Milliyetçi Hareket Partisi Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu bütçeleri üzerine yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulundu.

“TÜRKLER HER ZAMAN ADALET VE HOŞGÖRÜ ANLAYIŞIYLA HAREKET ETMİŞTİR”

Türklerin tarih boyunca çeşitli kültür ve din mensuplarının bir arada yaşamasını sağlayan adalet ve hoşgörü anlayışıyla hareket ettiklerini belirten Taytak, “Geçmişten günümüze Türklerin hakim olduğu her bölgede çeşitli kültür ve din mensupları tarihler boyunca birlikte yaşamıştır. Çünkü Türkler her dinin mayasında sevginin, her medeniyetin hamurunda muhabbetin olduğuna inanmışlardır. Yani Türkler tarih boyunca adalet ve hoşgörü anlayışıyla hareket etmişlerdir. Yüzyıllar boyunca hükmettikleri topraklarda hiçbir milleti zorla değiştirmemiş, asimile etmeye çalışmamış; tam aksine, herkesin kendi inancını ve kültürünü özgürce yaşamasına olanak sağlamıştır. Bu sadece bir yönetim anlayışı değil, aynı zamanda bizim özümüzden gelen bir erdemdir” dedi.

"TÜRK MİLLETİ, ASIRLARA YÖN VERMİŞ, ÇAĞLAR AÇIP ÇAĞLAR KAPATMIŞ, DÜNYAYA NİZAM VERMİŞ BİR MEDENİYETE SAHİPTİR”

Taytak, 1948 yılında kabul edilen ve "İnsan Haklarının Anayasası" olarak kabul edilen "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi"nin, her insanın doğuştan sahip olduğu kişisel hak ve özgürlükleri tanımladığını belirtti. Taytak, “1948’de “İnsan haklarının anayasası” olarak kabul edilen “İnsan hakları evrensel bildirgesi”, insanın doğuştan sahip olduğu kişisel hak ve özgürlükleri tanımlar; her insanın yasa önünde eşit olduğunu, işkenceye, kötü muameleye ve onur kırıcı cezalara tabi tutulamayacağını ilan eder. 1948’de kabul edildiği tarih olan 10 Aralık her yıl “dünya insan hakları günü” olarak kutlanmaktadır. Bugün “Dünya insan hakları günüdür”. Ancak, insan hakları kavramının, özellikle dile getirenler tarafından içi boşaltılan bir kavram haline gelmesi, her şeyden önce insanlık için büyük bir sorundur. Türk milleti, tarihle yaşıt, asırlara yön vermiş, çağlar açıp çağlar kapatmış, dünyaya nizam vermiş bir medeniyete sahiptir. Türk medeniyeti, insana daha iyi, daha güzel bir dünya sunmayı şiar edinmiş, gücünü tarih boyunca devam ettirmesinin temelini insan sevgisinden almıştır. Yunus Emre , “Sevelim, sevilelim” der. Mevlâna, “Ne olursan ol, yine gel” der.  Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiği zaman Hristiyanlara din ve mezhep özgürlüğü tanır. Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig’de şöyle der: "Güneş doğar ve bu dünya aydınlanır; aydınlığını bütün halka eriştirir." Mustafa Kemal Atatürk ise, onuncu yıl nutkunda şu ifadelere yer vermiştir: "Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki gelişiminde, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır."

TBMM Başkanı Kurtulmuş'tan, Rusya Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Volodin'e "başsağlığı" telefonu TBMM Başkanı Kurtulmuş'tan, Rusya Federal Meclisi Devlet Duması Başkanı Volodin'e "başsağlığı" telefonu

“TÜRK MİLLETİ, İNSAN HAKLARI KONUSUNDA TARİHTEN GELEN BİR ÖNCÜDÜR”

Taytak, Türk milletinin insan hakları ve hoşgörü konusunda tarihî mirasına vurgu yaptı. Taytak, “1070 yılında “İnsanlığa ışık saçın” diyen bir ecdada, 850 yıl sonra güneşle cevap veren şanlı bir milletin torunları olarak, tarihin üzerimize yüklediği misyonu göz ardı edemeyiz. 1948’de insan hakları bildirgesini yayınlayanların insan hakları karnesi ortadadır. Tarihi kanla, soykırımla, vahşetle dolu olan Batı ve Batı’nın bu ülkedeki uşakları, insan hakları masalları anlatmak yerine, önce Kızılderililerin hesabını versin, önce Afrika’nın doğal kaynakları için öldürdükleri milyonlarca Afrikalının hesabını versin, önce katlettikleri binlerce Cezayirlinin hesabını versin, önce demokrasi getireceğiz diye yerle bir ettikleri Orta Doğu’nun hesabını versin, önce İkinci Dünya Savaşı’nda yaptıkları Yahudi soykırımının, sonra bir yıldır Gazze’de sürdürülen ve bu sefer Yahudiler tarafından yapılan Filistin soykırımının hesabını versin. Ufak, cansız bedeni kıyıya vuran aylan bebeğin hesabını versin. 40 yıldır ülkemizde, kardeşi kardeşe kırdıranlar, teröre destek verenler, omuz verenler, silah verenler önce Bedirhan bebeğin, Aybüke öğretmenin, Eren Bülbül’ün hesabını versin. Gittiği her coğrafyaya huzur getiren, çıktığı topraklardan kan ve gözyaşının eksik olmadığı bir millete; insan onuruna saygıyı hayati önceliklerinin unsuru kılan Türk milletine kimse insan hakları dersi vermeye kalkmasın! Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin ifade ettiği gibi: “İnsan hakları diyerek insanlık onurunu çiğneyen mahlûklara bu dünyayı zindan etmek zorundayız. İnsan haklarını sözde değil, özde ve samimiyetle savunan tek ülke Türkiye’dir. Batılı ülkeler insani değerlerin siyaseti ve ticaretini yaparken, Türkiye vicdan seferberliği ile yardım yolu gözleyenlere koşmaktadır.” ifadelerinde bulundu.

“İNSANLIĞIN UMUDU TÜRK MİLLETİDİR”

Taytak, Türk ve Türkiye düşmanlığının son olarak Halep Kalesi'ne asılan Türk bayrağı ile ayyuka çıktığını belirterek, Suriye’deki gelişmelere dair önemli açıklamalarda bulundu. Taytak, “Emperyalizmin değirmenine su taşıyanların Türk ve Türkiye düşmanlığı, Halep Kalesi’ne asılan Türk bayrağı ile ayyuka çıkmıştır. Şam, zalim Esat’tan kurtulunca, Münbiç’ten, terör örgütleri def edilince, en çok içimizdeki hainler üzüldü. Suriye’de, Türkiye’deki kadar Esat’çı yoktur. Amerika’da bizdeki kadar Amerikan uşağı yoktur. Hem Suriyelilerin gitmesini istiyorlar, hem de bunu çözecek süreci baltalamaya çalışıyorlar. Türkiye’ye 30 km bile uzakta olmayan, 1000 yıllık Türk ve Müslüman şehirlerinde yaşananlara kayıtsız kalmamızı bekliyorlar. Genel Başkanımız, Türk milletinin bilge Lideri Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin 22 Ekim 2024 tarihinde ifade ettiği gibi: "Ortadoğu’da nelerin olup bittiğini tam olarak kavrayamayanların, bir müddet ekranlardan uzak kalması veya büyük bir pişkinlikle arz-ı endam etmeye devam etmeleri kendi bilecekleri iştir. İnsanlığın umudu Türk milletidir, Türk beklenendir, Türk bilinendir, Türk özlenendir, Türk çağrılanıdır, Türk yolu gözlenendir.” Kim ne derse desin, tarih bizi çağırıyor. Bu duygu ve düşüncelerle, sözlerime son verirken, 8 yıl önce bugün 10 Aralık 2016 tarihinde Beşiktaş’ta meydana gelen patlamada şehit olan tüm polislerimize ve bütün şehitlerimize cenap-ı Allah’tan rahmet diliyor, gazi meclisi, yüce heyetinizi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum” diyerek sözlerini tamamladı.

Editör: Feyza Çavdar