MHP Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy, kadınlara yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili araştırma önergeleri hakkında konuştu.
MHP'li Ersoy'un açıklaması şu şekilde;
Zaman… Evet, zamanın iyiliklere evrileceği yönünde bir his vardır hepinizin içinde; en azından hayata dair böyle bir umut besleriz ancak küresel olarak yaşananlar ve 21'inci yüzyılda dünyanın geldiği nokta, yanı başımızda yaşanan savaşlar, insanlığın bir süre daha kötülüklere karşı isyan ettiği bir dönemi işaret ediyor. Ne yazık ki özellikle Gazze'de kadın, çocuk demeden atılan bombalar, insanlık tarihinde utançla hatırlanan günler olarak tarihe kazınacak. Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden doğan ve kadınların toplumdaki ikincil konumları nedeniyle karşılaştığı psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet, dijital şiddet, mobbing yoluyla kadına zarar veya acı veren her türlü şiddet eylemi ve tehdididir. Sadece kadın olduğu için bir şeyleri yapmaya zorlanması, yapmak istediği bir şeyi yapmasına engel olunması, zarar vermekle tehdit edilmesi de kadına yönelik şiddettir. Kadın ve çocuğun korunması, toplumsal iyiliğin temeli olarak görülmektedir ancak her toplumda ve üzülerek söylüyorum ki ülkemizde de kadına şiddet ve istismarlar vicdanları sızlatan bir olgu olarak yaşamımızda yer almaktadır. 21'inci yüzyılda bunu tartışıyor olmak, insanlığın geldiği nokta açısından endişe vericidir. Bu konuda yapılacaklar ise üzerinde çalışılması gereken çok önemli bir konudur. Kadına şiddetin önlenmesi sağlıklı bir toplumun varlığı için şarttır; çocukluk çağından itibaren şiddete maruz kalmak ve şiddete tanıklık etmek bir çocuğun tüm gelişimini olumsuz etkilemektedir. İleri yaşlarda kişilik bozukluğu, depresyon, uyuşturucu kullanımı ve kaygı bozukluğu gibi sorunlar yaşanırken aynı zamanda yetişkinlik döneminde şiddet eğilimiyle karşı karşıya kalınabiliyor. Toplum olarak kadına yönelik şiddetle mücadelemizi sıfır tolerans ilkesiyle hassasiyetle sürdürerek kadına yönelik şiddetin son bulmasını sağlamalıyız.
Kadına şiddetle mücadelede kanun ve yasalarla uygulanan yaptırımların yanında toplumsal bilincin arttırılması gerektiğini de vurgulamak istiyorum. Büyük ve güçlü Türkiye olma yolunda kadınlarımızın önemini Büyük Önder Atatürk şöyle ifade etmiştir: “Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.” Bu hedefe doğru giden yolda 21'inci yüzyılda kadına şiddet gündemimizde olmamalıdır.
Kadınların feryadını sık sık duyduğumuz bugünlerde Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu bir konuşmayı sizlerle paylaşmak istiyorum: “Biz, kadın deyince ne anlamalıyız; beşik sallayan anne, çocuğunu doyurup giydiren, büyüten ebeveyn mi? Biz kadın değil denildiğinde neyi görmeliyiz; evini çekip çeviren, eşine destek veren, aşını, işini dert eden bir fedakârlık anıtı mı? Biz kadını nasıl tarif etmeliyiz; şeref ve namus timsali, ar ve iffet simgesi mi? Kadına baktığımızda neyin mahcubiyetini yaşamalıyız; dinmeyen şiddetin mi, verilmeyen değerin mi, eksilmeyen istismar ve cinayetleri mi? Kadına baktığımızda bu söylediklerimizin hepsi fazlasıyla vardır ve karşımızdadır. En temel sorun, en bariz ayıp kadının bir insan olduğu gerçeğinin unutuluyor, umursanmıyor oluşudur. Kadın, her şeyden önce bir insandır, her şeyden önce eşrefimahlukattır. Bozkırın tezenesi merhum Neşet Ertaş kadınları tarif ederken ‘Kadınlar insandır, biz ise insanoğlu.’ sözüyle muazzam bir teşhis hüneri göstermiş, mutlak bir doğruya temas etmiştir. Ancak, kadınların gönülleri yıkılmaktadır, kadınlar şiddete, istismara, tacize maruz kalmaktadır ki bu dehşet tablosu ‘İnsanım.’ diyen vicdan sahibi her kişi için utançtır. Hazreti Mevlâna diyor ki: ‘Gönül yıkmak Kâbe yıkmaktan daha büyük bir günahtır.’ Peki, yıkılanı nasıl onaracağız? Yıkımı nasıl engelleyeceğiz? Düşeni nasıl ayağa kaldıracağız? Fiziksel, duygusal, psikolojik şiddete uğrayan kadınlarımıza ne diyeceğiz; onlarla nasıl helalleşeceğiz? Sürekli kadına şiddetten yakınma vardır, konu herkesin dilindedir. Sokak ortasında, adliye önünde, ev veya meskenlerin içinde, iş yerlerinde hunharca öldürülen kadınlar sadece Türkiye'nin değil, sadece bölge ülkelerinin değil, tüm ülkelerin, tüm insanlığın kanayan yarası, kanatlanmış çığlığıdır.” diyerek bu kanayan yaraya dikkat çekmiştir.
Sağlıklı bir toplum olabilmenin temelli kadındır. Bizler de “anaerkil” diyebileceğimiz ve kadının toplumda söz sahibi olduğu bir kültürden geliyoruz. Türk tarihinde kağan eşlerinin devlet yönetiminde söz sahibi olduklarını ve eşlerinin yanında yer aldıklarını biliyoruz. Demek ki bugün toplumumuzda hâlâ kadına şiddetle ilgili vakalar görüyorsak bu tablo kendi öz değerlerimizi kaybettiğimizi yahut bu değerlerimizi yeterince kavrayamadığımızı gösteriyor.
Şiddetin temelindeki sorunları irdelediğimizde genel olarak şiddet karşısında bir duyarsızlaştırma ve sosyal bir kayıtsızlık olduğunu görmekteyiz çünkü yaşananlar sadece sayılardan ibaretmiş gibi görünüyor, sayılardan ibaretmiş gibi algılanan bütün bu olaylarda kadınlarımızın trajik birçok hikâyesi var. Bizim asıl ilgilenmemiz gereken şiddeti oluşturan yapıyı anlamaya çalışmaktır. Annesi, babasının şiddetine maruz kalan ve bu durumlara şahit olarak büyüyen bir çocuğun ileriki yaşamında sağlıklı bir aileyi inşa etmesi ne kadar mümkün olur.
Kadına yönelik şiddet sorununu sadece kanunlar, yasal düzenlemeler ve cezalarla çözemeyiz. Bu meseleye herkesin öncelikle insani, ahlaki ve vicdani çerçevede yaklaşması gerekir. Bu çerçevede, şiddete destek veren zihniyetin dönüşmesi elzemdir. Kadının onurunun korunduğu, sevgi ve merhametin hâkim olduğu güvenli aileler ve sağlıklı nesiller adına toplumun her bir ferdinin şiddete karşı mücadelede sorumluluk üstlenmesi çok önemlidir.
Çağdaş bir toplumun inşa edilmesinde yeri çok önemli olan kadın ne yazık ki toplum içinde süregelen sıkıntılarla mücadele etmektedir. Kadınların karşılaştığı sorunların araştırılması, incelenmesi ve çözüm üretilmesinin önemini buradan bir kez daha dile getirmek istiyorum. Bunun yanında, özellikle erkeklerin de sorumluluğu en yakınındaki kadına, genç kızlarımıza ve özellikle de kız çocuklarına örnek teşkil edecek davranışlar sergileyecek şekilde olmalıdır. Şiddet sorunu sadece kadının sorunu değildir. Bu soruna erkek ne kadar sahip çıkarsa sorun o kadar çabuk çözülecektir. Erkek kadınların sorununa sahip çıkarak ve onu koruyarak toplumsal bilincin gelişmesinde de örnek bir duruşun simgesi olmak zorundadır. Türkiye Büyük Millet Meclisinde kadına şiddet ve kadınla ilgili her sorunun birinci derecede önem verildiğinin bir göstergesi olarak kurulacak olan araştırma komisyonuna her türlü desteği vereceğimizi belirtiyor, şiddete maruz kalan kadınlarımızın her zaman yanında olduğumuzu ifade ediyorum.
Sözlerime son verirken, yaşamına son verilen kadınları rahmetle anıyor, kadına yönelik her türlü şiddeti kınıyorum.