Politika

MHP'li Akçay: Fiyat istikrarının ve finansal istikrarın sağlanması başlıca gündem konumuzdur

MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, fiyat istikrarı ve finansal istikrarın sağlanmasının başlıca gündem konuları olduğunu belirterek, "Dar gelirli vatandaşlarımızın, emeklilerimizin, memurlarımızın, işçilerimizin ve esnafımızın da enflasyona ezdirilmemesi için kararlılığın devam etmesini diliyoruz." dedi.

Akçay, TBMM Genel Kurulunda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde MHP Grubu adına konuştu.

MHP'li Akçay'ın açıklaması şu şekilde;

Bütçe millet malıdır, Türk milletinin alın teriyle yarattığı kaynaktır. Bu nedenle bütçe toplumsal gerçekleri kavramalı, Türk milletinin ve sosyal kesimlerin önceliklerine ve beklentilerine ışık tutmalıdır. Milliyetçi Hareket Grubu olarak bütçe görüşmelerinde dünya ve ülke gündemini akıl ve vicdan terazisinde, millî tarih şuuruyla, dün, bugün, yarın perspektifiyle ele alıp düşüncelerimizi paylaşacağız.

Dünya savaşların, çatışmaların, salgınların ve ekonomik buhranların neden olduğu küresel krizlerle boğuşmaktadır. Bütçe görüşmelerini gerçekleştirdiğimiz bugünlerde ülkemizin gündemi de yoğun ve çetindir. İsrail’in Filistin’deki katliamları, Rusya-Ukrayna savaşı, 6 Şubatta yaşadığımız büyük deprem felaketi, terörle mücadele, ekonomik istikrarın sağlanması, bekamızı hedef alan tehditler gündemin öne çıkan başlıklarıdır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye istikrar içinde Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine emin adımlarla ilerlemektedir.

Siyasi ve demokrasi tarihimiz çok sayıda darbelerle, muhtıralarla, vesayet girişimleriyle, hükûmet krizleriyle sık sık kesintiye uğramıştır. Sistemden kaynaklanan sorunlar nedeniyle siyasi istikrar bir türlü sağlanamamıştı. Çok partili seçimlerin ilk kez yapıldığı 21 Temmuz 1946’dan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin fiilen yürürlüğe girdiği 24 Haziran 2018 seçimlerine kadar 51 hükûmet görev yapmıştır. 

Hükûmetlerin ortalama görev süresi bir yıl üç aydır yani ortalama on beş aydır. Diyebiliriz ki cumhuriyet tarihimizin yetmiş iki yılı âdeta siyasi istikrarsızlık içinde geçmiştir. 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında Türkiye'nin maruz kaldığı tehdit ve tehlikelere karşı ülkemizin istiklali ve istikbali için Cumhur İttifakı kurulmuştur.

24 Haziran 2018 seçimleriyle birlikte Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi de fiilen yürürlüğe girmiştir. Bu sistem, 4 sütun üzerine inşa edilmiştir; bir, yönetimde istikrar, temsilde adalet; iki, güçlü yasama, güçlü yürütme; üç, demokratik uzlaşma; dört, denge ve denetim mekanizmaları. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle bu hedefler büyük ölçüde gerçekleşmiştir, kuvvetler ayrılığı netleşmiştir, siyasi istikrar sağlanmıştır. 

Aziz milletimiz, 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimleriyle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini 3’üncü kez teyit ve tescil etmiştir. Cumhurbaşkanı ve milletvekillerini seçen millî iradedir. Bu seçimleri referandum olarak görenlerin ve gösterenlerin hevesleri kursaklarında kalmış, kendi iddialarına yenik düşmüşlerdir. Yönetim reformunu bir türlü içlerine sindiremeyenler sürekli olarak “tek adam rejimi” “ucube sistem” “despotizm” diyerek sistemin ve seçimlerin meşruiyetini tartışanlar hem demokrasiyi hem de millî iradeyi maalesef hazmedememişlerdir. 

Seçimlerde âdeta ganimet ve yağma taksimi yaparcasına önüne gelene Cumhurbaşkanı yardımcılığı sözü verenlerin, imzaladıkları gizli protokollerle birbirlerine bakanlık ikram edenlerin, bürokraside binlerce atama listeleri hazırlayanların demokrasi namına, millî  irade namına ve istikrar adına ülkemize verebilecekleri bir faydanın olmadığını düşünüyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçiminden altı gün sonra 3 Haziran 2023’te Sayın Cumhurbaşkanımız Meclisimizde ant içmiş, aynı günün akşamı Cumhurbaşkanlığı Kabinesini açıklamıştır. Seçimlerden altı gün sonra yeni Kabinenin göreve başlaması siyasi istikrarın kökleştiğinin de somut göstergelerinden biridir. Türkiye, Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte istikrar içinde, millî  savunmada, ekonomide, bilişimde, enerjide, teknolojide, sağlıkta, dış politikada  ve daha birçok alanda büyük ve önemli bir atağa geçmiştir.

Bağımsız ve güçlü bir devlet olmanın, esenlik içinde yaşamının ön koşulu güvenlik, adalet ve refahtır. Güvenlik olmadan huzur ve esenlik olmaz, adalet tesis edilemez ve refah gerçekleşemez. Terörle mücadele Türkiye'nin öncelikli meselesidir. Kahraman güvenlik güçlerimiz yurt içinde ve sınır ötesinde terör örgütlerine karşı etkin ve başarılı bir mücadele yürütmektedir. Bir zamanlar terörle anılan il, ilçe ve köylerimiz huzur beldeleri hâline gelmiştir. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı, Pençe-Kaplan Harekâtlarıyla sınır güvenliğimiz teminat altına alınmış, oluşturulmak istenen terör koridoru bertaraf edilmiştir. Batılı devletlerin, 15 Temmuz hain darbe girişimiyle ilgili iki yüzlü tavırları tehdit ve tehlikenin geçmediğinin en somut delilidir.

Dünya yeni bir denge arayışının sancıları içindedir, dünyada ve bölgemizdeki çatışma ve savaşlar bu sancıların dışa vurumudur. Mazlum Filistin’de kan ve gözyaşı egemendir. İsrail 7 Ekimden beri Gazze’de çocuk, yaşlı, kadın demeden binlerce Filistinliyi katletmiştir. İsrail’in Filistin’deki katliamlarının asıl nedeni büyük İsrail projesidir. İsrail’in inanç bazlı ve tarihî arka planı olan, Nil’den Fırat’a kadar sözde vadedilmiş topraklarda hâkimiyet kurma hedefinin nihai aşaması ve hedefi Türkiye’dir. Türk milleti bu projeye asla müsaade etmeyecektir. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız ve toprak bütünlüğünü haiz Filistin Devleti mutlaka kurulmalıdır. İsrail tazminat ödemeye mahkûm edilmeli, katil Netanyahu Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmalıdır.

Türkiye ve bölgemiz tarihinin en kritik döneminden geçmektedir. Şark meselesi yeniden gündeme getirilmiş, asırlık plan ve projeler uygulamaya geçirilmiştir. Sözde müttefiklerimiz güneyimizde terör örgütlerinin hamisi ve tedarikçisi olmuşlardır.

Lider ülke Türkiye ülkümüzün önemli unsurlarından biri de bağımsız, etkili, sonuç alıcı, Türkiye merkezli ve çok yönlü bir dış politikadır. Egemenlik haklarımıza yönelik saldırı girişimleri diplomasi ve caydırıcı gücümüzle etkisiz hâle getirilmiştir. Irak’taki gayrimeşru bağımsızlık referandumu etkisiz hâle getirilmiştir. Suriye’nin kuzeyinde yapılan askerî operasyonlarla güney sınırlarımızda terör devleti kurma girişimi önlenmiştir. Doğu Akdeniz’de, Adalar Denizi’nde, mavi vatanda meşru haklarımızı hedef alan sinsi planlar bertaraf edilmiştir. Libya’yla imzalanan anlaşmalarla, Türkiye’yi kara parçasına sıkıştırmak isteyenlere gereken cevap verilmiştir. Millî davamız Kıbrıs’ta eşit ve egemen iki devlet kararlılığımız tüm dünyaya ilan edilmiş, kırk altı yıldır kapalı olan Maraş açılmıştır. Yaklaşık otuz yıldır işgal altında kalan Azerbaycan’ın öz yurdu Karabağ, Türkiye'nin de aktif desteğiyle Ermenistan işgalinden kurtarılmış, etrafımıza örülmeye çalışılan duvarlar yıkılmıştır.

Türkiye meşru haklarımıza göz dikenlere hadlerini bildirirken diğer taraftan “Yurtta barış, dünyada barış” parolasıyla diplomasinin cazibe merkezi hâline gelmeye başlamıştır. Türkiye Afrika’da, Orta Doğu’da, Güney Amerika’da ve Asya’da barışçı ve insani ilişkiler kurmuştur. Türkiye dış politikada sahada ve masada meselelere mahkûm değil hâkim, edilgen değil etkin konuma gelmiştir. Dış politika hedeflerimizden biri de çevremizi samimi diyalog ve sağlam diplomasi imkânlarıyla barış kuşağı hâline dönüştürmek, komşularımızla dostane ilişkiler geliştirmek, Türk ve İslam dünyasıyla sıkı diyaloglar kurmaktır.

12 Kasım 2021’de İstanbul’da düzenlenen 8’inci Türk Konseyi Zirvesi’nde Türk Devletleri Teşkilatı kurulmuştur. Bu zirvede Türk Devletleri Teşkilatının gelecek perspektifini ortaya koyan Türk Dünyası 2040 Vizyonu kabul edilmiştir. 11 Kasım 2022’de Özbekistan’da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Zirvesi’nde Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gözlemci üye olarak tasdik ve tescil edilmiştir. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gözlemci üye statüsü verilmesi, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması ve Türk birliğinin kurulması bakımından tarihî bir adımdır. Türk dünyasıyla birlikte küresel güç olma hedefinin kurumsal yapıları birer birer oluşturulmaya başlanmıştır. Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefimiz doğrultusunda, 3 Kasım 2023’te Astana Zirvesi’nin “Türk Devri” temasıyla toplanması Türk dünyasında birlik ve beraberliğin kökleşmeye ve kurumsallaşmaya başladığının kanıtıdır.

Enerji tedariki ve arz güvenliği Türkiye'nin ve küresel gündemin en önemli başlıklarından biridir. Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere birçok ülke enerji darboğazıyla boğuşmaktadır. Türkiye ise gelecek yüzyıllara damga vuracak enerji politikalarını adım adım hayata geçirmektedir. Nükleer, hidroelektrik, enerji teknolojileri, batarya, güneş paneli ve rüzgâr tribünü alanındaki büyük çaplı yatırımlarımız doğal gaz ve petrol keşifleriyle perçinlenmiştir. Türkiye, yaptığı yatırımlar ve uyguladığı doğru politikalarla enerjide merkez ve ticaret üssü olma hedefine emin adımlarla ilerlemektedir. Türkiye, dünyanın en gelişmiş hidrokarbon arama filolarından birini kurarak kendi doğal gaz ve petrolünü aramaya başlamıştır. Karadeniz'de bulduğumuz 710 milyar metreküp doğal gaz rezervi üç yıldan kısa bir sürede, Nisan 2023’ten itibaren evlere ulaştırılmıştır. Bir dönem adı terörle alınan Gabar, Kato Bestler Dereler bölgeleri artık petrol keşifleriyle, üretimle, kalkınma ve huzurla anılmaktadır. Bugün Gabar bölgesinde günlük yaklaşık 23 bin varil petrol üretilmektedir. Bu rakamın 2024 yılı sonunda 100 bin varile ulaşması ve yurt içi üretimin 200 bin valinin üzerine çıkarılması hedeflenmektedir, bu da petrol tüketiminin yaklaşık yüzde 20’sinin yerli kaynaklardan karşılanması demektir. Akkuyu Nükleer Güç Santrali tam kapasiteyle faaliyete geçince ülkemizin yıllık elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu karşılayacak, yıllık 7 milyar metreküp doğal gaz ithalatının da önüne geçilecektir. Sinop ve Trakya Nükleer Güç Santralleriyle ilgili görüşmeler de devam etmektedir.

Millî savunma gücü bir milletin bağımsız, güçlü ve müreffeh bir ülke olarak yaşamasında en önemli etkenlerdendir. Türkiye, yerli ve millî kalkınma hamleleriyle yüksek teknolojinin ve savunma sanayisinin gelecek vizyonunu şekillendirmektedir. Millî teknoloji hamleleriyle savunma sanayisinde yerlilik oranı yüzde 80’e ulaşmıştır. Türkiye, 170’ten fazla ülkeye savunma sanayisi ürünleri ihraç eder hâle gelmiştir. Türk savunma sanayisi 2023 yılında 4,3 milyar dolarlık ihracata ulaşmıştır. Ocak ve Ekim 2023 döneminde 4,3 milyar dolar olan savunma sanayisi ihracatımızın, bu yıl sonunda 6 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. İlk yerli ve millî uydumuz İMECE, 15 Nisan 2023’te uzaya fırlatılmıştır. 23 Nisan 2023’te ALTAY tankları üretilmiş, gerekli testler için Türk Silahlı Kuvvetlerine teslim edilmiştir. 10 Kasım 2023’ te Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde Uzay Komutanlığı kurulmuştur. Millî uçağımız HÜRKUŞ üretilmiş, HÜRJET’in üretim çalışmaları sürmektedir. Millî muharip uçağımız KAAN 27 Aralık 2023’te havalanacaktır. Bayraktar TB3 SİHA, 7 Aralık 2023’te 11’inci uçuş testini gerçekleştirmiştir. Uzun menzilli hava savunma füze sistemimiz SİPER, 2024 yılında envantere girecektir. İnsansız savaş uçağımız KIZILELMA 2024 yılında seri üretime geçecektir. ATAK ve GÖKBEY helikopterlerimiz seri üretime geçmiştir. Başta SİPER ve HİSAR olmak üzere yerli ve millî hava savunma sistemlerimizle; BORA, TAYFUN ve CENK balistik füzelerimizle; GÖKDOĞAN, BOZDOĞAN, KEMANKEŞ, CİRİT, GEZGİN, ÇAKIR, KASIRGA, ATMACA ve CİDA füzelerimizle Türkiye katmanlı hava savunmasını gerçekleştirmiştir. KORAL, MİLKAR, ILGAR, NAZAR elektronik harp sistemlerimiz de savunma gücümüze güç katmıştır. Başta ALTAY tankı olmak üzere zırhlı araçlarımız, insansız kara araçlarımız ve fırtına obüslerimizle gurur duyuyoruz. ALKA, ŞAHİ, TUFAN, IŞIN, SAPAN ve YGLS elektromanyetik silah sistemlerimizle gücümüze güç katıyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye 8.334 kilometre kıyı şeridiyle bir yarımada ülkesidir, dış ticaretimizin yüzde 80’i de Akdeniz'den gerçekleşmektedir. ABD ve AB destekli bazı ülkeler Türkiye'yi Akdeniz ve Ege’de karaya hapsetmeye çalışmaktadır. Türkiye bu haksız ve hukuksuz dayatmalara karşı Mavi Vatan Doktrini’ni geliştirmiştir. Bu doktrin çerçevesinde 2019 yılında Libya'yla münhasır ekonomik bölge anlaşmasını imzalayarak Birleşmiş Milletlere kaydettirmiştir. Türkiye, Mavi Vatan Doktrini’yle 190 bin kilometrekaresi Doğu Akdeniz'de olmak üzere 3 denizde toplam 462 bin kilometrekare alanda hak ve egemenliğini ilan etmiş ve savunmaktadır. Deniz Kuvvetlerimiz cumhuriyetimizin 100’üncü yılı kutlamaları kapsamında 100 adet askerî gemiyle İstanbul Boğazı’ndan muhteşem bir geçit töreni yapmıştır. Mavi vatanımızın yılmaz bekçisi olan Deniz Kuvvetlerimizdeki gelişmeler göğsümüzü kabartmıştır. Türkiye savaş gemisi inşa eden ve idamesini gerçekleştiren 10 ülkeden biridir. 10 Nisan 2023’te TCG ANADOLU askerî gemisi Deniz Kuvvetlerine teslim edilmiştir. İnşallah en kısa sürede TCG ANADOLU’nun bir üst versiyonu da mavi vatanla buluşacaktır. Millî Gemi Projesi kapsamında 5 adet ada sınıfı korvet üretilmiştir. Planlanan 4 adet istif sınıfı firkateynden ilki olan TCG İSTANBUL Nisan 2023’te seyir testine çıkmıştır. Yapımı devam eden 8 adet destroyerden ilki 2027 yılında hizmete girecektir. MİLGEM Projesi kapsamında planlanan 10 adet açık deniz karakol gemisinden TCG AKHİSAR, TCG KOÇHİSAR gemileri 23 Eylül 2023’te mavi vatanla buluşmuştur. Yeni Tip Denizaltı Projesi kapsamında 6 adet reis sınıfı denizaltı 2027 yılına kadar Deniz Kuvvetlerimize teslim edilecektir. Türk Deniz Kuvvetlerine denizaltılar kazandırılması amacıyla Millî Denizaltı Projesi de yürütülmektedir. İnsansız deniz araçları ULAQ, SANCAR, SALVO, ALBATROS-S ve MİR; Fatih, Yavuz, Kanuni, Abdülhamid Han sondaj gemilerimiz; Barbaros Hayreddin Paşa ve Oruç Reis sismik araştırma gemilerimiz Türkiye’nin gücüne güç katmaktadır.

Bu projelerde emeği geçen bütün vatan evlatlarına ve mavi vatanımız için gece gündüz demeden görev yapan tüm kahramanlarımıza teşekkür ediyoruz.

Geleceğe umutla bakıyoruz çünkü bütün bu anlattığım projeler de gençliğimize örnek olmaktadır ve yepyeni bir TEKNOFEST kuşağı yetişmektedir. Bunlar Z kuşağı değil, TEKNOFEST kuşağıdır.

On İkinci Kalkınma Planı, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 2’nci, Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın ilk kalkınma planıdır. Cumhuriyetimizin yeni yüzyılında önümüzdeki otuz yılı kapsayan, 2053 vizyonuyla hazırlanan On İkinci Kalkınma Planı, Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın inşasını hedef almıştır. On İkinci Kalkınma Planı’nın temel amacı ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmaktır. Stratejik hedefimiz, ülkemizin 21’inci yüzyılda, bölgesinde barış ve istikrarın teminatı olan, uluslararası ilişkilerde söz sahibi, güçlü bir ülke konumuna gelmesi için gereken bütün şartların hazırlanmasıdır. Uzun vadeli stratejik hedefimiz ise Türkiye’nin 2053 yılında süper güç ve lider ülke olmasıdır. 

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin etkin ve hızlı karar alma kabiliyetiyle On İkinci Kalkınma Planı’nın kararlı bir şekilde uygulanacağını ve hedeflere ulaşılacağını düşünüyoruz.

Dünya ekonomisi savaşlar, çatışmalar, pandeminin etkileri, iklim değişikliği ve doğal afetler gibi olağanüstü koşullar altında 2024 yılına girmektedir. Gelişmiş ekonomilerde uygulanan sert tedbirlere rağmen, çekirdek enflasyon hâlen katılığını korumakta ve sektörel fiyat katılıkları ile piyasa aksaklıkları küresel toparlanma üzerinde baskı yapmaktadır. Emtia fiyatları, devam eden jeopolitik gerilimler ve iklim değişikliğine bağlı aksaklıklar nedeniyle de artış göstermektedir.
Küresel ekonomide belirsizliklerin tırmandığı bu dönemde Türkiye ekonomisi diğer ülke ekonomilerinden olumlu yönde ayrışmaktadır. Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklar, küresel enerji ve gıda fiyatlarının artışı sonucu oluşan olumsuzluklara rağmen büyümeyi destekleyen politika ve tedbirlerle ülkemiz 2022 yılında yüzde 5,5 oranında büyümüştür. 2020-2022 döneminde dünya ekonomisi kümülatif olarak yüzde 7 büyürken Türkiye ekonomisi bu üç yıllık dönemde yüzde 20 büyümüştür. Türkiye, 2022 yılı itibarıyla satın alma gücü paritesi bakımından gayrisafi yurt içi hasıla büyüklüğüne göre dünyanın en büyük 11’inci ekonomisidir, 906 milyar dolar olan cari gayrisafi yurt içi hasıla büyüklüğüyle ise dünyada 19’uncu sıradadır, 2023 yılında ise 17’nci sıraya yükselmesi beklenmektedir. Asrın deprem felaketine rağmen Türkiye ekonomisi 2023 yılının ilk yarısında yüzde 3,9 büyümüştür. Dünya ekonomisindeki durgunluk belirtilerine rağmen Türkiye ekonomisinin 2023 yılında yüzde 4,4 büyüyeceği tahmin edilmektedir. İstihdam edilenlerin sayısı 2023 yılı üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre 124 bin kişi artarak 31 milyon 724 bin kişiye yükselmiştir. Aynı dönemde işsizlik oranı da bir önceki çeyreğe göre 0,5 yani yarım puanlık azalışla 9,2 olarak gerçekleşmiştir. Küresel enflasyon artışıyla birlikte ülkemizde de enflasyon yükselmiştir. Orta vadeli programda 2023 yılı sonunda yüzde 65 nispetinde öngörülen enflasyonun 2024’te yüzde 33’e, 2025’te yüzde 15,2’ye ve 2026’daysa yüzde 8,5’a düşmesi öngörülmekte ve beklenmektedir. Fiyat istikrarının ve finansal istikrarın sağlanması başlıca gündem konumuzdur. Ayrıca, dar gelirli vatandaşlarımızın, emeklilerimizin, memurlarımızın, işçilerimizin ve esnaflarımızın da enflasyona ezdirilmemesi için kararlılığın devam etmesini diliyoruz. İhracatımız 2022 yılında 254 milyar dolarla rekor kırmıştı. 2023 yılında küresel ölçekte devam eden sıkılaştırıcı para politikası nedeniyle zayıflayan dış pazarlara rağmen 2023 Ocak-Kasım dönemindeki ihracatımız 233 milyar dolardır. Bölgemizdeki kriz ve çatışmalara rağmen ülkemiz güvenli bir limandır. Barış eksenli etkili diplomasimizle demokratik istikrarımızı güçlendirmeye, millî birlik ve beraberliğimizi pekiştirmeye devam edeceğiz. Rusya-Ukrayna savaşının yanı sıra Orta Doğu’daki krizler ve belirsizlikler küresel ekonomide ciddi olumsuzluklara neden olmaktadır. Jeopolitik risklerde görülen son tırmanışlar özellikle enerji ve gıda fiyatları kanalıyla küresel enflasyonu da etkileme potansiyeli taşımaktadır.

6 Şubatta yaşanan Kahramanmaraş merkezli deprem felaketi doğrudan ve dolaylı olarak 18 ilimizde etkili olmuş, 14 milyon vatandaşımız depremden etkilenmiş, 50 binden fazla vatandaşımız maalesef hayatını kaybetmiştir. Deprem bölgesinde 6 milyondan fazla bağımsız bölümden oluşan yaklaşık 2 milyon adet yapıda hasar tespit edilmiştir; 680 bin konut, 170 bin tek katlı bağımsız bölüm yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Ağır kış şartları altında devletimiz tüm gücüyle deprem bölgesine nüfuz etmiş, vatandaşlarımız aç ve açıkta bırakılmamıştır. Böylesine geniş çaplı bir afette dünyanın başka hiçbir yerinde bu derece hızlı, kapsamlı ve sürekli destek, yardım, inşa faaliyeti yürütülmemiştir. Afetten zarar gören illerimizde 200 binden fazla konutun yapımına başlanmıştır. Deprem bölgesinde 248 bin konut için dönüşüm başvurusu yapılmıştır. Depremin ekonomiye tahmini maliyeti yaklaşık 104 milyar dolar civarında hesap edilmektedir. Depremlerde hasar gören bölgelerin yeniden ihyası, inşası, imarı ve depremin etkilerinin süratle ortadan kaldırılması amacıyla 2023 Temmuz ayında ek bütçe çıkarılmış ve 762 milyar lira kaynak kullanılmıştır. 2024 yılı için de 1 trilyon 28 milyar lira kaynak ayrılmıştır.
Ülkemizin yüzde 66’sı, nüfusumuzun yüzde 71’i deprem bölgesindedir. Ülkemiz genelinde 6 milyon konut risk altındadır, 2 milyon bağımsız bölüm acilen dönüştürülmelidir. Depremlerde yaşadığımız kayıplarla bir daha karşılaşmamak için kentsel dönüşüm çalışmaları hızlandırılmalıdır. Türkiye, bilhassa son yıllarda gösterdiği yükselişle kurumsal kapasitesini ve organizasyon yeteneğini artırmıştır. Pandemiyle nasıl başarılı bir şekilde mücadele edildiyse deprem yaralarının da en iyi şekilde sarılacağına inanıyoruz.

2024 bütçesinde giderler 11 trilyon 89 milyar lira, gelirler 8 trilyon 437 milyar lira tahmin edilmektedir; bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 6,4 olarak öngörülmüştür.

2024 bütçesi toplumun tüm kesimlerini gözeten, yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyen, sosyal refahı artırmayı amaçlayan bir bütçedir. 2024  bütçesi savunma sanayimizin dışa bağımlılığını asgari seviyeye indirmeye çalışan bir bütçedir, enerji ve gıda arz güvenliği, iklim değişikliği ve dijital dönüşüm gibi alanlarda ülkemizin elini daha da güçlendirmeye çalışan, aile kurumumuzu, değerlerimizi, millî bünyemizin zenginliklerini kapsayan ve koruyan ve bunu amaçlayan, hedefleyen bir bütçedir. Bu bütçeyle depremle yıkılan şehirlerimiz yeniden ayağa kaldırılacak, geleceğe dönük afet riskleri azaltılacaktır. 2024 bütçesi cumhuriyetimizin yeni yüzyılında güçlü Türkiye’yi inşa ve ihya etmeyi amaçlayan bir bütçedir.

{ "vars": { "account": "G-E1EN649QR9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }