Politika

MHP'li Öztürk: Hukuk herkes içindir ve herkesin üstündedir; yargı ise hiçbir zümrenin tekelinde olmamalıdır

MHP Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk, "Hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı, millî kültürümüzün derinliklerinden günümüze kadar ulaşan ve geleceğimizi de teminat altına alan temel ilkelerdir. Hukuk herkes içindir ve herkesin üstündedir; yargı ise hiçbir zümrenin tekelinde olmamalıdır. Bu ilkelerin kurumsal kimlikte vücut bularak yaşatılması ise devlet olmanın gereği ve sonucudur." dedi

MHP Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk, TBMM Genel Kurulunda, Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, Yargıtay, Danıştay, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu, Türkiye Adalet Akademisi ve Kişisel Verileri Koruma Kurumu 2025 yılı bütçesi üzerinde konuştu.

MHP'li Öztürk'ün açıklaması şu şekilde; 

Türk devlet geleneğinde adalet düşüncesi ve kanunlarla yönetme iradesi devletin devamlılığı ve toplum düzeninin tesisi için vazgeçilmez esaslardır. Yusuf Has Hacib Kutadgu Bilig'de adalet olan yerde kurt ile kuzunun beraber yaşayabileceğini dile getirmiş, buna mukabil İstiklal Şairi'miz Mehmet Akif Ersoy "Kenarıdicle'de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adliilahi sorar Ömer'den onu." ifadesiyle adalet anlayışımızı edebî bir dille devam ettirmiştir.

Hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı, millî kültürümüzün derinliklerinden günümüze kadar ulaşan ve geleceğimizi de teminat altına alan temel ilkelerdir. Hukuk herkes içindir ve herkesin üstündedir; yargı ise hiçbir zümrenin tekelinde olmamalıdır. Bu ilkelerin kurumsal kimlikte vücut bularak yaşatılması ise devlet olmanın gereği ve sonucudur. Gerek hukuk sisteminin toplum nezdinde güven uyandırması gerekse adalet hizmetlerinin kalitesi de yine bu düşünceyle mümkün olacaktır. Bununla birlikte vatandaşlarımızın günlük yaşamıyla doğrudan temas eden başta Adalet Bakanlığının ve ilgili kurumların vatandaşlarımızın yine doğrudan erişeceği bir hukuki yapıyı önemsemesi toplumsal düzenin devamlılığı ve refahı için ön şart olarak kabul edilmelidir. Bu bağlamda dünyada örnek bir çalışma olan UYAP sisteminin varlığını takdirle anmak isterim. UYAP vatandaş portali üzerinden vatandaşlarımızın adli hizmetlere hızlı ve etkili bir şekilde erişim sağlaması son derece önemlidir.

Yine, Covid-19 tecrübesinin ardından dijitalleşme süreçleri hız kazanmıştır. Bu kapsamda avukatlık mesleğine yönelik e-duruşma uygulamaları hem adalete erişimin kolaylaştırılması hem de inovasyon çağının gereklerine uyum sağlanması açısından değerli bir adım olmuştur ancak bu süreçte hukuki muhakeme ilkelerinin korunması büyük bir hassasiyetle ele alınmalıdır. Noterlik hizmetlerinin de çağımızın bilişim anlayışına bağlı bir şekilde iyileştirilmesi ve bu hizmetin yaygınlaştırılması yine takdirle ifade edeceğimiz bir husustur. Mahkemelerin iş yükünü hafifleten ara buluculuk, uzlaşma ve tahkim mekanizmalarındaki başarıların devam etmesi ise son derece önemlidir. Türkiye Adalet Akademisinde uygulama atölye modeli, hâkim ve savcıların kürsüye daha nitelikli ve eksiksiz bir şekilde hazırlanması açısından oldukça büyük önem taşımaktadır. Bu süreçte hâkim ve savcı yardımcılığı müessesesinin yeniden uygulamaya konulması da dikkat çekicidir. Hem geçmişteki tecrübelerimize dayanarak hem de güncel ihtiyaçlarımızı gözeterek yeniden hayata geçirilen bu sistemin ülkemize hayırlı olmasını diliyoruz.

Adalet Bakanlığının medya, siyaset ve yargı ilişkileri bağlamında basın sözcülüğü müessesesi kurma çabaları da son derece önemlidir. Dezenformasyonla mücadele kapsamında bu müessesenin etkinliğinin artırılması da son derece faydalı olacaktır. Yine, Ankara Adalet Sarayı başta olmak üzere gerek temeli atılan gerekse yeni adalet sarayları da vatandaşlarımıza adli hizmetlerin sunulması adına mühim gelişmelerdir. Bunlarla birlikte hâkim ve savcı sayısındaki artış dolayısıyla hukuki davalardaki bekleme süresinin azalmasına yönelik atılan adımların da yargı sistemimizin işleyişine hız katacağı kanaatindeyiz. Tam bu noktada bir parantez açarak şu hususa değinmek isterim: Mahkemeler davanın taraflarına ve avukatlara duruşma gün ve saati belirlemekte ancak bu duruşmalar zaman zaman birkaç saatlik gecikmeyle başlamaktadır. Adalet mekanizması, yargılama sürecinde adaleti sağlarken Sayın Bakanım, zamanın kıymetini de göz önünde bulundurmalı, yargı kurumu verdiği randevulara hassasiyetle uymalıdır. UYAP sistemi üzerinden mahkemeler denetlenmeli ve meslektaşlarımız olan avukatların duruşma koridorlarında saatlerce süren bekleyişleri sona erdirilmelidir.

Türk Ceza Kanunu'nun hakaret suçuna ilişkin düzenlemesinde yapılan değişiklikle bu suç uzlaşma kapsamından çıkarılmış ve ön ödeme sistemine dâhil edilmiştir. Ancak bu sistemde mağdur avukatlarının soruşturma vekâlet ücreti karşılanmadığı için avukatlar açısından ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Avukatlar vekâlet ücreti yükünü taşımakta zorlanmakta ve bu durum hak arama özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Ayrıca UYAP üzerinden harç ödemeden suç duyurusunda bulunma imkânı sunulsa da bu platformun karmaşıklığı, hukuki bilgiye sahip olmayan mağdurlar için etkili bir çözüm olmamakta, bu durum mağdurların haklarını aramalarını zorlaştırmakta ve mağduriyetlerini artırmaktadır. Bu nedenle, ön ödeme sistemine soruşturma vekâlet ücretinin dâhil edilmesini sağlayacak yeni bir düzenleme yapılması gerekliliği de ortaya çıkmaktadır.

Bir başka hususa değinmek gerekirse, Sayın Bakanım, mevcut düzenlemeye göre meslekte on beş yılını dolduran avukatlar yeşil pasaport hakkından faydalanabilmektedirler ancak bu sürenin azaltılması yönünde herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır. Bu sebeple ilk aşamada meslekte on yılını doldurmuş avukatların bu haktan yararlanması için düzenlemeler yapılmasını ve uzun vadede de bütün avukatlara yeşil pasaport verilmesi hususunu düzenleme altına almalıyız diye düşünmekteyiz.

Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde de vurgulandığı üzere, yine kamuda çalışan avukatların özlük haklarının iyileştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle çalışma ve emeklilik hayatını doğrudan etkileyen ek göstergelerinin artırılması bir gerekliliktir. Bunun yanında, kamu avukatlarının vekâlet ücretinin etkin, adil ve şeffaf bir şekilde dağıtılmasını sağlamak amacıyla hukuki düzenlemeler yapılmalıdır. Hukuk eğitiminin kalitesini artırmak ve mesleğe girişte daha nitelikli bir değerlendirme yapmak adına hukuk fakültelerine giriş sınavlarında başarı sıralaması kriterleri kademeli olarak yeniden düzenlenmelidir. Elli beş yıl önce yürürlüğe giren ve günümüz koşullarında yetersiz kalan Avukatlık Kanunu gelişen mesleki ihtiyaçlar doğrultusunda kapsamlı bir revizyona tabi tutulmalıdır.

Adalet Bakanlığının kurumsal kimliği içerisinde daha adil olması bağlamında öne sürdüğümüz önerilere ek olarak hâkim ve savcılara coğrafi teminat hakkının tanınması, CTE personelini de kapsayacak şekilde Adalet Bakanlığının tüm personeli için adalet hizmetleri sınıfının oluşturulması, ceza infaz kurumunda çalışan personele fazla mesai ücretinin ödenmesi, Adalet Bakanlığı kadrosunda çalışan sağlık çalışanlarının özlük ve mali haklarının Sağlık Bakanlığı kadrosunda çalışan meslektaşlarıyla eşlenmesi, uzman kâtip kadrosu ihdas edilmesi, özellikle Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyükşehirlerimizde hâkim ve savcılara tahsis edilen lojmanların kapasitelerinin artırılması ve Adalet Bakanlığının diğer personelinin de lojman imkânından faydalandırılması, hâkim ve savcı sınıfı dışında kalan personelin görevlerinden dolayı işledikleri suçlar nedeniyle haklarında açılacak soruşturma ve kovuşturmaların 4483 sayılı Kanun kapsamında veya bu kanun hükümlerine benzer bir mevzuatla Adalet Bakanlığı merkez teşkilatında oluşturulacak bir birimden izin alınması koşulunun getirilmesi, adliyelerde çalışan icra müdür ve müdür yardımcılarının zorunlu tayin durumlarının yazı işleri müdürlüğünde olduğu gibi kaldırılması hususunu Sayın Bakanımızın takdirlerine sunmak istiyorum.

Türk dünyasıyla olan siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel birlikteliğin hukuk alanında da tanzim edilmesi son derece mühimdir. Bu bağlamda, Türk devletleri çatısı altında diğer uluslararası hukuki birliklere ve mahkemelere alternatif olarak bir yapının kurulması yerinde olacaktır. Bu hususta yapılan çalışmaları yakinen takip etmekle birlikte 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü münasebetiyle önemli bir hususa değinmekte fayda görüyorum. Türkiye "insan hakları" kavramı çerçevesinde yalnızca Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiyle değil aynı zamanda Birleşmiş Milletlerin denetim mekanizmalarıyla, AGİT'le ve İslam İşbirliği Teşkilatına bağlı insan hakları komisyonlarıyla da yakın ve saygın ilişkiler yürütmektedir. Bu doğrultuda, Türk Devletleri Teşkilatı kapsamında da bir insan hakları komisyonu kurulması önerilmektedir. Bu komisyon pilot düzeyde danışma mekanizmalarıyla başlayarak bölgede insan haklarının korunmasına katkı sunabilir.

Özellikle farklı coğrafyalarda yaşayan Türk soylarının karşılaştığı insan hakları ihlalleriyle ilgili başvuruların takip edilmesi, inanıyorum ki Türkiye Cumhuriyeti'nin bu alandaki liderliğini pekiştirecektir.

Yarın 11 Aralıkta vefatının 49'uncu yılında saygıyla anacağımız büyük Türkçü Hüseyin Nihal Atsız'ın "Millî ülküler yüzyıllar boyunca değişmeden yaşar." sözünü hatırlatıyor, adil olma ülküsü ve hukuk devleti şiarıyla yüzyılını geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti'nin daha yüzyıllar boyunca adaleti kutup yıldızı gibi görerek onun pusulasında hür bir şekilde yaşamaya devam edeceğini Gazi Meclis kürsüsünden şerefle belirtmek istiyorum. Bu vesileyle, 2025 yılı Adalet Bakanlığı bütçesine onay vereceğimizi, destek vereceğimizi belirtiyor; bütçenin oluşturulmasında emeği geçen başta Sayın Bakan olmak üzere, Bakan Yardımcılarımıza ve bürokratlara teşekkür ediyorum.

{ "vars": { "account": "G-E1EN649QR9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }