17 Ağustos 1999'da meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki Gölcük Depremi'nden etkilenen Düzce, yaralarını sarmaya çalışırken 12 Kasım 1999'da merkez üssü Kaynaşlı ilçesi olan 7,2 büyüklüğündeki depremle sarsıldı.
Depremin üzerinden geçen 24 yılda, acıların tekrar yaşanmaması amacıyla valilik, belediye ve ilgili kurumlar tarafından çeşitli uygulamalar hayata geçirildi. Kuzey Anadolu Fayı (KAF) üzerinde yer alan kentte, özellikle yüksek katlı yapılaşmanın önüne geçmek için yatay kentleşme modeli uygulamaya alındı.
Depremler nedeniyle binalarının yüzde 60'ı kullanılamaz hale gelen ve altyapısı çöken Düzce'de, ekonomik teşviklerle ve yatay mimari modelinin hayata geçirilmesiyle afetin izleri silindi.
Vatandaşlara deprem bilinci eğitimleri verilen kentte, yüksek kat kriterleri belirlenerek yeni yapılanmanın bu şartlara uygun olması için titiz çalışmalar yürütüldü. Modern ve sağlam yapılarla can güvenliğini sağlayan Düzce, teşvik yasasıyla birçok yatırım alarak ekonomik anlamda da gelişimini sürdürdü.
"5. organize sanayi kuruldu"
Vali Selçuk Aslan, AA muhabirine, kentin 1999'da yaşadığı iki büyük depremin acısının büyük dersler verdiğini söyledi.
Afetlerin ardından sıkı imar planı, kat sınırlaması gibi daha dirençli kent oluşturma mücadelesine girişildiğini anlatan Aslan, Düzce'nin depremin ardından vilayet statüsüne kavuştuğunu ve ekonomik anlamda da çok hızlı adımlarla ilerlediğini aktardı.
Aslan, bu kapsamda 5'inci organize sanayinin kurulduğuna işaret ederek, "Ekonomik kalkınma dinamiği afetle yürümekte. Oluşturulan sanayi tesisleri, sosyal donatı alanlarının tamamının afet gerçekliğine uygun şekilde inşa edildiğini görüyoruz. Düzce hükümetimizin uyguladığı teşvik modelleri içerisinde büyük şehirlere yakınlığı itibari ile cazibe merkezi." dedi.
Yatırımcıların yoğun talepleriyle karşı karşıya olduklarına değinen Aslan, her kurulan fabrikanın yoğun iş gücü talebini de beraberinde getirdiğine dikkati çekti.
Aslan, kentin jeopolitik konumunun öneminin, yeni yatırımların gelmesiyle hızla arttığını vurgulayarak, "Türkiye'nin çok farklı şehirlerinden yoğun göç alıyoruz. Son 10 yılda 100 bin nüfus artışı olmuş. Her yıl, 7 ila 10 bin arasında nüfusa ilave olan şehir gözlemliyoruz. Bu, Düzce'nin cazibe merkezi olduğu, istihdam imkanlarının geliştiği, refahının, huzurunun bulunduğunun delillerinden biri." diye konuştu.
"23 Kasım'daki deprem, önlemler sayesinde neredeyse zararsız atlatıldı"
Afetlere hazırlık amacıyla kentte ciddi çalışmaların yürütüldüğünü belirten Aslan, kurumlarda sık sık tatbikatların yapıldığını anlattı.
Aslan, bunların yanı sıra sivil toplum örgütlenmesi bakımından gelişim sağlandığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Sadece arama kurtarma faaliyeti içeren 9 derneğimiz var. Arkadaşlarımızla bir araya geliyoruz. Deprem ve diğer afetlerle iç içe yaşıyoruz. Afet gerçeklik ama tedbir alırsak zarar görmeden bununla başa çıkabiliriz. Bu noktada aydınlatma, bilinçlendirme çabalarımızda ara vermeden devam edecek. Valilik olarak, belediyemiz, il özel idaremiz, kamu yararına çalışan STK ve derneklerle afete karşı topyekun çalışma içerisindeyiz."
Düzce'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da sıklıkla vurguladığı yatay mimari konusunda başarılı uygulamaların görüldüğü kent olduğunun altını çizen Aslan, "Düzce Belediyesi yapı denetimler konusunda disiplinli şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Tolerans gösterilmiyor, kaçağa müsaade edilmiyor. 'Yapı güven endeksi'yle yapının kalitesini belirleyen hususlarda hiçbir taviz verilmeden uygulanmaya devam ediliyor. Geçen yıl 23 Kasım'da meydana gelen 5,9 şiddetindeki depremin de neredeyse zararsız şekilde atlatılması bu sayede olmuştur." ifadelerini kullandı.
"Doğal afetlere karşı dirençli şehirler inşa etmeliyiz"
Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü de kentin, 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999'daki afetlerin üzerinden geçen 24 yılın ardından depreme dayanıklı hale geldiğini söyledi.
Özlü, söz konusu depremlerin ardından kentin tekrar inşa edilme sürecine girdiğini anlatarak, "4,5 yıldır belediye başkanlığı yapıyorum ve yönetmeliklerin ön gördüğü bütün kuralları harfiyen uyguluyoruz. Kentimizdeki konut stoku yüzde 75-80 oranında yeni. Düzce'yi 1999 depremleri sonrasında tekrar inşa edilen şehir olarak ifade etmeliyim." şeklinde konuştu.
Göreve geldiklerinden bu yana yüksek katlı yapılaşmaya son verdiklerini aktaran Özlü, "Şu anda Düzce, yüksek katlı yapılaşmaya izin verilmeyen, deprem yönetmeliklerine harfiyen uyan ve konut stoku yüzde 75-80 oranında yeni bir şehir. Düzce'nin depremlere karşı dayanıklı ve dirençli şehir olduğunu söyleyebiliriz." dedi.
Özlü, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'taki afetlerin, depremin gerçekten de "Türkiye'nin beka ve varlık sorunu" olduğunu hissettirdiği değerlendirmesinde bulundu.
Kendisinin savunma sanayi uzmanı olduğunu ve 6 Şubat'a kadar Türkiye'de en önemli konuların başında savunma sanayinin geldiğini düşündüğüne işaret eden Özlü, şunları kaydetti:
"Fakat 6 Şubat depremi bize, artık Türkiye'nin en önemli sorununun savunma sanayisi olmadığını, depreme karşı dirençli şehirler oluşturmak olduğunu öğretti. Savaşlarda asker askere karşı savaşır. Sivillere kadın ve çocuklara dokunmak savaş suçudur. Ama bir deprem düşünün, maksimum 2 dakika sürüyor ve hiçbir ayrım gözetmeksizin kadın çocuk, kedi, köpek gözetmeksizin sirayet ediyor. Ülke olarak yapmamız gereken doğal afetlere karşı dirençli şehirler inşa etmek olmalı."
Özlü, doğal afetlerin küresel iklim değişikliği sebebiyle bundan sonraki süreçte daha fazla görülebileceğini dile getirerek, hükümet ve belediyeler olarak doğal afetlere karşı dirençli şehirler inşa etmenin, Türkiye'nin birinci gündem konusu olması gerektiğini vurguladı.
"Kurtarma ekipleri ve STK'leri çözüm ortağı olarak görüyoruz"
Depremlerde eğitimli sivil toplum kuruluşlarıyla çalışma modelini de titizlikle yürüttüklerinden bahseden Özlü, deprem bölgesine gittiğinde yapılacak ilk faaliyetin arama kurtarma olduğunu gördüğünü söyledi.
Özlü, can kaybının minimize edilmesi için ilk saatlerdeki arama kurtarma faaliyetlerinin ne kadar önemli olduğuna şahitlik ettiklerini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu manada Düzce'de arama kurtarma ekipleri ve STK'lerle ortak proje yürütmeye karar verdik. Onlar, insan kaynağı bakımından istekli ve gönüllüler ama eğitime, donanım ve malzeme ihtiyaçları var. Biz onlara eğitim ve malzeme konusunda yardımcı olacağız, doğal afetlerde toplanma alanı oluşturacağız. Olası afette alandan aynı anda hareket edeceğiz. Arama kurtarma ekipleri ve STK'leri çözüm ortağı olarak görüyoruz."