MHP Grup Başkanvekili Filiz Kılıç, "Türk Dünyası Sivil Toplum Çalıştayı"nda konuştu.
MHP'li Kılıç'ın açıklaması şu şekilde;
Eko Avrasya Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Sayın Hikmet Eren, İpekyolu Kamu Diplomasisi Yönetim Kurulu Başkanı Seyfullah Türksoy, Türk Dünyası Sivil Toplum İşbirliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Kurnaz, çok kıymetli milletvekillerimiz, saygıdeğer misafirlerimiz, basınımızın değerli temsilcileri aranızda bulunmaktan kıvanç duyuyorum.
Ben bugün buraya bir başarı hikâyesi anlatmak için gelmedim.
Bir sistemin, bir modelin ya da bir kalkınma planının haritasını çizmek için de değil.
Ben buraya bir soruyla geldim:
“Bir toplum, ruhunu nasıl korur?”
Bakın, teknoloji gelişiyor, şehirler büyüyor, sınırlar bulanıklaşıyor.
Ama bütün bu hızlı değişimin içinde, insanın bir şeye ihtiyacı hiç azalmıyor: Anlam.
Aidiyet, bağlılık, paylaşma…
Yani o görünmeyen ama hep hissedilen şey: topluluk olma hali.
Ve işte tam bu noktada devreye giriyor sivil toplum.
Sivil toplum dediğimiz şey, aslında modern dünyanın vicdanıdır.
Bir mahallede, bir sokakta, bir ülkede “bir şey yanlış gidiyor” diyebilen ve ona rağmen elini taşın altına koyan insanların hikâyesidir.
Bir araya gelmiş gönüllerin, küçük adımlarla, büyük yaraları iyileştirdiği yerlerdir Sivil Toplum Kuruluşları.
Ama sivil toplum sadece yardım etmek değildir.
Sivil toplum, hissetmektir.
Başkasının acısını duymak.
Onun mücadelesini anlamak.
Ve bazen, onun yerine sesini duyurmak.
Ben kendi adıma şunu fark ettim:
Sivil toplum, yalnızca sorun çözen bir yapı değil; aynı zamanda gelecek inşa eden bir hayal fabrikasıdır.
Bir genç kızın ilk defa kitapla tanıştığı, bir göçmenin yeniden hayata tutunduğu, bir yaşlının yeniden insan olduğunu hatırladığı yerdir orası.
Ve bazen, bir çocuğun “büyüyünce ben de yardım edeceğim” dediği o küçücük an, yıllar sonra bir topluluğun kaderini değiştirebilir.
Değerli dostlar,
Bana sorsalar, “Dünyayı değiştiren en büyük güç nedir?” diye…
Silahlar demezdim. Paralar, ordular, teknoloji bile değil…
Benim cevabım net olurdu: İnanan insanlar.
Bir amacı olan, bir derdi olan ve bu derdi paylaşan insanlar.
Bazen bu insanlar bir araya gelir, adlarına “sivil toplum kuruluşu” derler. Ama aslında bu bir unvandan ibaret değildir.
Bu bir inançtır. Bu bir harekettir. Bu, “Ben varım ve değiştirebilirim” diyebilen insanların sessiz ama derin bir haykırışıdır.
Ben Üniversite yıllarımda ilk kez bir sivil toplum projesine katıldığımda, elimde kocaman bir dosya yoktu. CV'm dolu değildi. Ama içimde garip bir heyecan vardı.
Çünkü orada, kimsesiz bir çocuğun gözündeki gülümsemenin, bir yaşlının sessizce tuttuğu elin ne kadar büyük bir şey olduğunu anladım.
Ve işte o gün fark ettim: Değişim büyük binalarda değil, küçük kalplerde başlıyor. Siyasette aynı duygu ve düşüncelerle hareket ediyorum. Geçmişte akademik hayatımda ve rektörlüğümde de aynı şiarla hareket ettim.
Bugün burada, bu salonda, yalnızca STK temsilcileri yok.
Burada bir gelecek inşa etme iradesi var.
Burada, binlerce kilometreye yayılan ama kalpten kalbe bağlı bir coğrafyanın ruhu var: Türk Dünyası.
Bakın, biz çok büyük bir aileyiz.
Türkistan bozkırlarında bir çadırda başlayan hikâyemiz, şimdi dijital çağın tam ortasında hâlâ yaşıyor.
Size bir harita çizmeye çalışacağım. Ama bu bildiğiniz gibi bir harita değil.
Ne siyasi sınırları gösterecek…
Ne de ekonomilerin büyüklüğünü…
Bu, gönül coğrafyasının haritası.
Ve o haritanın adı: Türk Dünyası.
Kağıt üzerinde bu dünya, farklı ülkeler, farklı bayraklar, farklı yönetimler olarak görünebilir.
Ama kalbimizde bu dünya, tek bir milletin, binlerce yıllık bir hikâyesidir.
Göktürk Yazıtları'ndan Karahanlı şiirlerine, Dede Korkut’tan Bilge Kağan’a, Mahtumkulu’dan Yunus Emre’ye uzanan bir ortak hafıza, ortak ses, ortak kader...
Peki bu dünyayı bir araya getiren şey ne?
Sadece dil değil.
Sadece soy, kültür ya da coğrafya da değil.
Bu dünyayı birleştiren şey; "biz" olma iradesidir.
Birbirinden uzak gibi görünen şehirlerimiz aslında aynı şarkıyı söylüyor, aynı düşü kuruyor: Birlikte daha güçlüyüz diyor.
Ama gerçek şu:
Tek başımıza çok şey yapabiliriz, evet.
Ama birlikte?
Birlikte daha hızlı iyileşiriz.
Birlikte daha büyük hayaller kurarız.
Birlikte daha adil, daha barışçıl, daha güçlü bir gelecek inşa ederiz.
İşte bu yüzden bugün buradayız.
Çünkü artık birbirimizin sorunlarına kulaklarımızı değil, yüreklerimizi açma zamanı.
Kültürümüzü, sanatımızı, sesimizi, sokağımızı, gençlerimizi bir araya getirme zamanı.
Bu çalıştayın adı “Türk Dünyası Sivil Toplum Çalıştayı”
Ama ben ona başka bir isim veriyorum:
“Gönüllerin Buluşması”
Burada kurulacak her bağ, bir umut köprüsüdür.
Burada başlayacak her proje, sadece bir dosya değil; bir dua gibi, bir çınar gibi, geleceğe uzanacak bir yolculuktur.
Aynı dili konuşuyoruz, evet. Ama daha önemlisi: Aynı duyguyu paylaşıyoruz.
Kardeşlik…
Dayanışma…
Güven…
Peki biz ne kadar farkındayız elimizdeki bu potansiyelin?
Tarih bize muazzam bir miras bıraktı.
Ortak efsaneler, müzikler, atasözleri, değerler…
Ama miras, sadece korunmak için değil; geleceğe taşınmak için vardır.
Hep söylemişimdir; “Biz bu vatanı, bu değerleri, bu kültürü geleceğimize bir miras olarak görmüyor, geleceğimizin bize emaneti olarak görüyoruz.”
Yalnızca fikirlerimizi paylaşmıyoruz.
Aynı zamanda bir irade ortaya koyuyoruz.
“Ben sadece kendi mahallem için değil, Türk dünyasındaki her çocuk için dertleniyorum” diyebilmek, işte bu çalıştayın gerçek gücü burada yatıyor.
Bakın, dünya çok hızlı değişiyor.
Teknoloji, yapay zekâ, küresel krizler, göç, iklim…
Bu kadar büyük sorunlar karşısında “biz ne yapabiliriz ki?” demek kolay.
İşte tam bu anda, en büyük farkı küçük ama tutkulu hareketler yaratır.
Ve bu hareketlerin çoğu, işte tam da bizim gibi insanların başlattığı sivil toplum çalışmalarıyla mümkün olur.
Türk dünyasının potansiyelini konuşuyoruz ya bugün…
İşte o potansiyel, petrol ya da para değil.
O potansiyel, insan.
Gencimiz, akademisyenimiz, sanatçımız, gönüllümüz, girişimcimiz…
Ve onların birbirine duyduğu güven.
Bu çalıştaydan çıktığımızda elimizde sadece alınmış kararlar değil, yenilenmiş bir inanç da olmalı:
“Biz birlikte güçlüyüz. Biz birlikte iyileşiriz. Biz birlikte büyürüz.”
Kuracağımız her bağ, atacağımız her imza, vereceğimiz her fikir, geleceğin bir tuğlası olacak.
Ve belki yıllar sonra biri çıkıp diyecek ki:
“O gün Ankara’da bir çalıştay vardı… Orada kurulan bir bağ, benim hayatımı değiştirdi.”
İşte bu umudu yaşatmak için buradayız.
Birbirimize tutunmak, birbirimizden öğrenmek ve birlikte yürümek için.
Sevgili dostlar,
Sivil toplum olmak, sadece yardım etmek değildir.
Sivil toplum olmak, varlığımızı hatırlatmaktır.
“Biz buradayız” demektir.
“Biz birlikte iyileşiriz” demektir.
Buradan çıkarken, sadece notlarınızı değil…
Birbirinizin sesini, hayalini, yüreğini de yanınıza alın.
Çünkü Türk dünyasının asıl gücü rakamlarda değil;
Gönül bağlarında.
Unutmayın:
Bir milletin haritası, sadece çizgilerle değil; inançla, umutla ve birlikte atılan adımlarla çizilir.
Son olarak;
Bir araya gelişimiz; sadece toplantı değil, bir vizyonun başlangıcıdır.
Çünkü sivil toplum, en güçlü kardeşlik ağlarını kurar.
Kendi dilinde yazamayan bir gencin elinden tutar.
İsmini hiç duymadığınız bir köyde kadınlara umut olur.
Ve bazen sadece bir festivalle, bir projeyle, bir eğitimle; bin yıllık kopukluğu yeniden onarır.
Düşünün…
Bir gün Orhun Yazıtları'nın anlatıldığı bir film, hem Taşkent’te hem Eskişehir’de aynı anda izleniyor.
Bir gün Kırgız bir gencin bestelediği ezgi, İstanbul’da bir üniversite korosunca söyleniyor.
Bir gün Azerbaycan’dan gelen bir kadın STK’sı, Hakkâri’de bir kadına meslek öğretiyor.
Ve biz diyoruz ki:
“Türk dünyası sadece geçmiş değil; birlikte yazacağımız bir gelecek.”
Biz birbirimizin sınır komşusu değiliz.
Biz birbirimizin gönül yoldaşıyız.
Bu yol uzun bir yol…
Ama birlikte yürüdüğümüzde, bu yol artık zorluk değil; umut olur.
Ve o umutla diyoruz ki:
Dilde birlik, fikirde birlik, işte birlik…
Artık hayal değil,
Bir vizyon, bir gelecek çağrısıdır.
Teşekkür ederim,
Hepinize selam, sevgi ve Türk dünyasının ortak yüreğinden kopup gelen en güzel duygularla…
İyi ki geldiniz, iyi ki geldim, iyi ki varsınız.
Kalın sağlıcakla.
Gönülden gönüle kurulan bu yolculuk, hep sürsün.
Ne mutlu Türk’üm diyene!