MHP Antalya Milletvekili Hilmi Durgun, TBMM Genel Kurulunda Tarım ve Orman Bakanlığının 2024 yılı bütçesi üzerine konuştu.
MHP'li Durgun'un açıklaması şu şekilde;
Tarım sektörünün tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de stratejik bir öneme sahip olduğu hepimiz tarafından bilinmektedir. Türkiye'nin stratejik ve mukayeseli üstünlüğü tarımdır. Tarım, cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana ülkemizin ekonomik ve sosyal gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Millî gelire, istihdama ve ihracata doğrudan ve dolaylı yollardan katkı sağlamasından dolayı tarım, ekonomimiz için vazgeçilmez bir sektördür.
Türkiye'de tarım ve gıda ürünleri ihracatı 2022 yılında 30 milyar dolara ulaşmış; ithalat 23,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiş; 6,8 milyar dolar dış ticaret fazlası verilmiştir. Ancak dünya genelindeki nüfus artışı, küresel ısınma ve iklim değişikliği gibi birçok sebebi, etkileri ve sonuçları tüm dünyayı ilgilendirdiği gibi ülkemizi de yakından ilgilendiren bir sorun niteliğindedir. İklim değişikliğinin tarımsal faaliyetler üzerindeki etkileri, üretim ve beslenme ilişkisi nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir. Konuyla alakalı Tarım ve Orman Bakanlığımız, tarım sektörünün iklim değişikliğinden daha az etkilenmesi açısından, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı gerekli önlemleri almakta, diğer yandan çiftçilerimizde de farkındalığı artırmak amacıyla iklim değişikliğinin etkilerinin azalımı ve uyumu konularında çalışmalar yapmakta olduğu tarafımızca bilinmekte olup Sayın Bakanımıza ve Bakanlığımızın çalışanlarına teşekkür ederiz.
Su ve su yönetimi stratejik önemdedir. Türkiye, mukayeseli olarak su zengini bir ülke değildir. O sebeple, su varlığının rasyonel kullanımı, sınır aşan suların millî hedefler doğrultusunda yönetilmesi, suyun korunması gerekmektedir. Ülkemizde ekonomik olarak sulanabilir tarım arazisi alanı 8,5 milyon hektar olup bu alan toplam 23,8 milyon hektar tarım arazisinin yüzde 35,7'sini oluşturmaktadır. Çiftçilerimizin kuru tarımda birim alandan elde edeceği gelire göre sulu tarımdan daha fazla gelir elde edeceği gerçeği suyun ekonomik olarak önemini daha da artırmaktadır. Bu kapsamda, stratejik öneme sahip su kullanımında özellikle tarımsal sulamada tasarrufa gidilmeli ve Konya Ovası Projesi, Güneydoğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Doğu Anadolu Projesi gibi projeler bir an önce tamamlanarak, ayrıca eski ve atıl vaziyette olan kanal ve kanaletlerin yenilenmesi gerekmektedir; böylece su kayıp ve kaçakları önlenecektir. Tarımsal sulamada üreticilerimiz açısından en önemli hususlardan birisi sulama ücretleridir. Sulama ücretleri tarımsal üretimde önemli bir maliyet kalemini oluşturmaktadır lakin artan maliyetler karşısında çiftçinin zorluk çekmesi modern sulama sistemlerine geçişini zorlaştırmaktadır. Bunun için tüm ekim ve dikim alanlarında basınçlı su sistem yatırımları ile damla sulama yönteminin yaygınlaşması için daha önceden uygulanan ve çok başarılı olan damla sulama proje bazlı sübvansiyonlu çiftçi yatırım kredisi uygulamalarına tekraren ihtiyaç duyulmaktadır.
Ülkemizde tarım sektörünün ve kırsalda yaşamın sosyolojik ve ekonomik boyutları oldukça önemlidir. Özellikle genç nüfusun kırsaldan kente göç etmesi ülkemizin temel sorunlarından birini oluşturmaktadır. Tarımda çalışan nüfusun yaş ortalamasının yüksekliği tarımı olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin kayıtlarına göre Türkiye'deki erkek çiftçilerin yaş ortalaması 57,7; kadın çiftçilerin yaş ortalaması 60,1; kayıtlı toplam çiftçilerin yaş ortalaması ise 58,1'dir. Genç nüfusumuzu kırsalda tutarak, yatırım ve teknolojiyi kırsal alanlara yöneltmek üzere tarım sanayi entegrasyonunun sağlandığı kırsal cazibe birimleri olan tarım kentleri kurulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Tarımsal işletme, pazarlama ve lisanslı depolamayla ilgili yatırımlar için uygun finansman sağlanmalı ve bu yatırımlarla sözleşmeli üretim ilişkilendirilerek teşvik edilmelidir. Yeni teknolojiler, pazarlama sistemleri ve teşvikler konusunda üreticilerimiz bilinçlendirilerek genç nüfus tarıma, tarımsal üretime özendirilmelidir.
Çiftçilerimiz için önemli bir diğer konu başlığı ise 2023 yılında borcu olmayan çiftçilerimiz hazine teşvikiyle aylık 3.957 TL, borcu olan çiftçilerimiz ise indirimsiz 4.628 TL Bağ-Kur primi ödemek durumundaydılar. Bu rakamlar çiftçilerimizin ödeme gücünü aşmakta ve SGK'ye kayıtlı Bağ-Kur sigortalı sayısı her geçen yıl azalmaktadır. SGK verilerine göre 2022 yılında 512.966 çiftçimiz kayıtlıyken bu yıl 456 bin civarındadır. Kayıtlı çiftçi sayısının artması ve çiftçilerimizin primlerini ödeyerek emekli olabilmeleri için SGK primlerinin daha ödenebilir seviyeye çekilmesi önemlidir. Ayrıca hâlen 9000 olan prim ödeme gün sayısının 7200 güne düşürülerek diğer sigortalılarla prim gün sayısının eşitlenmesinde zaruret vardır. Geçimini sadece emeğine dayalı olan çiftçilerimizin gelirlerinin düşük olması nedeniyle zaman zaman BAĞ-KUR prim borçlarını ödemekte sıkıntıya düşmektedirler. Prim borçlarını ödeyemeyen çiftçilerimiz faiz ve gecikme cezasının da ilavesiyle icra takiplerine muhatap olmaktadırlar. Geriye yönelik borçlanmaların da dâhil edildiği bir yapılandırma çiftçilerimizin beklentileri arasında en ön sırada yer almaktadır.
Değinmek istediğim diğer bir önemli konu ise çiftçilerimizin en önemli maliyet girdileri olan tohum, fide, gübre, ilaç ve plastik gibi girdi kalemlerinin neredeyse tamamının ham maddelerinin ithalat ile karşılanıyor olmasından dolayı tarımsal girdi üreticisi firmalar tüm ürünlerini on beş-on altı aya varan finans maliyetleri ile birlikte üretip satmak mecburiyetindedirler. On beş-on altı aylık sürenin de finans maliyeti bugünkü şartlarda ortalama yüzde 60-70 seviyelerinde finans yükü getirmekte, bu durum ise doğrudan çiftçilerimize yansımakta ve çiftçilerimizin üretim maliyetlerini çok yukarılara taşımaktadır. Tarımda girdi yükünün hafifletilmesi, finansman sıkıntılarının giderilmesi, üretimin sürdürülebilir kılınması, çiftçimizin refahını artırıcı desteklerin etkin ve verimli bir şekilde sürdürülmesi, tarım sektörünün stratejik önemi göz önüne alınarak tarıma pozitif ayrımcılık yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda 2022 yılında Sayın Cumhurbaşkanımızın tarımsal sulamada kullanılan elektrikte KDV'yi yüzde 8’e indirmesi çiftçilerimizin maliyetlerini düşürmüş ancak maalesef yeterli olmamıştır. Tarımsal üretimin devamlılığı ve çiftçilerimizin bu sorununun çözülebilmesi için tarımsal elektrik ve mazottaki ÖTV ve KDV’nin tamamen kaldırılması gerektiğini ifade ediyor ve sözlerime Genel Başkanımız, Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin sözleriyle son vermek istiyorum: “Tarım istikbalin, hatta istiklalin temincisidir; toprağın bereketi, birlik, dirlik ve güvenliğin farikasıdır.”