Konya Milletvekili Konur Alp Koçak, Millî Savunma Bakanlığının 2025 bütçesi görüşmelerinde yaptığı açıklamalarda, Türkiye'nin içinde bulunduğu jeopolitik risklere dikkat çekti.

“TÜRKİYE ATEŞ ÇEMBERİNDE”

Koçak, dünya genelindeki çok kutuplu ve kaotik düzenin Türkiye için ciddi tehditler barındırdığını belirterek, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin güçlü, etkin ve caydırıcı olması Türkiye için bir tercih meselesi değil, bir mecburiyettir." dedi.

SAVUNMA SANAYİSİNE ÖVGÜ

Koçak, tamamen millî imkânlarla sürdürülen projelerin önemine değinerek, KAAN, KIZILELMA ve HÜRJET gibi projelerin hızla tamamlanmasını ve TSK envanterine girmesini beklediklerini ifade etti.

İHRACATTA REKOR ARTIŞ

Savunma sanayisinde 2024 yılı ihracatının 6 milyar dolara ulaşacağına dikkat çeken Koçak, bu başarının millî teknolojilere verilen önemin sonucu olduğunu söyledi.

İSRAİL VE PKK ELEŞTİRİSİ

Koçak, İsrail'in saldırgan tutumuna ve PKK gibi terör örgütlerine yönelik değerlendirmelerde bulunarak, Türkiye’nin bu tehditlere karşı kararlı duruşunun altını çizdi.

“TERÖR SORUNU GÜNDEMDEN ÇIKARILMALI”

MHP'li vekil, terörle mücadeledeki başarılara vurgu yaparak, “Terörün hiçbir soruna çözüm olamayacağı açıkça görülmelidir” dedi.

SAVUNMA SANAYİSİ HEDEFLERİ

Koçak, 2028 yılına kadar sektörde 11 milyar dolar ihracat ve 150 bin çalışan hedefine ulaşılmasının mümkün olduğunu belirtti. Bayraktar TB3'ün TCG Anadolu’dan kalkış testini başarıyla gerçekleştirmesi gibi gelişmelerin umut verici olduğunu ifade etti.

Koçak, Eurofighter uçaklarının tedarik sürecinde Avrupa’nın Türkiye’nin NATO müttefiki olduğunu göz önünde bulundurması gerektiğini söyledi.

1336 Mhpli Kocak Tsknin Guclu Ve Caydirici Olmasi Bir Tercih Degil Mecburiyettir

MHP’li Koçak’ın açıklamaları şu şekilde;

“Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığının kıymetli mensupları, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Millî Savunma Bakanlığının 2025 yılı bütçesi vesilesiyle millî savunma ve güvenlik konuları hakkındaki görüş ve kanaatlerimizi paylaşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Öncelikle Sayın Bakanım, sunumunuz ve verdiğiniz bilgiler için teşekkür ediyorum. Dile getirdiğiniz değerlendirmelerde, tespitlerde hemfikir olduğumuzu görmekten de büyük memnuniyet duyduğumuzu not ederek sözlerime başlamış olayım.

“TEK KUTUPLU DÜZEN ARTIK MÜMKÜN DEĞİL”

Değerli Komisyon üyeleri, soğuk savaşın bitiminde ortaya çıkan ABD güdümündeki tek kutuplu düzenden bahsetmek artık mümkün görünmemektedir. Dünyanın çok kutuplu ve bir o kadar da kaotik bir düzene doğru yol aldığı, alışagelmiş olduğumuz küresel sistemin kökten sarsıldığı, uluslararası normların giderek örselendiği ve dolayısıyla belirsizliğin her geçen gün arttığı zorlu bir süreçten geçmekteyiz.

“SOĞUK SAVAŞ” SESLERİNİN YENİDEN YÜKSELMESİ ŞAŞIRTICI DEĞİL

Çin ve Rusya başta olmak üzere ABD’ye siyasi, askerî ve ekonomik açıdan kafa tutabilen ülkelerin her geçen gün ABD egemenliğini sarsacak yeni adımlar attığı bu dönemde çatışma alanlarının genişlemesi, vekâlet savaşlarının daha yıkıcı ve yaygın hâle gelmesi, yeniden soğuk savaş söylemlerinin güçlenmesi ve bu yöndeki kaygının giderek artması esasen hiç de şaşırtıcı değildir. 

SAVAŞIN SONA ERECEĞİNE DAİR UMUTLAR SÖNDÜ

İkinci Trump döneminin işbaşı yapmasına sayılı günler kala Başkan Biden’ın Ukrayna’nın Rusya karşısında daha etkili silahlar kullanmasına onay vermesi ve Rusya’nın buna mukabil nükleer silah kullanabileceğini bir kez daha gündeme getirmesiyle tırmanan gerginlik, savaşın sona ereceğine, dünyanın huzurlu ve istikrarlı bir yer hâline geleceğine dair umutları söndürmeye yetmiştir.

RUSYA-UKRAYNA SAVAŞINDA TÜRKİYE’NİN ROLÜ

Ukrayna savaşı neredeyse üç yıldır devam etmektedir. ABD ve Avrupa ülkeleri Ukrayna’yı Rusya’ya karşı askerî açıdan desteklemeyi savaşın sona erdirilmesine yönelik barışçıl diplomatik girişimlerde bulunmaya tercih etmektedir. Savaşan her iki tarafla da yapıcı diyaloğu sürdürebilen ve tahıl anlaşması gibi somut adımlar atabilen tek ülkenin Türkiye olduğu da açıkça görülmektedir.

2TUTUKLAMA KARARI İSRAİL’İ DURDURMAYA YETMEZ’

Diğer yandan, İsrail’in soykırım niteliği taşıyan saldırganlığı tüm dünyanın tepkisine sebep olsa da Netanyahu Hükûmetinin tüm bölgeyi savaş ortamına çekmekten kaçınmayacağına dair algı giderek kuvvetlenmektedir. Uluslararası Ceza Mahkemesinin yürütülmekte olan soykırım suçlamasına dayalı soruşturma kapsamında İsrail Başbakanının ve eski Savunma Bakanı Galant hakkında tutuklama emri çıkarması geç ancak yerinde bir karar olmuştur, yine de bu önemli gelişmenin dahi İsrail’i durdurması pek muhtemel görünmemektedir. 

TÜRKİYE’NİN GÜVENLİK POLİTİKALARINA ÖVGÜ

Irkçı zihniyeti ve hukuk tanımaz tavrıyla hareket eden İsrail’in ABD desteğiyle Orta Doğu’yu savaş alanına çevirmeye kalkıştığı, bu çerçevede PKK gibi emperyalist güçlere hizmet eden terör örgütlerini maşa olarak kullanmaktan çekinmeyeceği dikkatten kaçmamalıdır. Türkiye’nin millî savunma ve güvenlik politikalarının bu doğrultuda belirlenmekte olduğunu görmekten memnuniyet duyduğumuzu belirtmek istiyorum.

“TSK’NIN GÜÇLÜ VE CAYDIRICI OLMASI BİR TERCİH DEĞİL MECBURİYETTİR”

Değerli Komisyon üyeleri, güncel gelişmeler ışığında ve mevcut siyasi, jeopolitik, diplomatik şartlar altında Türkiye’nin ateş çemberinin ortasında kaldığı ve Üçüncü Dünya Savaşı’nın her geçen gün daha fazla konuşulduğu dikkate alınırsa Türk Silahlı Kuvvetlerinin güçlü, etkin ve caydırıcı olması Türkiye için bir tercih meselesi değil, bir mecburiyettir. İnsanlarımızın can ve mal güvenliğini tehdit eden tüm terör unsurlarını kaynağında yok etme stratejisinin kararlılıkla ve etkin şekilde sürdürülmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünüyor, bu senenin başından bu yana 2.560’tan fazla teröristin etkisiz hâle getirilmiş olmasını terörle mücadelenin hiçbir aksama veya taviz söz konusu olmadan devam ettiğinin somut göstergesi olduğuna inanıyoruz.

TERÖR ÜLKE GÜNDEMİNDEN ÇIKARILMALI

İnsanlığa karşı en aşağılık suçlardan biri olan ve Türkiye’ye siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel ve insani açılardan çok ciddi zararlar veren terörün artık ülke gündeminden geri dönüşü olmayacak şekilde çıkarılması gerekmektedir. Hiçbir şart altında meşru, masum ve haklı görülmemesi gereken terörün hiçbir soruna çözüm olmayacağının, tam aksine terörün bizatihi bir sorun olduğunun ve kırk yıldır terörle hiçbir yere varılamadığının artık idrak edilmesi gerektiği açıktır. Terörün ve şiddetin olduğu yerde demokrasinin, hukukun, hak ve özgürlüklerin barınamayacağı, silah ile siyasetin asla bir araya gelmemesi gerektiği, teröre, teröriste veya terör örgütüne destek mahiyetindeki eylem ve söylemlerin ise demokratik haklar ve özgürlükler çerçevesinde değerlendirilemeyeceği bize göre tartışmasızdır. Şiddet ve terörden hiç kimsenin hiçbir şey kazanamayacağı ne kadar kesinse terörsüz bir ülkede, demokratik bir hukuk devletinin çatısı altında yaşamaktan hiç kimsenin zararlı çıkmayacağı da o kadar kesindir. 

“TSK HER TÜRLÜ TEHDİT VE TEHLİKEYİ BERTARAF EDECEKTİR”

Türk Silahlı Kuvvetlerinin kaynağı, amacı ve niteliği ne olursa olsun her türlü tehdit ve tehlikeyi bertaraf edecek, millî güvenliğimizi koruma ve bekamızı temin etme noktasında asla zafiyete düşmeyecek, kudretli bir ordu olduğundan şüphe etmiyoruz. Hayati önem arz eden ve telafisi olmayan bir vazifeyi üstlenen Bakanlığımızın maddi ve manevi tüm ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini asker olsun, sivil olsun tüm çalışanlarına mümkün olan en yüksek mali ve sosyal imkânların sunulmasının yerinde olacağını düşünüyoruz. Bu çerçevede, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinin 2024 yılı için öngörülen 440 milyar liralık bütçeye nazaran yüzde 40'lık bir artışla 624 milyar lira öngörülmüş olmasının makul olduğunu değerlendiriyoruz. 

58 Mhpli Kocak Tsknin Guclu Ve Caydirici Olmasi Bir Tercih Degil Mecburiyettir

KAAN, KIZILELMA ve HÜRJET MESAJI

Tamamen millî imkânlarla sürdürülen KAAN, KIZILELMA ve HÜRJET gibi projelerin en kısa sürede tamamlanarak ordumuzun envanterine girmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bununla birlikte, ordumuzun ihtiyaçları doğrultusunda, acil ve öngörülemeyen durumlar karşısında herhangi bir sorun yaşanmamasını temin etmek üzere ABD'den F-16 Viper ve Avrupa ülkelerinden Eurofighter Typhoon uçaklarının tedarik edilmesinin faydalı olacağını düşünüyor, bu kapsamdaki çalışmaların ivedilikle sona erdirilmesini bekliyoruz. Eurofighter uçaklarının tedarik sürecinde söz sahibi olan Avrupa ülkelerinin Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya ve Orta Doğu’nun ortasında yer alan Türkiye'nin Avrupa'nın güvenliği için de yoğun çaba sarf eden güçlü bir NATO müttefiki olduğu gerçeğini göz ardı etmeyecek kadar rasyonel davranabildiklerini görmek istiyoruz. Yurt dışından sağlanacak bu gibi tedariklerin millî teknoloji hamlemizi ve önemli bir seviyeye ulaşan millî savunma sanayimizi olumsuz yönde etkilemeyeceğinin temin edilmesi de önem arz etmektedir.

YERLİ VE MİLLİ SAVUNMA SANAYİİ’DEKİ GELİŞMELER

Günümüzde, savunma ve havacılık alanlarında en hızlı gelişen ülkelerden biri olan Türkiye'nin savunma sanayisi açısından Batılı ülkelerin iştahını kabartan bir pazar olmaktan çıkması ve önemli bir üretim ve ihracat merkezi hâline gelmesi, hem ekonomik kazanımların elde edilmesi hem uluslararası arenada tam bağımsızlığın pekiştirilmesi hem de ülke güvenliğimizin temini noktasında kritik önem arz etmektedir. Temel amacı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve güvenlik güçlerimizin ihtiyaçlarını azami ölçüde millî teknolojiler ve yerli imkânlarla karşılamak, teknoloji yoğun ihracatımızı artırmak ve savunma sanayisinde elde edilen becerilerin sivil sektöre yayılımını sağlamak olan savunma sanayisi sektörümüzün bu doğrultuda önemli adımlar attığı ve dolayısıyla TSK'nin imkân ve yeteneklerinin bu nispette güçlendiği inkâr edilemez bir gerçektir.

3197 Mhpli Kocak Tsknin Guclu Ve Caydirici Olmasi Bir Tercih Degil Mecburiyettir

Bakan Göktaş: İlk defa oluşturulacak 'Nüfus Politikaları Kurulu'na ilişkin çalışmalarımızın son aşamasına geldik Bakan Göktaş: İlk defa oluşturulacak 'Nüfus Politikaları Kurulu'na ilişkin çalışmalarımızın son aşamasına geldik

SAVUNMA VE HAVACILIK SANAYİSİNDEKİ İHRACAT RAKAMLARI

2022 yılında yaklaşık 4,4 milyar dolar olan savunma ve havacılık sanayisi ihracatımız 2023 yılında 5,5 milyar dolara ulaşmıştı. 2024 yılı sonunda 185 farklı ülkeye ihraç eden sektörün yıllık ihracatının 6 milyar doların üzerine çıkması hedeflenmekteydi. Nitekim, 2024 yılının ilk on ayı itibarıyla ihracatımız 5 milyar 125 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam, 6 milyar dolar hedefine ulaşılacağına, son bir yıllık büyümenin yüzde 10 civarında olacağına işaret etmektedir.

“MİLLÎ PROJELER BİR AN ÖNCE ENVANTERE GİRMELİ”

Faal firma ve çalışan sayısının artışı, ciro ve ihracat rakamlarında elde edilen başarılar ve sektörel ürün çeşitliliği 90'lara kadar neredeyse tamamen yurt dışından tedarik edilen savunma ihtiyaçlarımızın artık büyük ölçüde millî ve yurt içi kaynaklardan temin edilmeye başlandığını göstermektedir. Bize göre bu durum ülkemizin her bir ferdi tarafından gurur verici bir tablo olarak değerlendirmeyi fazlasıyla hak etmektedir. Elde edilen başarılarla yetinilmemesi ve daha büyük hedeflere doğru emin adımlarla yola devam edilmesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz. Proje aşamasında olan önemli teknoloji hamlelerine daha fazla insan kaynağı ve finansman sağlanması suretiyle millî güvenliğimiz için acil bir ihtiyaç olan katmanlı hava savunma sistemi, beşinci nesil savaş uçağı, orta ve uzun menzilli balistik füzeler gibi yüksek teknolojili katma değeri yüksek millî projelerin bir an önce tamamlanarak envantere girmesi gerektiğini düşünüyoruz. 

“BAYKAR’I BİR KEZ DAHA KUTLUYORUM”

2024-2028 dönemini kapsayan On İkinci Kalkınma Planı'nda savunma sanayisi sektöründe çalışan sayısının 150 binin üzerine çıkması, sektörel cironun 26 milyar dolara, ihracatın ise 11 milyar dolara ulaşması yönündeki hedeflerin ulaşılabilir olduğuna inanıyoruz. Sektörde gelinen noktanın hiç de önemsiz olmadığı, bilakis gurur verici nitelikte olduğu bize göre tartışmasız bir gerçektir. Daha bir hafta önce, millî savunma sanayimizin en önemli firmalarından olan Baykar tarafından üretilen Bayraktar TB3'ün TCG ANADOLU'dan ilk kalkış ve iniş testini başarıyla gerçekleştirmiş olmasının Türkiye'nin bu yüksek hedeflere erişeceğine dair umutlarımızı pekiştiren bir gelişme olduğunu değerlendiriyoruz. Ayrıca, bu güzel haberden bir gün sonra hem NATO üyesi hem de bir Avrupa Birliği üyesi olan Hırvatistan'a Bayraktar TB2'lerin ihraç edilmesini öngören bir anlaşmanın imzalanmış olmasından dolayı Baykar’ı bir kez daha kutluyorum. 

SAVUNMA SANAYİNDEKİ GELİŞMELER SÜRDÜRÜLEBİLİR KILINMALI

Dış tedarikin yüksek maliyeti, sözüm ona müttefiklerimizin dahi dönem dönem gündeme getirdiği ticaret kısıtlamaları, ülkemizin ileri teknolojiye sahip bu ürünleri ihraç etmesinin yaratacağı ekonomik kazanımlar ve bu sektörde gelişen teknik birikimin diğer sektörlere sağlayacağı katkılar dikkate alındığında savunma sanayisindeki gelişmenin sürdürülebilir kılınması stratejik bir hedef olarak değerlendirilmelidir. Bu noktada ASFAT ve MKE gibi kurumlarla yakın bir ilişkisi bulunan ve bu sektördeki ürünlerin birincil kullanıcısı durumunda olan Millî Savunma Bakanlığının yönlendirici, teşvik edici ve denetleyici rolüne ihtiyaç duyulduğu bir gerçektir. 

SAVUNMA SANAYİİ DESTEKLEME FONU'NUN KAYNAKLARI ARTIRILMALI

TSK, İçişleri bakanlığı ve Millî İstihbarat Teşkilatının ihtiyaç duyduğu savunma sanayisi ürünlerinin tedarikinde önemli bir işlevi olan Savunma Sanayii Destekleme Fonu'nun kaynaklarının artırılması, bu kaynağın yerli ve millî girişimcileri ve sektörde tutunmaya çalışan küçük ve orta boy işletmeleri destekler nitelikte kullanılması, hem üretim hem de ihracatımızda KOBİ'lerin payının artırılmasını sağlayacak teşviklerin ve tedbirlerin hayata geçirilmesi sürdürülebilirlik açısından önem taşımaktadır. Üretim kapasitesi, ciro ve ihracat rakamlarına bakıldığında İstanbul ve Ankara'nın yüzde 80 civarında bir pay aldığı görünmektedir. Bu durum, kritik savunma sanayisi tesislerinin dar bir alana sıkıştığına işaret etmektedir. Özellikle İstanbul'un deprem gibi afetlere maruz kalma ihtimali ve sınırlarımıza yakın bir konumda bulunması dikkate alındığında savunma sektörünün Anadolu'nun iç kesimlerine doğru kaydırılması hususu daha fazla önem kazanmaktadır. Savunma sanayisi tesislerinin farklı şehirlere taşınması sektörün güvenliği ve sürdürülebilirliği için faydalı olabilecektir. Kayseri, Bursa, Eskişehir ve seçim bölgem Konya sanayileşme düzeyleri dikkate alındığında bu manada öne çıkan şehirlerimiz olacaktır. Özellikle de bu sektörde geçen yıl 150 milyon dolarlık ihracat rakamına ulaşan seçim bölgem Konya'nın güçlü sanayi altyapısı, elverişli coğrafi konumu, gelişmiş lojistik imkânları ve savunma ekosistemindeki uzun geçmişiyle bu sektörde daha fazla ilgi ve yatırım hak eden bir şehir olduğu kanaatindeyim. Sektörün merkez üslerinden biri olmaya aday olan Konya'nın savunma sanayisi ihtisas OSB kurulması için çok uygun bir yer olduğunu düşünüyorum.

TSK PERSONELİ İÇİN TAZMİNAT VE KADRO ÇAĞRISI

Sayın Bakanım, Bakanlığınızın üstlendiği görevi layıkıyla yerine getirmesinde üstün nitelik ve yetenekler taşıyan, devletimiz ve milletimize güçlü bir gönül bağ besleyen, çalıştığı kuruma sadakati sarsılmaz olan Bakanlık personelinin katkısının görmezden gelinemeyeceği açıktır. Onların büyük fedakârlıklar ve kahramanca bir mücadeleyle üstlendikleri bu kutsal görevi en iyi şekilde yerine getirdiklerine şahitlik ediyor, sizin şahsınızda her birine bu vesileyle teşekkürlerimizi sunuyoruz. Tüm TSK mensuplarının ve emeklilerinin, ayrıca şehit aileleri ile gazilerimizin mali ve sosyal haklarının iyileştirilebileceği kanaatindeyiz. Bu çerçevede, binbaşı ve astsubaylarımızın tazminat taleplerinin, sözleşmeli erbaş ve erler ile uzman erbaşların kadroya geçirilmesi beklentilerinin karşılanmasına yönelik bazı adımlar atılabileceği düşüncesindeyiz. 

BAKANLIKTAKİ SİVİL PERSONELLERİN TALEPLERİ

Diğer taraftan, Bakanlığınızda çalışan sivil personelin de makul talep ve beklentileri olduğunu görüyoruz. Örneğin, 657 sayılı Kanun'da gerekli değişikliğin yapılması suretiyle savunma hizmetleri sınıfının ihdas edilmesi, lojman ve sosyal tesislerden yararlanma imkânının genişletilmesi, silah taşıma yetkisinin verilmesi, 666 sayılı KHK'yle sona erdirilen hizmet tazminatı ödemesine yeniden başlanması gibi hususlarda Bakanlığımızın desteğiyle bazı düzenlemeler yapılabileceğini değerlendiriyoruz. 

GAZİLİK ÜNVANI BEKLEYENLER İÇİN ÇAĞRI

Bunların yanı sıra, TSK personeli iken terörle mücadele esnasında yaralanan ancak maluliyet oranı yüzde 40'ın altında olduğu gerekçesiyle gazilik unvanıyla şereflenemeyen, sayıları yaklaşık 23 bin olan kahramanlarımızın bu konudaki beklentilerinin karşılanması için Bakanlığınızın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca yürütülmekte olan çalışmaya destek olmasını beklediğimizi de belirtmek istiyorum.

Konuşmamı böylelikle tamamlarken yeni bütçenizin hayırlara vesile olmasını diliyor, üstün başarılarınızın artarak devam etmesini temenni ediyorum.”

Editör: Feyza Çavdar