, yazar, düşünür, alim, sanatçı, sporcu var ise bunlarla ilgili bilgi verirken irfanı erdemi ve güzelliği anlatır.

Kimler yok ki bu eserde… Önce muhteşem destanımız Manas, Manası bize ulaştıran Manasçılarımız… O muhteşem Manas ki, dünyada eşi benzeri yok… Bir buçuk milyon mısra… Dünyadaki Batıya ait bütün destanları uç uca ekleseniz yarısı bile etmez. Muhtar Avezov gibi büyük alimlerimiz ki; o alimimiz Moskova’da pantürkist bir edebi literatür olarak değerlendirilen Manas’ı savunmak için canını ortaya koymuştur. Manas’ı bize aktaran, bize ulaşmasını sağlayan Jırcılar; Keldibek ile Balık, Toğolok Moldo,  Yusuf Mamay, Sayakbay Karalayev’in muhteşem hayatları… Kazak ve Kırgızların ortak şairi Janıbek ile Bavırcan Mamuşlu’yu Cengiz Aytmatov’dan öğreniyoruz.

Manas’ı ilk kaleme alan Çokan Velihanov’u onun kaleminden duyarken, Türk dünyasının muhteşem güreşçileri Hacı Mukan, Kojunbek Böltirik’i yine ondan öğreniyoruz.

Bunları öğrenirken; iyiliği, irfanı, kıymeti yanına ekliyor; bencillik ve zalimliğin milletimize verdiği zararlara yönelik gençliği ikaz ediyor. Yine meşhur Mankurt hikayesinin sahibinin Sayekbek Karolayev olduğunu Aytmatov’dan öğreniyoruz. Aytmatov, mankurtluğun ve sadizmin, tıpkı batıdaki gladyatörleri dövüştüren insanlık dışı düşüncenin her dönemde olduğunu söylerken buna karşı en büyük dayanma gücünü kendi tarihimizi, kültürümüzü ve soyumuzu iyi bilmekten geçtiğini anlatıyor.

Aytmatov 250 milyonluk Sovyetler Birliğinin dağılarak 15 bağımsız cumhuriyete ayrılması meselesi üzerinde duruyor. Asıl meselenin ise Türk Cumhuriyetlerinin gelecekte ne olacağı ve nasıl davranması gerektiği üzerine tefekkür edilmesi gerekliliğini belirtiyor. Evet hayallerimiz gerçekleşti ve artık Türk Cumhuriyetleri bağımsız oldular… Bundan sonra “bir” olmayı “birlik” olmayı düşünebilirler. Ancak sormamız gereken bir soru üzerinde duruyor: Maddiyatın, maneviyatın önüne geçtiği bu devirde gençlerimiz ve dahi gelecek nesillerimiz bu sorumluluğu taşıyacak kadar olgunlar mı ? Bu soruyu sorarken demokrasinin sonsuz özgürlük olmadığını, aslında bir disiplin olduğunu anlatmaya çalışıyor ve bunu anlatırken devlet idaresini baltaya benziyor: “İdare baltanın başı, demokrasi ise baltanın sopasıdır, sapı tutan halkın elidir” diyor. Meşhur Norhşahi’den idarecilere öğütler veriyor:

“Halkın siyah ekmek yiyorsa sende ye, Halkın bal yiyorsa sende ye, halkın siyah ekmek yerken sen bal yiyorsan güveni kaybedersin”.

Ve yine ekliyor: “Dalkavuk idarecinin belası övülmektir, aynı zamanda övülmek idareciye zehirdir”. Bu alıntıyı da sözümüzün, kelimelerimizin dimağı ve hafızası olan Kaşgarlı Mahmut’dan yapıyor. Böylelikle; anayasa, demokrasi ve idare arasındaki modern bağlantıyı örneklerle gençlere aktarıyor.

“Dünyayı inşa etmek; kâinattaki en üsteki varlıktan en alttaki varlığa kadar adalet ve liyakatle olur” derken Türk tarihinin yönetim şeklini anlatır. Türk tarihine dair ayrı bir bölümle Türk kavimlerinin birlik yolunu göstermiş, tarihi bilmenin üzerinde durmuştur. Şahanov “tarihini bilmemek soysuzluktur” derken, Aytmatov tarihimizi yazanların 1950’lere kadar neler çektiğini örneklerle anlatmıştır.

Ve tarihin önemini anlatırken Farabi’ye başvurmuş: “Baba çocuğundan ne kadar mesul ise her millette tarihinden o kadar mesuldür ” örneğini vermiştir. Aytmatov, Çin yazmalarında Türk dillerinin Hunlar zamanında başladığını, efsanemiz dişi kurt Asena ve Türklerin ortaya çıkışını bütün boylara aynı kökten çıktınız mesajıyla anlatmaya çalışmıştır. İskit-Sümer tarihini karşılaştırıp benzer yönlerini dile getirirken; Hunlar, Göktürkler, Yenisey Kırgızları ve Uygurlar’dan bahsetmiştir. Büyük Türk Büyüklerini: İlteriş Kağan, Bilge Kağan’ı anmıştır. Aytmatov böylece Özbek, Kazak, Kırgız, Nogay, Uygur, Çuvaş Karapapak, Tatar, Başkurt, Azerbaycan, Tuva, Hakan, Yakut, Altay, Gagavuz bütün boyların aynı anadan doğduğunu göstermeye çalışmıştır. Özbeklere; kültürümüzü korudukları ve bütün eski eserlerimizi milli kütüphanelerinde sakladıkları için “öz ağamızdır” tabirini kullanmıştır.

Yağışlar Trakya'daki barajların doluluk oranlarını arttırdı Yağışlar Trakya'daki barajların doluluk oranlarını arttırdı

Dede Korkut’un masallarının bütün boyların ortak hikayesi olduğunu söylemiş; tarihimizi, köklerimizi anlatırken Olcas Süleymanov’un Az-İ-Ya eserine referans vermiştir. Osmanlı İmparatorluğu, Moğol-Türk Kağanlığı, Cengiz Han ve nihayet Cumhuriyetimizi kuruluşundan ve Mustafa Kemal Atatürk’ten sitayiş ile bahsetmiştir… Ve kısacası Aytmatov büyük Türk Tarihinin her anını eserlerinde bizlere öğretmiştir. Yazdığı roman şiir ve hikâyelerde geleceğe adres bırakmıştır.

Ezcümle bu enstitünün amacı; Aytmatov’un eserlerinden yola çıkarak, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın Türk boylarına geçmişini öğretmek ve gelece hazırlamaktır…

Bu “Enstitü”;

Tarihin bizlere yüklediği vasiyet, günümüze dair sorumluluk, geleceğe dair mirasımızdır!

Bu vesileyle bu fikri bizlere veren ve gerçekleştirme imkânını bahşeden Bilge Liderimiz Devlet Bahçeli beyefendiye en derin şükranlarımızı sunuyoruz.

Sizlere de bizleri yalnız bırakmadığınız için ne kadar teşekkür etsem azdır.  Sağ olun, var olun, sağlıcakla kalın, Allah’a emanet olun." ifadelerini kullandı.

Editör: Haber Merkezi