MHP Genel Başkan Yardımcısı İlyas Topsakal, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kırgız Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Arasında Kültür Merkezlerinin Kurulması ve İşleyişi Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde TBMM'de konuştu.
MHP'li Topsakal'ın açıklaması şu şekilde;
Konuşmama başlamadan evvel, belki de bu bir tevafuktur; otuz yıl önce ilk kültür merkezi müdürlerinden birisi olarak karşınızda konuşuyorum. Biliyorsunuz, 1992 yılından itibaren, Rusya yani Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Türk cumhuriyetlerinde ve Türk özerk bölgelerinde veya Türk topluluklarında ikili anlaşmalar, özellikle Kültür Bakanlığı üzerinde ikili anlaşmalar yapılmıştı.
Devletimiz o bölgelerde ve bağımsız Türk cumhuriyetlerinde hem ekonomik anlamda hem de kültürel anlamda ilk yatırımları yapan, onları dünyaya açan, Birleşmiş Milletler nezdinde de onlara rehberlik eden bir ülke konumundaydı. Yine, belki, yakın tarihîmizden örnekle söyleyebilirim; biliyorsunuz, o dönemde komünist dünya dağıldığından hem ekonomik anlamda hem bankacılık anlamında bu ülkelerimizin, dünyaya yeni entegre olan ülkelerin hiçbir tecrübesi yoktu ve Türkiye Cumhuriyeti devleti akademisi, özel kuruluşları, bankaları vasıtasıyla insan yetiştirerek bu bölgeyi aslında beslemiştir.
Şimdi, “kültür merkezi” deyince ilk müdürlerinden biri olarak burada konuşmak da bana nasip oldu, belki bu da tarihî bir kayıt. Biz, tabii, ilk gittiğimizde orada kurumsal karşılığımız olmadığı için hep tesadüfler üzerinden nasıl üniversite sistemini yenileriz, ortaokullar, liseler, nasıl yeni modelle anlaşır, iktisat fakülteleri nasıl olur veya konsolosluklar nasıl açılır, insanlar birbirleriyle nasıl ilişki kurar, bunu yapmanın en temel yolu dil, bu dilde ortaklık nasıl olur diye büyük projelere girdik. Nihayetinde, artık, yirmi beş veya otuz yıl sonra, Meclisimizde kültür antlaşmalarıyla, devletlerimizin karşılıklı sözleşmesiyle bunların kurumsallaştığını görüyoruz, bu da beni çok bahtiyar ediyor. Başkanım, özellikle, burada da bunu söylemek gerçekten benim için bir onur vesilesi oluyor.
Öyle gelişmeler kaydettik ki el yordamıyla başladığımız dilde, fikirde, işte birlik kurmanın yani özellikle, Türk cumhuriyetlerindeki, Sovyetler coğrafyasındaki veya Balkanlardaki, Kafkaslardaki, Afrika’daki -ayrıca, bugün Afrika konuşuluyor- Orta Doğu'daki bize yakın nesillerle nasıl irtibat kurduğumuza dair kurumları kurmanın da mutluluğunu yaşıyoruz. Bunlardan bir tanesi, elbette, Yunus Emre; bugün, Yunus Emre'yi, Yunus Emre'nin Kırgızistan'daki karşılığını oylayacağız.
Sözlerime başlarken -yani bu, benim için bir tarih de aslında- yine Ankara Kazan'da Türk devletinin namahremine uzanan terör saldırısını kınıyor ve Türk devletinin teröre karşı olan mukavemetinin her zamankinden daha güçlü ve muktedir olduğunun da altını çizmek istiyorum.
Bu vesileyle, hain terör saldırısında kaybetmiş olduğumuz şehitlerimize Allah'tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
Bugün, Türkiye ile Kırgızistan arasında imzalanan önemli bir uluslararası anlaşmanın onaylanması için bir aradayız. Bu anlaşma, iki kardeş ülke arasındaki ilişkilerin daha da derinleşmesine ve kültürel iş birliğimizin gelişmesine hizmet edecektir. Türkiye ve Kırgızistan tarihin her döneminde dost ve müttefik olmuş köklü bağlara sahip iki devlettir, şimdiyse bu köklü bağları kültürel diplomasiyle birleştiriyoruz, sağlamlaştırıyoruz.
Bugün, burada onaylanmasını istediğimiz anlaşma Yunus Emre Enstitüsünün Kırgızistan'da açılacak yeni merkezinin yasal temelini oluşturacaktır. Bu merkez, sadece dil öğretimi veya kültürel etkinlikler düzenlemekle kalmayacak iki halkı birbirine daha da yakınlaştıracak kalıcı bir köprü görevi üstlenecektir. İki ülkenin kültürel iş birliği ve ortak değerler etrafında buluşmasının bölgesel barış ve istikrara da katkısı çok büyük olacaktır.
Kültürel diplomasi, ülkeler arası ilişkileri güçlendiren en önemli araçlardan biridir. Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye'nin kültürel mirasını ve değerlerini dünya genelinde tanıtıyor, aynı zamanda karşılıklı anlayışı ve dostluğu pekiştiriyor. Kırgızistan’da açılacak olan bu merkez sadece iki ülke arasında değil, aynı zamanda bütün Türk dünyası ve Türk ülkeleri arasındaki kültürel birlikteliği ve kültürel iletişimi sağlayacaktır. İsmail Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” ilkesi doğrultusunda Türk dünyasının ortak geleceğini inşa etmek ve kültürel bağlarımızı güçlendirmek adına bu tür anlaşmalar son derece önemlidir. Bu merkez Kırgızistan halkına Türk dilini ve kültürünü tanıtmasının ötesinde iki ülke arasında uzun iş birliği zeminini de beraberinde getirecektir. Anlaşmanın onaylanması Türkiye'nin uluslararası alanda kültürel diplomasisine verdiği önemin bir parçasıdır ve göstergesidir. Özellikle Türk Devletleri Teşkilatı çerçevesinde kültürel entegrasyon ve ortak projeler hedefi bugün burada ele aldığımız bu anlaşmayla daha da güçlenecektir. Bu sadece bir kültürel anlaşma değil, aynı zamanda stratejik bir adım olarak da düşünülmelidir.
Türkiye ve Kırgızistan birbirine her zaman destek olan ve ortak hedefler doğrultusunda hareket eden iki dost ülkedir. Bu anlaşmanın onaylanması iki ülkenin gelecek nesillere bırakacağı en değerli miraslardan bir tanesi. Yunus Emre Enstitüsünün merkezi de kültürel diplomasimizin bölgede daha görünür ve etkili hâle gelmesini sağlayacaktır, iki ülke arasındaki tarihî bağları daha da geliştirecek, daha da güçlendirecektir. Bölgede Yunus Emre sadece Türk dilini ve kültürünü tanıtmakla kalmayacak, aynı zamanda kültürler arası etkileşimi, karşılıklı anlayışı teşvik edecek, öğrenci alışverişini, kardeşlerimizin ticaretteki altyapısını ve iletişimi arttıracaktır.
Kültürel iş birliğimiz sadece toplumların birbirini anlaması veya dil birliğini sağlaması için değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerin güçlendirilmesi ve barışın tesisi için de vazgeçilmez bir araçtır. Türkiye ve Kırgızistan ortak tarih, dil ve kültürel değerlere sahip iki ülke olarak bu tür projelerde, bölgede barış ve istikrarı güçlendirecek önemli bir rol üstlenecektir. Yunus Emre Enstitüsünün yeni merkezi bu hedeflerin gerçekleşmesine büyük bir katkı sağlayacaktır.
Son olarak, bu anlaşmanın sadece Kırgızistan’la değil, Türk Devletleri Teşkilatının tüm ülkeleriyle aramızdaki ilişkileri daha da derinleştireceğine olan inancımı bir kez daha vurgulamak isterim. Bu anlaşmanın sadece bir yasal metin olarak kalmayıp kültürel ve toplumsal dostluklarımızı güçlendiren bir köprü olarak tarihimize geçmesini temenni ediyorum.