Türklerin dünyasına konuk olduğumuz serimizde bu haftaki durağımız Nogay Türkleri.
Kuzey Kafkasya’da yaşayan Nogay Türkleri Kıpçak grubuna bağlı bir Türk topluluğu. Nogaylar isimlerini Altın Ordu Şehzadesi Nogay Han'dan aldı. Nogay Türkleri Karadeniz’in kuzey kısımlarında, Deşt-i Kıpçak olarak bilinen coğrafyada karşımıza çıkıyor.
15.-16. yüzyıllarda Altın Ordu, Kırım ve Kazan Hanlıkları içinde yaşayan Kazaklar gibi birçok konar göçer Türk boyunun adı, genel olarak ‘Nogaylı’ oldu.
Nogayların, konar-göçer hayat tarzını benimsemiş bir Türk topluluğu olduğunu, asıl anavatanlarının İdil ırmağının doğusunda Yayık ve Emba ırmakları civarları olduğunu belirten Prof. Dr. Dilek Ergönenç, Kafkasya ve çevresindeki topraklara Ruslar tarafından getirilip yerleştirilmeleri 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gelişen bazı siyasi olaylar sonucunda olduğu bilgisini verdi.
Nogay Türkleri etnik ve kültürel açıdan ‘Kafkasya halkları’ndan ayrılıyor
Nogay Türkleri bugün en yoğun olarak Kuzey Kafkasya’da ve Dağıstan’da yaşadıkları için her ne kadar Kafkasya halklarından biri olarak görülseler de etnik ve kültürel açıdan ‘Kafkasya halkları’ndan ayrılıyor.
2 bin 500 yıldır bir arada yaşayan Kafkas halkları arasında, son birkaç yüzyıl içinde etirilip yerleştirilen Stavropol Türkmenleri, Ruslar, Rus Kazakları, Ermeni ve Rum kolonileri ile Nogay Türkleri de bulunuyor.
Nogay Türkçesi tehlikedeki Türk lehçelerinden biri
Nogaylar, Türkçenin Kıpçak grubuna bağlı, Aral-Hazar grubu Türk lehçelerinden birini
konuşuyor Nogay Türkçesinin en yakın olduğu lehçeler Kazakça ve Karakalpakça.
19. yüzyılın ortalarında Nogay nüfusundan önemli bir kesimin Türkiye’ye göç etmesi bile
Nogaycaya itibarını kaybettirmemiş, ancak Nogayca, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde, yani Rus ihtilali
sonrası Stavropol Türkmenleri hariç, diğer halkların ikinci dili olma özelliğini yitirerek, Dağıstan ve
çevresinde Kumukçanın, bozkırda ise Tatarcanın etkisine girdi.
[19. yy.’dan bir Nogay kızı (Kuban Nogayları) | Fotoğraf: Prof. Dr. Dilek Ergönenç]
Prof. Dr. Dilek Ergönenç, Nogay Türkçesinin tehlikedeki Türk lehçelerinden biri olduğunun ve UNESCO'nun tehlikedeki Türk lehçelerinden saydığının altını çizdi.
1771 yılında Nogaylara yapılan kıyımdan sonra sağ kalanlar Kuban ve Kama boyuna gitmiş ve
bir kısmı da Osmanlı topraklarına göç etti. Tuna boyunda olan Nogayların ise büyük
çoğunluğunun Eskişehir ve çevresine yerleştiği biliniyor.
Nogay Kasabı: Rus General Aleksandr Suvorov
Nogaylar, beyler arasındaki mücadeleler, ayrılıklar, açlık, göç ve katliamlar gibi pek çok sosyal ve siyasi zorluklara maruz kaldı.
19 Nisan 1783’te Kırım’ın ilk işgalinden sonra Rus Çarlığı, Osmanlı Devleti ve Kırım’a karşı kullanmayı amaçladığı Nogay Türklerini sürgüne zorladı. Nogaylar bu sürgüne dirense de "Nogay Kasabı" olarak hatırlanan Rus General Aleksandr Suvorov’un emriyle yüz binlercesi katledildi.
19. yüzyılda Kafkasya’da iyice güçlü hâle gelen Rus Çarlığı, Nogayları denetimin
zor olması, verimli arazilerin ele geçirilmesi Rus hakimiyetinin sağlamlaştırılması gibi nedenlerden
dolayı göçe teşvik etmiştir. Kuban ve Stavropol bölgesindeki Nogaylar Osmanlı topraklarına,
Anadolu’ya, göç etmeye başladı. Bu göçler Çukurova, Ankara, Konya, Kırşehir ve Sivas gibi
bölgelere kitleler halinde başlayıp ufak ufak devam etti.
Ankara, Konya, Adana, Gaziantep... Türkiye'de pek çok Nogay köyü var
Günümüzde ise Nogaylar varlıklarını farklı coğrafyalarda, farklı devlet sınırları içerisinde
devam ettiriyor.
Önce Kırım’a, oradan da Türkiye’ye göç edenlerin yanı sıra Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti, Dağıstan, Çeçenistan ve Astrahan gibi bölgelerde ve Romanya, Macaristan, Bulgaristan, Litvanya, Kazakistan ve Kırgızistan'da gruplar halinde yaşamaktadırlar.29 Rusya sınırları içinde ise 2010 nüfus sayımınca yaklaşık 103 bin Nogay Türkü yaşıyor.
Ankara'da Şeker ve Akin köyü; Konya'da Kıkkuyu ve Seyiahmetli köyü, Adana'da, Gaziantep'te, Afyonda yine Nogay köyleri bulunuyor.
"Hepimiz Türk boyuyuz. Pek çok adetimiz birbirine benziyor"
Nogaylar, doğumdan ölüme, düğüne, bayramlara pek çok Türk adetini unutmamış, yaşatmışlardır.
Prof. Dr. Ergönenç, Nogayların birkaç geleneğini anlattı:
-Pamuklu beze sıcak kum sererler ve bununla bebeği kundakla sararlarmış buna 'bala böleme' diyorlar.
-İt köylek denen bir şey var. Bebeklere 40 gün boyunca giydirirlermi, 40 günün sonunda da köpeğe atarlarmış. Bu şekilde bebeklerin kötü ruhlardan korunduklarına inanırlarmış.
Prof. Dr. Dilek Ergönenç, 1997 yılında Nogay Türkleri ile ilgili çalışma yapmak üzere Kafkaya'ya gitti. Nogay Türklerinin onları çok sıcak ve samimi karşıladıklarını dile getiren Prof. Dr. Ergönenç, Nogay adetlerini, yemeklerini, düğünlerini kendisine anlatmak ve birebir göstermek için çabaladıklarını dile getirdi:
"Nogay Türkleri bizi bağırlarına bastı. Nogay Türkçesi ile ilgili bütün kitapları bana vermeye çalıştılar. 3 bavul kitapla Türkiye'ye döndüm. Biz onları, onlar da bizi seviyor. Birbirimize bilgi alıp veriyoruz, ortak çalışmalar yapıyoruz."
Dombra Nogay Türkçesi ile söyleniyor
Nogay Türkleri denilince akla Arslanbek Sultanbekov geliyor. Sultanbekov Türk dünyasında dombra ile tanınıyor.
Prof. Dr. Dilek Ergönenç, Türkiye'de Dombra şarkısının Nogay Türkçesi olduğunun pek bilinmediğinin altını çiziyor.
Arslanbek Sultanbekov, geçtiğimiz yıllarda şarkının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile özdeşleştirilmesinden mutlu olduğunu söylüyor:
"Dombra'nın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a uyarlanması hoşuma gitti. Her şarkı bir adam ile özdeşleşir. Bu şarkı da Recep Tayyip Erdoğan'a uyarlandı. Gerçekten çok hoşuma gitti.
Haber: TRT Haber