MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, Türk askerinin Azerbaycan'daki görev süresini 1 yıl uzatan Cumhurbaşkanlığı tezkeresiyle ilgili konuştu.

MHP'li Özdemir'in açıklaması şu şekilde;

Anayasa’mızın 92’nci maddesi uyarınca Azerbaycan’a asker gönderme tezkeresinin bir yıl daha uzatılması hususunda Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan Cumhurbaşkanlığı tezkeresiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında çalışmalarımızı takip eden aziz milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Dost ve kardeş ülke can Azerbaycan’ın ordusu 27 Eylül 2020 tarihinde Ermeni güçlerinin mütecaviz saldırılarına karşı harekâta başlamış ve kırk dört günlük kahramanca mücadele neticesinde hakkı olanı Türklüğün sarsılmaz iradesi ve kudretiyle tesis etmiş, otuz yılı bulan işgalin ardından Karabağ vatan topraklarına kazandırılmıştır.

Allah’ın yardımıyla gösterilen bu üstün mücadele neticesinde zulüm sona ermiş, hak bizzat sahibine geçmiştir. Yıllardan bu yana işgale karşı üç maymunu oynayan devletler ise hâlâ Azerbaycan’ın zaferini içlerine sindirememiş, farklı arayış, tezgâh ve oyunlarla bölgedeki çatışmaların derinleşmesini arzu edegelmişlerdir. Ne var ki sahada olduğu gibi diplomatik alanda da akıllıca hareket eden Azerbaycan Türkiye'nin de verdiği destekle şimdiye kadar bu oyunların tamamını boşa çıkarmıştır. Türklüğün zaferiyle beraber bölgede uzun süredir devam eden işgal son bulmuş, gerek harp sahasında gerekse diplomasi masasında gösterilen başarı tüm dünyaya bir mesaj olarak iletilmiştir. Azerbaycan'ın ortaya koyduğu vatan muharebesi daha evvel tecrübe edilmemiş taktik ve stratejilerin uygulanabilirliğini göstermesi ve akabinde de getirdiği diplomatik başarılar açısından artık sadece güçlünün sözünün geçtiği bir dönemin kapandığını açıkça gözler önüne sermiştir. Diğer yandan, insanlığın onur ve haysiyetinin korunması adına mücadele verenler için de emsal bir davanın yansıması olmuştur. Karabağ'da kazanılan zafer bu yönüyle tüm mazlum coğrafyalarda yeni bir umudun başlangıcı olmuş sadece Kafkaslarda değil, küresel anlamda da Türklüğün lehine sonuçlar doğurmuş, dünyanın farklı bölgelerinde zulme uğrayanların ise Türke olan inanç ve güvenini de pekiştirmiştir. Savaşın yaşandığı süreçte önemli kırılma noktalarından birisi de Şuşa’nın Azerbaycan güçlerince kurtarılması olmuştur. Nitekim Şuşa’nın da işgalden kurtarılmasının ardından 10 maddelik bir ateşkes anlaşması imzalanarak Ermenistan tarafı yenilgiyi kabul etmiştir. Böylelikle, sahada elde edilenler masada da kendisini göstermiştir. Azerbaycan'ın Ermenistan'la görüşmelere başlamasının hemen ardından ülkemizin de Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirmek amacıyla başlattığı süreç bölgesel barışın sağlanmasının diğer bir adımı olmuştur. Karşılıklı olarak atanan özel temsilciler aracılığıyla sürdürülen görüşmeler ilişkilerin makul ve müspet bir zemine taşınması anlamında kayda değer sonuçlar vermiştir. Bu sürecin en başından sonuna kadar Türkiye dost ve kardeş ülke Can Azerbaycan’a desteğini fiilî olarak sürdürmüş, savaşın ardından ilerleyen zaman içerisinde de Azerbaycan’ın menfaatleri doğrultusunda politikalar izlenmiştir.

Buna karşın, barış görüşmelerinin devam ettiği zaman diliminde Ermenistan verdiği sözleri tutmayarak dönem dönem ateşkesi ihlal etmiştir. Geçtiğimiz yıl içerisinde Ermenistan tarafı Azerbaycan mevzilerine pek çok kez tacizde bulunmuş ve gerilimi tırmandırmıştır. Özellikle 2023 yılında Hankendi bölgesinde Ermeni terör faaliyetlerinin artış göstermesi ve Azerbaycanlı güçlere yönelik saldırıların artması durumu kabul edilemez boyutlara taşımıştır. Nitekim, Azerbaycan ordusu 19 Eylül 2023 tarihinde antiterör operasyonunu başlatarak yirmi dört saatten kısa bir zaman dilimi içerisinde yeni bir zafer daha kazanmış ve bu zafer neticesinde Ermeni güçleri teslim olmuştur. Nihayetinde şanlı Azerbaycan bayrağı Hankendi semalarında yeniden dalgalanmaya başlamıştır. Türklüğün zaferi Hankendi’yle beraber tekrar perçinlenmiştir. Azerbaycan Ermeni terörüne geçit vermeyeceğini net bir şekilde ortaya koymuş, şartlar ne olursa olsun egemenlik haklarını korumaktan vazgeçmeyeceğini bir kez daha göstermiştir.

DEM Parti Esenyurt ilçe başkanları tutuklandı DEM Parti Esenyurt ilçe başkanları tutuklandı

Azerbaycan’ın İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından 2023 yılı içerisinde Hankendi’de yürüttüğü terör operasyonunun başarıya ulaşmasıyla işgal altında bulunan tüm topraklar kurtarılmış, Karabağ’la ilgili verilen mücadele amacına ulaşmıştır. Kafkasya’da barış, güvenlik ve istikrarın sağlanması adına ilk gereklilik olan Karabağ sorununun çözülmesiyle bölgede yeni bir dönemin başlangıcı hususunda önemli bir fırsat yakalanmıştır. Türk askerinin Karabağ'daki varlığı Azerbaycan için önemli bir garanti olurken bölgesel istikrarın sağlanması anlamında da en önemli teminat hâline gelmiştir. Bunun hemen ardından, yine ülkemizin önerisiyle Kafkasya'daki 3+3 formatındaki iş birliği mekanizmasının hayata geçmesine yönelik ilk adım da atılmıştır. Ekim ayında İran'ın ev sahipliğinde düzenlenen bölge ülkeleri dışişleri bakanları toplantısı umut verici bir gelişme olarak kayıtlara girmiştir. Bir sonraki görüşmenin ülkemizin ev sahipliğinde yapılacak olması ise, diğer ülkelerin önerimize sıcak bakarak müspet gördüklerini işaret etmekle beraber, pozitif yönlü sonuçların da alınacağını işaret etmektedir. Ancak, bölge dışı bazı aktörlerin, özellikle Ermenistan'ı kışkırtıcı eylemlere girmelerinin de tüm taraflar açısından tehdit oluşturduğu ve kabul edilemeyeceği açıktır. Fransa’nın son dönemlerdeki bazı politikalarının karşılık bulması hâlinde en büyük zararı yine Ermenistan görecektir, kaldı ki Ermeni diasporasının bir yandan Amerika Birleşik Devletleri, diğer yandan Fransa'daki çabalarının en büyük zararı yine, yıllardan bu yana Ermenistan'a verdiği su götürmez bir gerçekliktir. Hem Amerika Birleşik Devletleri’nde hem de Fransa'da varlık içerisinde yaşayıp ahkam kesen Ermeni diasporasına karşın, Ermenistan yıllardan bu yana ekonomik ve sosyal düzlemde sürekli geri kalmıştır, bunun da en temel nedeni Türkiye ve Azerbaycan hasımlığını sürdürmesiydi. Bu durumun tersine dönmesi belli ki Ermenistan'ı istismar eden diasporayı telaşlandırmıştır. Zira, elindeki temel argümanın alınması ve artık Ermenistan'ın komşularıyla ilişkilerini normalleştirerek durumunu düzeltme girişimleri Ermeni diasporasını giderek daha fazla değersizleştirecektir. Diğer yandan, Kafkasya bölgesindeki barış ve istikrar ortamı sağlamlaştıkça küresel ticaret ve enerji arzı açısından yeni fırsatların gündeme gelmesi de kaçınılmaz hâle dönüşmüştür. Azerbaycan ve Nahçıvan’ı, dolayısıyla Türkiye ve Azerbaycan'ı birbirine bağlayacak olan Zengezur Koridoru böylesi bir dönemde tüm dünyanın dikkatini çekmiş hatta bu koridorun hayata geçmesiyle özellikle Türk dünyasının daha da fazla kalkınacağı ve elinin güçleneceği yönündeki yorumlar her çevre nazarında tartışılmaya ve değerlendirilmeye başlanmıştır. Özellikle de Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından vasat bulan enerji arzı krizinin aşılabilmesi ve Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu enerjiye erişim için alternatif ikmal sahalarına ulaşabilmesi açısından Zengezur Koridoru küresel bir etki yaratma potansiyeline sahiptir. Koridorun açılmasıyla oluşacak yeni enerji denkleminde yer alabilmek bölgesel diğer aktörler için de hayati öneme sahiptir. Böylesi bir süreçte Kafkasya'da barışın kalıcı olarak tesis edilmesi ve istikrarın sağlanabilmesi adına Rusya’yla birlikte oluşturduğumuz Ortak Merkez kapsamında Mehmetçik’in faaliyetlerine devam etmesi millî menfaatlerimizin ve millî güvenliğimizin açık bir gerekliliğidir. Ortak Merkez’le bölgedeki mevcudiyetimiz Kafkasya'nın güvenlik, istikrar, barış, iktisadi altyapının ve taraflar arasında güven inşasına önemli katkılar sağlarken Azerbaycan ve Ermenistan arasında barış anlaşması imzalanarak nihai bir çözüme kavuşturulması anlamında da etkin bir role sahip olacaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölgedeki etkin ve yapıcı rolü sayesinde Türkiye ve Azerbaycan açısından değil, diğer yandan tüm Türk dünyasının küresel etkinliğini pekiştirmesi noktasında da önemli bir faktör olacağı karşımızda durmaktadır. Küresel sistemin çıkmaza girdiği, küresel mekanizmaların ise etkisiz kaldığı bir iklimde Türk Devletleri Teşkilatı’nın geleceğin dünyasına yön verme kabiliyetine eriştiği artık tüm çevrelerce kabul edilmeye başlanmıştır. Türkiye ve Türk dünyası ülkelerinin eriştiği bu kabiliyet, başta çevre olmak üzere, batı dünyasının da Türk ülkeleriyle ilişkilerini daha makul bir zemine taşıyacaktır. Böylelikle uzun yıllardır çeşitli sınamalarla ve yine bu sınamaların sonucu olarak türlü dayatmalara maruz bırakılmaya çalışılan Türk dünyasının hareket kabiliyeti de artacak, bölge dışı aktörlerin politikaları bölgenin asıl hak sahiplerine göre şekillenmeye koyulacaktır. Türkiye’nin bölgedeki varlığı, Azerbaycan-Türkiye kardeşliğiyle tüm Türk dünyasının sarsılmaz iradesi ve dayanışma ruhunun somut örneğini ifade etmektedir. Gelinen aşamada Türk’ün iradesi barışın teminatıdır. Türkiye ve Türk dünyası her nerede ve kim tarafından yapılırsa yapılsın zulmün karşısındadır, temennimiz ve çabamız küresel barış ve istikrarın bir an evvel sağlanmasıdır. Gerek Kafkasya Bölgesi’nde gerekse de tüm coğrafyalarda gerilimi tırmandırıcı, huzur ve refah ortamını bozucu tüm faaliyetlere karşı olduğumuzu da tekraren belirtmek isterim. 21’nci yüzyılın Türk ve Türkiye yüzyılı olması irademiz, kararlılığımız ve azmimiz inşallah hedefine ulaşacak ve insana insanca yaşanır şartlar Türk milleti tarafından dünyaya kazandırılacaktır.

İçerisinde bulunduğumuz yüzyılda dünyamız çeşitli ciddi sınavlarla karşı karşıya kalmıştır. Bugün farklı coğrafyalarda vasat bulan krizler sadece yaşandığı bölgelerde kısıtlı kalmamakta ve tesirleri büyük olan bölgesel ve küresel etkiler yaratmaktadır. Yakın dönemde Hamas ve İsrail arasında yaşanan çatışmalar her geçen gün farklı boyutlar kazanırken, özellikle İsrail'in saldırıları neticesinde yaşanan insanlık dramı hepimizi derinden yaralamıştır. Gazze'de İsrail tarafından hunharca katledilen bebekler ve çocuklar, vicdan sahibi herkes için kanayan bir yara hâlini almıştır. Ancak bütün bunlar, bütün bu acılar elbette ki geçecek ve geçmek zorundadır. İnsanlık var olduğu günden bu yana hiçbir zulüm payidar olmamıştır. Zalimin zulmünün arttığı yerde mazlumun ahı her daim galip gelmiştir. Bugün Gazze'de İsrail'in sürdürdüğü zulüm, her birimizin içini acıtsa da İsrail gibi sapkın ve zalim bir yönetim anlayışının da gelecekte var olmayacağı bu sebeple kesinleşmiştir. Sessiz kalarak zulme ortak olmayacağımız, her daim mazlumun sesi olacağımız tüm taraflarca iyi anlaşılmalıdır.

Mazlumun umudunu yeşertmek, İsrail'in terörüne son vermek için Milliyetçi Hareket Partisi olarak önerilerimizi yeri gelmişken yüksek heyetinizle tekraren paylaşmak isterim: İlk olarak, İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaların durması, sürdürülebilir barış ve ateşkes ortamının tesis edilmesi ve insani yardım koridorlarının bir an evvel açılması şarttır. İkinci olarak, İsrail'e kapsamlı yaptırım programı uygulanmalı Gazze’yi harap etmesinden dolayı mutlaka tazminata mahkûm edilmelidir. Üçüncü olarak, İslam ülkelerinin katılım ve desteğiyle barış gücü oluşturulmalı, garantörlük kurumu işletilmelidir. Dördüncü olarak, uluslararası barış konferansı aynı çerçeve kapsamında bir an evvel toplanmalıdır. Beşinci olarak, iki devletli çözüm iklimi acilen yeşermeli, 1967 sınırlarına haiz, başkenti doğu Kudüs olan, egemen, toprak bütünlüğü sağlanmış bağımsız Filistin devletinin tanınması sağlanmalıdır. Altıncı olarak da, eli ve vicdanı kanlı Netanyahu ve yönetimi işledikleri savaş suçlarından dolayı Lahey Adalet Divanında yargılanmalıdır.

Bugün geldiğimiz aşamada görülmektedir ki küresel sistem artık bütünüyle çıkmaza girmiştir, küresel mekanizmalar tümden etkisini yitirmiştir. İnsanı temel alan, barış ve istikrarı önceleyen politikaların geliştirilmesi ve uygulanması tüm insanlık için zorunlu hâle gelmiştir; Türkiye’nin arzu ettiği ve gayret gösterdiği de budur. Türkiye, kendi bölgesi başta olmak üzere mazlum coğrafyaların tümünde yaşanan mezalimin son bulması adına mücadelesini sürdürmeye hiç şüphe yok ki devam edecektir.

Bu konu kapsamında, bugün Meclisimizde de gündeme gelen ve Türkiye’nin bu meseleyle alakalı neler yaptığı sorusuyla ilgili bazı hususlarda da bir konuya yine müsaadelerinizle işaret etmek isterim. Hepiniz biliyorsunuz ki İsrail’in en büyük destekçilerinden olan Amerika Birleşik Devletleri’nin Kudüs’ü İsrail’in sözde başkenti olarak tanıma kararına karşın, Türkiye’nin öncülüğünde, Birleşmiş Milletlerde gerçekleştirilen oylamada tarihî bir başarı elde edilmiş ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması kararı bütün dünya kamuoyu tarafından Türkiye’nin başarılı diplomatik faaliyetleri sayesinde ters yüz edilmiştir. Dolayısıyla, Kudüs’le alakalı, Hasan Onbaşıdan kalan emanetin ve nöbetin bugün Türk milletinin evlatları ve onların aziz temsilcileri olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin milletvekilleri olarak hepimizde olduğu gerçeğini hatırlatmak isterim.

Bu vesileyle, sözlerime son verirken tezkereye Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, Kafkasya bölgesinde görev yapan kahraman askerlerimize Cenab-ı Allah’tan üstün muvaffakiyetler diliyor, Karabağ Savaşı’nda ve terör operasyonlarında şehadet mertebesine erişen kahraman Azerbaycan askerlerini rahmetle yâd ediyor, Azerbaycan liderliğini ve İlham Aliyev’i tebrik ediyor; yine bugünün vesile olması münasebetiyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 40’ıncı kuruluş yıl dönümünü kutlarken, başta Kıbrıs davasının yol başçısı Fazıl Küçük ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş olmak üzere şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

Editör: Haber Merkezi