Türk Kızılay Genel Başkanı Fatma Meriç Yılmaz, Düzce'nin Kaynaşlı ilçesinde huzurevi sakinleriyle bir araya geldiği iftar programının ardından gazetecilere açıklama yaptı.

Gazze'de yaşananları "asrın en büyük felaketi" olarak nitelendiren Yılmaz, uluslararası insancıl hukukun bu kadar ayaklar altına alındığı dönemin daha önce yaşanmadığını söyledi.

Sürecin başından itibaren Kızılay olarak insani yardım koridorunun açık tutulması bilinciyle hareket ettiklerini belirten Yılmaz, şöyle devam etti:

"Bu dönemi belki üçe ayırmak gerekiyor. 7 Ekim'den mayısın başına kadar olan süreç; kısıtlı, kesinlikle yeterli olmayan şekilde yardımların girebildiği dönem. Sonrasında mayısın başı ve ateşkese kadar olan durum; tamamen insani yardımların en azından kapılardan girişinin yasaklandığı, sadece ticari yolların aktif olduğu dönem. Sonrasında da maalesef tekrar kapanma, kapıların kapanması ve dün akşam itibarıyla da hiçbirimizin asla kabullenemeyeceği, 'Artık ateşkes oldu ve barışa doğru gidiyoruz.' dediğimiz noktada, çocuk, kadın demeden insanların bombalandığı ve 300'ün üzerinde insanın kaybolduğu günü tekrar yaşadık."

Bursa'da geri dönüşüm tesisinde çıkan yangın söndürüldü Bursa'da geri dönüşüm tesisinde çıkan yangın söndürüldü

Yılmaz, Gazze'nin insanın mantığıyla çok kolay açıklayamadığı, duygusuyla asla kabullenemediği günlerden geçtiğini dile getirerek, "Türk Kızılay olarak bu süreçte her zaman uluslararası insancıl hukuka uyum çağrısı yaptık. Bu anlamda Birleşmiş Milletlerin Güvenlik Konseyindeki üyelere de mektuplar gönderdik. Yeri geldi Kızıl Haç Federasyonunun uluslararası kongresinde de bu çağrıyı yineledik ama doğrusunu söylemek gerekirse hiçbir şekilde kabullenilemeyecek ihlaller hala devam ediyor." diye konuştu.

İnsani yardımın ulaşması noktasında önemli görevler yerine getirdiklerini vurgulayan Yılmaz, "Bu söylediğimiz dönemin ilk kısmında Mısır'a giderek Mısır'da Refah Kapısı üzerinden yardımların girebildiği, en azından akmasa da damladığı bir dönemi geçirdik. Bu dönemde AFAD'ımızla Türkiye'nin iyilik gemilerini koordine ettik. Bazen uçaklarla, bazen gemilerle her kim ne yardım göndermek istiyorsa bütün STK'lar, Türk milleti bir araya geldik. Kimin gönderdiğine, kimin yardımı olduğuna bakmaksızın oraya bir damla ne götürebilirizin derdine düştük." ifadelerini kullandı.

"İçeriye en fazla yardımı ulaştıran ülke Türkiye oldu"

Yılmaz, geçen yıl mayıs ayının başı itibarıyla Refah Kapısı'nın tamamen kapandığı bir dönem geçirildiğinden bahsederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu dönemlerde biz hep ikinci, üçüncü alternatiflerimizi, planlarımızı hazırlıyor durumdaydık. Örneğin, Mısır üzerinden giden yol olduğu gibi Ürdün üzerinden Ürdün Kızılayı üzerinden de bir yol bulabiliriz gibi düşündük. Dönem dönem dünya gıda programıyla anlaşmalar yaptık. Birleşmiş Milletlerle anlaşmalar yaptık. Bazen AFAD ön plana geçti, bazen biz ön plana geçtik ama bugüne kadar şunu söyleyebilirim; İsrail'in raporuna göre de Birleşmiş Milletlerin raporuna göre de içeriye en fazla yardımı ulaştıran ülke Türkiye oldu."

Ramazanda da bölgede çalışmalara devam ettiklerini aktaran Yılmaz, "Her gün 30 bin kişiye sıcak yemek vermeye, temiz su, gıda paketleri ulaştırmaya devam ediyoruz. Bazen 'Madem kapalı, nasıl ulaşıyor?' şeklinde sorular geliyor. İnsani yardımların kapandığı zamanlarda bile ticari kanalın bir şekilde aktığını ve devam ettiğini biliyoruz. Orada senelerdir delegasyonu olan birisi olarak da belli anlaşmalı olduğumuz ticari kanallar var. Nakit yardımları bir şekilde oradan yerinden temine dönüştürüp gıda kolisi şeklinde gönderiyoruz." diye konuştu.

Yılmaz, Gazze'deki zulme karşı artık daha güçlü ses çıkarılması gerektiğini vurgulayarak, "Bütün dünyanın üzerinde anlaştığı Cenevre Sözleşmelerine, uluslararası insancıl hukuk ilkelerine tamamen aykırı bütün bu yapılanları kesinlikle kınamamız, ateşkese çağrıyı yüksek sesle dile getirmemiz ve insani yardım koridorlarının asla kapanmaması gerektiğinin altını çizmemiz gerekiyor." dedi

Kaynak: AA