MHP Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan, TBMM Genel Kurulunda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Nükleer Düzenleme Kurumu bütçeleri üzerinde konuştu.
MHP'li Başkan'ın açıklaması şu şekilde;
Dünya genelinde enerji sektörü ekonomik, siyasi ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçmektedir. Artan enerji talebi, küresel piyasalardaki belirsizlikler ve enerji kaynaklarına erişimde yaşanan sorunlar tüm ülkeleri enerji politikalarını yeniden gözden geçirmeye itmektedir. Türkiye de bu süreçte enerji arz güvenliğini sağlamanın yanı sıra bölgesel ve küresel enerji piyasalarında stratejik bir aktör olmayı da hedeflemektedir.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızın "Millî Enerji ve Maden Stratejisi" çerçevesinde yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızın daha etkin kullanımı konusunda önemli adımlar atılmaktadır. 2024 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla ülkemiz kurulu gücü 114.599 megavata ulaşmıştır. 2024 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla kurulu gücümüzün kaynaklara göre dağılımı; yüzde 28,1'i hidrolik, yüzde 21,5'i doğal gaz, 19,1'i kömür, yüzde 10,9'u rüzgâr, yüzde 16,6'sı güneş, yüzde 1,5'i jeotermal ve yüzde 2,4'ü ise diğer kaynaklar şeklindedir.
2024 yılının ilk yarısında toplam elektrik üretimimizin yüzde 66'sı yerli kaynaklardan sağlanmıştır. Bu oran enerji ithalatını azaltarak ekonomimize ciddi katkılar da sağlamaktadır. Özellikle ekim ayında gerçekleştirilen "Enerji Dönüşümü-Yenilenebilir Enerji 2035" lansmanıyla duyurulan yol haritamız, Türkiye'nin yenilenebilir enerji kapasitesini artırma konusundaki kararlılığını bir kez daha göstermiştir. Mevcut durumda, toplam kurulu gücümüz içinde güneş ve rüzgâr enerjisinin payı 31 bin megavat seviyesindedir. 2035 Hedefimiz ise bu kapasiteyi 4 kat artırarak 120 bin megavata ulaştırmaktır. Bu hedefe ulaşmak, çevreye duyarlı ve sürdürülebilir bir enerji altyapısı kurmanın yanı sıra Türkiye'nin enerji piyasasında daha da güçlü bir konuma gelmesini de sağlayacaktır.
Türkiye bor ve karbür üretiminde önemli bir merkezdir ve bu alanlardaki potansiyeli ülkenin ekonomik gelişimi açısından büyük bir fırsat sunmaktadır. Bor sadece tek başına kullanıldığında katma değeri daha düşük olmakla birlikte çeşitli sanayi kollarında kullanılan önemli bir elementken Türkiye, dünya bor rezervlerinin yüzde 70'ine sahip görünüyor. 100'den fazla ülkeye gerçekleştirdiği bor ihracatıyla dünya bor pazarında yüzde 63 paya ulaşarak lider konumdadır. Bu durum Türkiye'yi bor madenciliği konusunda da lider bir seviyeye taşımaktadır. Bu yeter mi? Asla yetmez. Karbür ise dayanıklılığıyla bilinen bir bileşiktir ve özellikle kesici aletler ve aşınmaya dayanıklı malzemelerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkiye karbür üretiminde de önemli adımlar atmakta ve bu alandaki yatırımları artırmaktadır. Özellikle, savunma sanayisi ve otomotiv sektöründeki talepler karbür üretiminin önemini artırmaktadır. Türkiye'nin bor ve karbür sektörlerindeki yatırımları, yerli üretimi destekleyerek ithalat bağımlılığını azaltmayı ve ihracat kapasitemizi de artırmayı hedeflemektedir. Bor, karbür alanında yapılan yatırımlarda dünya genelinde 5 ülkeden biri de Türkiye'dir. İlk 5'te olmamız çok önemlidir. Gelecekte bu alanlarda yapılacak teknolojik gelişmeler ve AR-GE çalışmaları Türkiye'nin global piyasalardaki rekabet gücünü artıracaktır. Bu da ülkenin ekonomik büyümesine ve sanayi gelişimine önemli katkılar sağlayacaktır. Petrol üretimi -çeşitli konuşmacılarımız da çok üzerinde bahsetti- Gabar'da 60 bin varilden inşallah önümüzdeki günlerde 100 bin varil seviyesine çıkacak ve bir sürü vatandaşımızın kendi aracında kullandığı yakıtlar bizim Gabar Dağı'ndan... Geçmiş dönemde adı terörle anılan Gabar artık Türk ekonomisine sağladığı katkı ve petrolle anılacaktır inşallah.
Ayrıca Türkiye'nin nükleer enerji yatırımlarını stratejik bir adım olarak da değerlendiriyoruz. İnşası yüzde 90 oranında tamamlan Akkuyu Nükleer Güç Santrali ilk reaktörün devreye girmesiyle yıllık 7 milyar metreküp doğal gaz ithalatını önleyecek ve 3 milyar dolarlık bir tasarruf da sağlanmış olacaktır. Bu santral, bildiğiniz gibi, Türkiye'nin toplam elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 10'unu da karşılayacak kapasitededir. Türkiye'nin elektrik tüketiminin 2023 yılında 1,2 oranında artarak 335,2 teravatsaate ulaşması bu yatırımların ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Nükleer enerji Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılamakla kalmayıp enerji çeşitliliğimizi artırarak daha güçlü bir enerji altyapısı kurmamıza katkı sağlayacaktır. Ayrıca karbon emisyonlarını düşürme hedefimize de önemli ölçüde destek sağlayacaktır. Biliyorsunuz, 2053 sıfır karbon politikamıza nükleer santrallerin büyük katkı sağlayacağını da burada ifade etmek istiyorum. Nükleer enerji yatırımlarının hem ekonomik büyümeye hem de çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağladığı da açıktır.
Enerji verimliliği konusunda atılan adımlar da büyük önem taşımaktadır. Bakanlığımızın enerji verimliliği projeleri sayesinde sanayi, konut ve ulaşım sektörlerinde ciddi tasarruflar sağlanmıştır. 2023 yılında Türkiye'nin enerji yoğunluğu yüzde 5 oranında azalarak enerji verimliliği konusunda da önemli bir ilerleme kaydedilmiştir. Bu çerçevede, enerji altyapısına yapılan yatırımlar, enerji iletim ve dağıtım ağlarının genişletilmesi, akıllı şebeke sistemlerinin devreye alınması gibi projelerin devam etmesini memnuniyetle karşılıyoruz. 2024 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla Türkiye'nin enerji iletim hattı uzunluğu 75.529 kilometreye ulaşmıştır, transformatör merkezi sayısı ise 798 adede yükselmiştir. Bu projeler Türkiye'nin enerji arz güvenliğini sağlamasının yanı sıra tüketicilere daha kaliteli ve kesintisiz enerji hizmeti sunulmasını da mümkün kılacaktır. Enerji politikalarındaki bu kararlı yaklaşım Türkiye'yi bölgesel bir enerji merkezi hâline getirme vizyonunu güçlendirmektedir. Yerli ve yenilenebilir kaynakların kullanımının artırılması, enerji verimliliğinin sağlanması, doğal gaz ve petrol keşiflerin hızlandırılması ve nükleer enerji yatırımlarının devreye alınması Türkiye'nin enerji güvenliği ve ekonomik kalkınması için büyük bir fırsattır. Ayrıca, enerji sektöründeki bu gelişmeler yalnızca ekonomik değil, sosyal kalkınmamıza da olumlu yansımaktadır. İstihdam artışı, sanayi üretiminin güçlenmesi ve daha düşük enerji maliyetleri toplumun genel refah seviyesini artırmaktadır. Enerji yatırımlarımızın çevreye duyarlı ve sürdürülebilir bir şekilde yürütülmesini ise gelecek nesillere bırakacağımız en değerli miras olarak da görüyoruz.
Türkiye'nin turizm ve tarımın başkenti Antalya'nın enerji ve tabii kaynaklar potansiyelini değerlendirmek üzerine de konuşmak istiyorum. Antalya, doğal güzelliklerinin yanı sıra yenilenebilir enerji, maden kaynakları açısından da büyük fırsatlar sunan önemli bir bölgedir. Antalya'nın enerji potansiyelinde en öne çıkan unsuru güneş enerjisidir. Şehrimiz Türkiye'nin en uzun güneşlenme sürelerine sahip illerinden biri olup yıllık ortalama üç bin saatten fazla güneş ışığı almaktadır. Bu durum güneş enerjisi santralleri için büyük bir avantaj sağlamaktadır. Antalya'mızın stratejik konumu ve geniş uygun arazileri yenilenebilir enerji yatırımlarını çekmek için ideal bir altyapı olarak sunmaktadır; Sayın Bakanım, size duyurulur bu konu.
Bölgede hâlihazırda faaliyette olan güneş enerjisi santralleri bulunmakla birlikte yeni yatırımlarla bu kapasitenin artırılması da gerekmektedir. Antalya yalnızca güneş değil aynı zamanda biyokütle enerjisi üretimi için de ciddi bir potansiyele sahiptir. Bölgenin geniş tarım arazilerinden elde edilen atıklar enerji üretimi için önemli bir kaynak oluşturmakta ve aynı zamanda çevresel bir de yatırım olacaktır. Bu sayede, hem çevreye duyarlı enerji üretimi yapılabilir hem de ekonomik katma değer sağlanabilir. Bunun yanında, Antalya'mızın Toros Dağları'ndan kaynaklanan akarsular küçük ve orta ölçekli hidroelektrik santralleri için de uygun koşullar sunmaktadır. Yer altı kaynakları açısından ise mermer ve değerli maden rezervleri bölge ekonomisine katkı sağlayan önemli varlıklar olarak öne çıkmaktadır. Antalya'da yapılacak olan enerji yatırımları tarım, sanayi ve turizm sektörlerine doğrudan katkı sağlayacak ve bölgesel kalkınmayı hızlandıracaktır. Ayrıca enerji verimliliği projeleriyle sürdürülebilir kalkınma hedeflerine de ulaşılması mümkün olacaktır.
Sonuç olarak, Antalya'nın enerji ve tabii kaynaklarını etkin bir şekilde kullanmak, enerji arz güvenliğimizin artırılması ve bölgenin sürdürülebilir kalkınması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda yapılacak her yatırımın hem bölgesel hem de ulusal ekonomiye katkılar sağlayacağına da inanıyorum.
Bu vesileyle, sözlerime son verirken enerji alanında yürütülen tüm çalışmaları ve elde edilen başarıları takdir ediyor, Sayın Bakanımız başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Bugün aramızdan ayrılışının kırk dokuzuncu yılında Türkolog, şair ve düşünür Hüseyin Nihal Atsız'ı rahmet ve özlemle anıyorum.
Türkiye'nin enerji geleceğini daha aydınlık olacağına olan inancımla Büyük Türk milletini ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.