MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle TBMM Genel Kurulunda konuştu.
MHP'li Akçay'ın açıklaması şu şekilde;
Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluş yıl dönümü münasebetiyle toplandığımız bu kutlu günde, aziz milletimizi ve muhterem heyetinizi Milliyetçi Hareket Partisi adına saygıyla selamlıyorum.
105 yıl önce bugün, Ankara'nın bağrında, milletimizin muhteşem ve muhkem iradesinin tecelli ettiği bu kutsal çatı altında, tarih yeniden yazıldı.
Hacıbayram Camii'ndeki Cuma namazından sonra dualarla açılan, milletin kalbinden doğan Meclisimiz, sadece bir yasama meclisi değil, Kurtuluş Savaşı’nın ve Milli Mücadelenin yönetim merkezi olmuştur.
105 yıl önce aziz vatanımız müstevli devletler tarafından işgal edilmiş, ordumuz dağıtılmış, silahları elinden alınmış, ekonomimiz çökertilmişti.
Türk milleti öz vatanında boğulmak isteniyordu.
23 Nisan;
• Amasya Genelgesi’ndeki “Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” beyanının teşkilatlanmasıdır.
• Erzurum Kongresi’nden yükselen “Manda ve himaye kabul edilemez” manifestosudur.
• Balıkesir’de, Nazilli’de, Alaşehir’de birer birer şaha kalkan Kuvva-i Milliye meşalesinin çelikleşip zafer müjdecisi olduğu gündür.
• 4 Eylül’de Sivas Kongresinde ilan edilen “Millî sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür. Millî gücü etkin, millî egemenliği hâkim kılmak şarttır.” inancının Ankara’da, bu mecliste irade bulmuş halidir.
Değerli Milletvekilleri,
Milletimiz bu mecliste Atatürk’ün sözcülüğünde tarihimize altın harflerle kazınan şu beyanı haykırmıştır:
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”
Aziz Atatürk milli egemenlik düşüncesini şu ilkeye dayandırmıştı:
“Milli mücadele ve savaş ancak milletle beraber kazanılır.”
Bu esaslı ilke; millete dayanan, meşruiyetini ve gücünü milletten alan bir mücadelenin en zor şartlarda dahi bir milli uzlaşma ve kararlılıkla sürdürüleceğine işaret etmektedir. İşte bu ittifak ve uzlaşma zemini Büyük Millet Meclisinde vücuda gelmiş, Milli Mücadele böyle kazanılmıştır.
Ancak, tarihin her safhasında milletimizin karşısına çıkan teslimiyetçi zihniyet, Kurtuluş Savaşı devrinde de farklı yüzlerde ortaya çıkmış; kimileri mandacılığı bir kurtuluş ümidi telakki etmiş, kimileri işgal kuvvetlerinin himayesine sığınarak siyaset yürütmeyi marifet saymıştır.
Bunlar “Bizi İngiliz veya Amerikan mandası kurtarır” diyorlardı.
Bugün o zihniyet, farklı kisvelerle, farklı cümlelerle yeniden boy göstermektedir.
Günümüzde hala İngiliz Muhiplerinin izinden gidenlere Aziz Atatürk’ün irfan dolu hitabıyla sesleniyorum:
“Hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlarıyla, yabancıların planlarıyla yükselebilsin?”
Değerli Milletvekilleri,
Ülke yönetiminde istikrarın ve güçlü olmanın en önemli gereklerinden birisi de iç cephemizin kuvvetli olmasıdır.
Türk milletinin ayrışıp ihtilafa düştüğü dönemlerde ülkemiz beka tehlikesine düşmüş, yabancı güçlerin işgaline uğramıştır.
Falih Rıfkı Atay, “Batış Yılları” isimli eserinde 1900’lü yılların ilk 18 yılını şöyle tasvir eder: “Sevgili Türkiye’mizin hayati meselelerinin siyasi kör dövüşleri içinde unutulduğu talihsiz bir devirdir.” der.
Aziz Atatürk iç cephenin önemini Nutuk’ta şöyle anlatıyor:
“Temel olan iç cephedir. Bu cephe bütün ülkenin, bütün ulusun meydana getirdiği cephedir. Önemli olan ülkeyi temelinden yıkan, ulusu tutsak ettiren iç cephenin düşmesidir. Bu gerçeği bizden daha çok bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için yüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar.”
Bugün Nutuk’u hiç okumadığı ve anlamadığı anlaşılanlar iç cepheyi zayıflatma pahasına sokak çağrıları yapmakta, devlet ile milleti karşı karşıya getirmeye çalışmaktadırlar.
Meclisimiz, düşman Ankara’ya 100 km mesafeye geldiğinde dahi milli mücadeleye karşı çıkan iç isyanlarla uğraşmıştı. 40’a yakın iç isyan iç cephemizi hedef alarak milli mücadeleyi yıpratmak istiyordu.
Bu isyanların tamamı Damat Ferit hükümeti ile işgalci devletlerin iş birliği ile kışkırtılıyordu.
Atatürk’ün Nutkunun neredeyse yarısı bu iç isyanlarla mücadelenin anlatımıdır.
Bugün ne hazindir ki; sokakları siyasal baskı aracı sayan, meşru yolları terk edip milletin huzurunu zedeleyen bazı çevreler, demokrasiyi ve siyaseti kaos ve kargaşa ile karıştırmaktadır.
Bugün millet-devlet bütünleşmesini hedef alacak şekilde sokak çağrıları yapmak tarihten ders almayan bir şuursuzluk halidir.
Milletin kaderi sokakta değil, sandıktadır. Siyaset, sesin gürültüsünde değil; sözün ağırlığında, milletin ferasetindedir.
Hiç kimse, hiçbir kesim sokaklardan, kaos ve kargaşa çıkarmaktan medet ummamalıdır. Sokaklar karanlıktır.
Bu yanlış çağrıyı yapanlar unutmasınlar ki, sokakta oluşan kaos ve kargaşa anaforu başta çağrı sahiplerini bir girdap gibi yutacaktır.
Değerli Milletvekilleri,
Dünya bir kaos içindedir. Etrafımız ateşler içinde yanmaktadır.
Bölgemiz, ülkemiz ve meclisimiz tarihin en kritik dönemlerinden birisini yaşamaktadır. Bütün olumsuz vasata rağmen Türkiye bölgemizde güçlü bir istikrar adasıdır. Bunun kıymetini iyi bilmemiz gerekmektedir. Boş siyasi polemiklerle, demagojilerle kaybedecek vaktimiz yoktur. Bu ortamda terörsüz Türkiye hedefine emin adımlarla ilerliyoruz.
1877-93 Harbi, 1911 Trabluspgarp, 1912 Balkan Savaşları, 1914 Birinci Dünya Savaşı, 1908 Meşrutiyeti, 31 Mart Vakası, Bab-ı Ali hükümet darbesi…
1960 darbesi, 1971 12 Mart muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, 28 Şubat baskısı, e-muhtıra zilleti ve 15 Temmuz hain FETÖ kalkışması siyasi istikrarsızlık dönemlerini ifade etmektedir. Bunlardan alacağımız çok önemli dersler vardır, olmalıdır.
Yaşadığımız bütün hadiseleri ve bütün sorunlarımızı bir milli tarih şuuruyla değerlendirmek mecburiyetindeyiz.
Milli iradenin akamete uğratıldığı dönemleri aşarak gelen demokrasi tecrübemiz azimle yoluna devam edecektir.
Bu kritik dönemde meclisimiz 16 siyasi parti ve 6 parti grubuyla demokratik ve çoğulcu yapısıyla ülkemizin birlik ve beraberliğine katkı vermektedir.
Bu çok seslilik, yüksek temsiliyet ve milletimizin demokratik birikimiyle yoğrulmuş birliğinin vesikasıdır.
Türk milleti, devletli millettir, millet ebed müddet, devlet ebed müddet şiarıyla tarihin her döneminde güçlü devlet yapısıyla var olmuştur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de bu tarihi tecrübenin çağın gereklerine uyarlanmış halidir.
Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefi; milli tarih şuuruyla, jeopolitik ve stratejik akılla, Türk’ün nizam kurma kudretinin hayata geçirilmesidir. Terörsüz Türkiye hedefi de bu kapsamda olup, birlik ve beraberliğimizin, kardeşliğimizin, barışımızın, huzurumuzun güçlendirilmesi hedefidir.
Türkiye Yüzyılı ve Terörsüz Türkiye vizyonumuz, işte bu tarihi sorumluluğun çağdaş bir tezahürüdür. Bu vizyon, bir düşünce sistemini, bir medeniyet tasavvurunu, yeni bir nizam kurma kudretini ifade etmektedir.
Değerli milletvekilleri,
Şunu bütün dünya biliyor; bilmeyenler öğrensin, anlamayanlar denesin: Türkiye’nin kılıcı keskin, sözü geçkindir.
Bu anlamlı günü çocuklarımıza armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu büyük vizyonunu unutmamalıyız. Çünkü çocuklarımız, bu vatanın yarınlarıdır. Bu bayram çocuklarımızı geleceğe hazırlama bayramıdır.
Sözlerime son verirken, 105 yıl önce millet iradesiyle yola çıkan, istiklal ve istikbal davamızı eşsiz bir başarıyla neticelendiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve dava arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi, gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyor, büyük Türk milletinin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum.
Aziz milletimizi ve yüce meclisimizi saygıyla selamlıyorum.