AA- İran asıllı Fransız görüntü yönetmeni Darius Khondji, burada yaptığı konuşmada, filmlerde yönetmenlerin yönlendirmeleriyle hareket ettiklerini vurgulayarak, "Görüntü yönetmenleri olarak bizler, bestecinin verdiği notaları çalan müzisyenler gibiyiz." dedi.
Tarzının oluşmasında erken yaşlarda fotoğrafa olan tutkusunun etkili olduğuna işaret eden Khondji, "Louvre'a gidip heykellerin fotoğraflarını çektiğimi ve üzerlerindeki ışığı incelediğimi hatırlıyorum. Minimalizme çok ilgiliydim ve her şeyi ışıkla en basit formlara indirgiyordum." ifadesini kullandı.
"Özgün bir bakış açısı bulmak zor"
Khondji, babasının sinema salonu olduğunu belirterek, sinemaya dair ilk anılarını şöyle anlattı:
"Mısır filmlerinin, İtalyan yeni gerçekçi sinemasının ve Hint filmlerinin müziklerini dinlerdim. Bu ses ve duygu arka planı hala aklımda. Müzik, işim için hala çok önemli. Müziği sevmezsem, fotoğraflar ortalama olur; zihnim ona odaklanmaz. 12 yaşındayken film çekmeye başladım. 'Drakula' gibi korku filmlerine hayranlık duyup yönetmen olmak istemiştim, ancak sonunda görüntü yönetmenliğini keşfettim. Herkesin kendine özgü bir bakış açısı var. Bu farklılığı anlamak ve kabullenmek önemli. Bugün bir film yapsam bile özgün bir bakış açısı bulmak zor. Bunu içimizde keşfedip ekrana yansıtmalıyız."
Madonna'nın "Frozen" şarkısın klibinde Chris Cunningham ile çalıştığını hatırlatan Khondji, "Her kare onun zihnindeydi. Madonna ve ben sadece onun istediğini yaptık. Bu, yeni şeyler denemek ve deney yapmak için harika bir yöntemdi." diye konuştu.
Darius Khondji, Doha Film Enstitüsü tarafından düzenlenen "Qumra 2025" programıyla ilk kez tanıştığını söyleyerek, "Bu enstitü, film yapımcıları için harika bir imkan. Keşke diğer ülkelerde de böyle bir şey olsa," değerlendirmesinde bulundu.
Khondji, konuşmasını ışığın sinemadaki gücünü ve gerçek sanatın yaratımındaki hayati rolünü vurgulayarak tamamladı.
Etkinlik kapsamında ayrıca yönetmen Mamadou Dia'nın "Demba" filminin gösterimi gerçekleştirildi.
Darius Khondji kimdir?
İran doğumlu, Fransa'da yetişen görüntü yönetmeni Darius Khondji, Jean-Pierre Jeunet ile çektiği "Delicatessen" (1991) ve "The City of Lost Children" (1995) filmleriyle karanlık, gotik atmosferleriyle dikkati çekti. Ancak asıl çıkışını, David Fincher'ın "Seven" (1995) filmindeki yağmurlu, kasvetli görüntülerle yaptı. Bu filmdeki çarpıcı ışık-gölge kontrastları, onu sinema dünyasının önemli bir ismi haline getirdi.
Khondji, "Evita" (1996) ile En İyi Görüntü Yönetimi dalında Oscar'a aday gösterildi. Woody Allen'ın "Midnight in Paris" (2011) filmindeki Paris sahneleri ve Bong Joon-ho'nun "Okja" (2017) ile "Parasite" (2019) filmlerinde yarattığı görsel dil, onun çok yönlülüğünü kanıtladı. Ayrıca "Amour" (2012) ve "Uncut Gems" (2019) gibi filmlerde minimalizm ile yoğun duygusallığı dengeledi.