Politika

MHP'li Bülbül: Reform paketlerine katkımız ve desteğimiz sürecek

MHP Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül, 6 Şubat tarihli depremlerin ardından şehirleri yeniden inşa ve ihya etme sürecinin başarılı bir şekilde yürütüldüğünü dile getirerek, ekonomiye etkileri devam eden bu sürecin, istikrar ortamının da sürmesiyle milletin refahının yükselmesi; huzurlu, güvenli yuvalarına kavuşması ile nihayet bulacağını söyledi.

Bülbül, TBMM Genel Kurulunda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin tümü üzerinde MHP Grubu adına konuştu.

MHP'li Bülbül'ün açıklaması şu şekilde;

Bütçe, devletin gelecek dönem için gerçekleşmesi tahmin edilen gider ve gelirlerinin karşılıklı tahminlerini gösteren bir cetveldir. Bütçe, dayanağını Anayasa’nın 130,160, 161 ve 165’inci maddeleri ile 5018 sayılı Kamu Malî Yönetim ve Kontrol Kanunu’ndan alan hukuki bir belgedir. Yasama organının bütçe kanun teklifini kabul etmesiyle bütçe hakkı doğmaktadır. Bütçe hakkı yasama tarafından yürütmenin denetlenmesini sağlamaktadır. Bütçe planlama ve yönetim ile denetim ve istikrar gibi fonksiyonları yerine getirirken aynı zamanda gelir dağılımının adil olması, kaynakların etkin bir şekilde tahsis edilmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması amaçlarını taşımaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Genel Kurulda görüşülmeye başlanan 2024 Yılı Bütçe Kanun Teklifi’ni olumlu bulduğumuzu ve desteklediğimizi konuşmamın başında belirtmek istiyorum.

 23 Nisan 1920 tarihinde aziz Türk milletinin dualarıyla açılan Gazi Meclisimiz, Türk milletinin iradesini temsil ederek almış olduğu tarihî kararlarla Millî Mücadele döneminde düşmana karşı galip gelmiş ve bağımsız Türk devleti Gazi Meclisimizin uhdesinde teşekkül etmiştir. Gazi Meclisimiz 29 Ekim 1923 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle “Milletin saltanat ve hâkimiyet makamı yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisidir.” anlayışıyla egemenliğin millete ait olduğu bir yönetim şekli olan cumhuriyeti kabul ve ilan etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti devleti binlerce yıllık tarih ve kültür birikimine sahip olan büyük Türk milletinin nihai devlet eseridir ve bugünlere kolay gelmemiştir. Kimsesizlerin kimsesi, aziz Türk milletinin sözü, sesi ve nefesi olan cumhuriyet, kan ve irfanla kurulmuştur. Cumhuriyetimizi dâhili ve harici bedhahlardan muhafaza etmek millî duygu ve düşünceye sahip olan herkesin görevi ve sorumluluğudur.
Türkiye Cumhuriyeti yakın dönem tarihe bakıldığında siyasal krizler, her türlü vesayet girişimleri ve terör gibi birçok tehdit ve saldırıyla karşı karşıya kalmıştır. Son olarak yedi yıl önce 15 Temmuz 2016 tarihinde emperyalistlerin maşası FETÖ terör örgütü tarafından yapılan alçak darbe girişimi 251 vatandaşımızın katledilmesine ve Gazi Meclisimizin dahi ateş altına alınarak bombalanmasına sebep olmuştur. Cumhur İttifakı bizzat aziz Türk milletinin varlığının hedef alındığı, hain ve haşhaşilerin her yere sızdığı, ülkemizin tehdit ve tehlike altında olduğu bu şartlar altında millî birlik ve beraberliği muhafaza etmek üzere devletin bekası ve milletin huzur ve refahını tesis etmek gayesiyle tezahür etmiştir. Cumhur İttifakı ülkemizin selameti için siyasette çözüm ve çare üreten bir anlayışla, aziz milletimizin beklentilerini yerine getirmek maksadıyla çalışmalarına başlamıştır. Etkin ve hızlı bir karar alma mekanizmasını oluşturmak, kuvvetler ayrılığı ilkesince yasama, yürütme ve yargıyı belirgin bir şekilde ayırmak, ülkemizin parlamenter sistemde yaşamış olduğu açmaz ve kriz ortamlarını sona erdirmek ve istikrarı temin etmek maksadıyla yapılan Anayasa değişikliği 16 Nisan 2017 referandumuyla halka sunulmuş ve aziz milletimizin teveccühüyle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi kabul edilmiştir.

9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren ülkemizde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin uygulanmaya konulmasının hemen akabinde bölgemizde ve dünyada etkisi ağır ve uzun süren birçok hadise meydana gelmiştir. 2019 yılında baş gösteren Covid-19 küresel pandemisi, 2022’de başlayan ve devam eden Rusya-Ukrayna savaşı gibi hadiseler bölgesel ve küresel etkiler meydana getirmiştir. Bununla birlikte, ülkemizde Elâzığ, İzmir ve son olarak geçtiğimiz 6 Şubat 2023’te asrın felaketi olarak nitelendirilen Kahramanmaraş depremleri yaşanmış, orman yangınları, sel felaketleri gibi birçok doğal afet meydana gelmiş ve binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Deprem bilimciler tarafından dünya üzerinde karada meydana gelen en büyük deprem olduğu belirtilen Kahramanmaraş merkezli depremlerden 11 ilimiz ve sayıları 14 milyonu bulan vatandaşımız ağır bir şekilde etkilenmiş, 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetmiş, 110 bin vatandaşımız da yaralanmıştır. Devletimiz tüm kurumlarıyla süratle deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın yaralarını sarmak için çalışmalara başlamış, arama kurtarma faaliyetlerinden enkaz kaldırma işlerine, gıda ve barınma imkânından kalıcı konutların yapım ve teslim aşamasına kadar takdire şayan bir süreç yönetmiştir. Asrın felaketi olarak nitelendirilen bu depremin hemen ardından on beşinci günde ilk yapım sözleşmeleri imzalanmış, kırk altıncı günde temel atma çalışmaları başlamıştır.

650 bin konutun inşa edilerek vatandaşlarımıza teslim edilmesi planlanmaktadır. 186 bin konteynerde 600 bine yakın vatandaşımız barınmakta ve 1,3 milyon vatandaşımıza da kira yardımı yapılmaktadır. Şehirlerimizi yeniden inşa ve ihya etme süreci başarılı bir şekilde yürütülmektedir. Ülkemiz ekonomisine etkileri devam eden bu süreç inşallah istikrar ortamının da devam etmesi neticesinde milletimizin refahının yükselmesi, huzurlu, güvenli yuvalarına kavuşmasıyla nihayet bulacaktır.

Genel Kurulda görüşmeye başladığımız 2024 bütçesi ek bütçe hariç olmak üzere Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 6’ncı bütçesi olmakla birlikte cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılı olarak nitelendirdiğimiz Türk ve Türk yüzyılı vizyonunun ilk bütçe teklifidir. 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’ne genel olarak bakıldığında bütçe giderleri 11 trilyon 89 milyar lira, bütçe gelirleri 8 trilyon 437 milyar lira, bütçe açığı ise 2 trilyon 651 milyar lira olarak öngörülmüştür. Orta vadeli programda 2024 yılı sonunda gayrisafi yurt içi hasılanın reel olarak yüzde 4 büyüyeceği, yıl sonu tüketici enflasyon oranının yüzde 33, işsizlik oranının yüzde 10,3, ihracatın 267 milyar dolar, ithalatın 372 milyar dolar olması öngörülmüştür.

Türkiye ekonomisi, zorlu küresel koşullara ve jeopolitik gerginliklere rağmen 2021 yılında yüzde 11,4; 2022’de ise yüzde 5,5 oranında büyümüştür. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan son büyüme verilerine göre, bir önceki yılın üçüncü çeyrek büyüme verilerine göre 2023 yılı üçüncü çeyreğinde büyüme oranı 5,9 olarak gerçekleşmiştir. Bu büyüme oranıyla ülkemiz G20 ve OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olmuştur.

13 çeyrektir kesintisiz büyüme gösteren ekonomimizde, büyüme göstergesinin yanı sıra son gelen dış ticaret verilerine göre, ihracat 2023 yılı Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7,4 artmıştır. İhracat gelirlerimiz 2023 yılı ikinci yarısında, yıllık bazda 253 milyar doları şimdiden aşmış durumdadır. Yılın ilk yarısında toplam sabit sermaye yatırımları yüzde 4,7 oranında yükselirken makine ve teçhizat yatırımlarındaki artış yüzde 6,9 olarak kaydedilmiştir.
Büyümenin sürükleyici gücü olan makine ve teçhizat yatırım harcamaları 15 çeyrek boyunca kesintisiz artış göstererek istikrarlı bir görünüm sergilemiştir.

Yine ekonominin önemli göstergelerinden olan istihdam artmaya devam etmektedir.
2023 yılı Ekim ayında işsizlik oranı tek haneye gerileyerek son on bir yılın en düşük seviyesi olan yüzde 8,5 seviyesine gerilemiştir. Ülkemizin risk primi, mayıs ayından itibaren 700 seviyesinden 400 puan seviyesine inmiş ve Merkez Bankasının toplam rezervleri aralık ayı itibarıyla 140 milyar 149 milyon dolarla tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Covid pandemisi nedeniyle dünyada yaşanan durgunluk ortamında yürütülen genişletici para ve maliye politikaları, Covid’in etkisini yitirmesinden sonra yerini sıkı para ve maliye politikalarına bırakmıştır. Yaşanan arz talep dengesizlikleri, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle özellikle gıda ve enerji fiyatlarındaki yükselişler enflasyonun artmasına neden olmuş, küresel enflasyon 2022 yılında son yirmi beş yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır. 2022 yılında ülkemizde yüzde 84 seviyesini gören enflasyon oranı 2023 Kasım ayı itibarıyla yüzde 60 seviyelerine gerilemiştir. Gelir dağılımındaki adaleti etkileyen, vatandaşlarımızın alım gücüne etki eden enflasyondaki artış hızının sıkı para ve maliye politikalarının eşgüdümlü ve kararlı bir şekilde uygulanması neticesinde düşüş eğiliminde olduğu ve olacağı gözlemlenmektedir. Yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı ekonomik büyüme modelinin uygulanmasıyla ülkemiz ekonomisine olumlu olarak yansıyacak olan bu gelişmeleri memnuniyetle karşılıyor, ekonomik refahın giderek artacağına inanıyoruz.

9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Türk demokrasisi istikrar ve uzlaşı ortamına kavuşmuştur, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çoğulculuk ve temsilde adalet artmıştır, Yürütme ve yasama ayrı ayrı seçilerek kuvvetler ayrılığına sahip, güçlü ve fonksiyonel bir yapıya kavuşulmuştur. Yürütmenin yüzde 50+1 gibi yüksek bir oran temsiliyle seçilebilmesi millî iradenin meşruiyetini ve gücünü tahkim etmiştir. Yönetimde sağlanan istikrar iç ve dış politikada millî bekamıza yönelen tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmiştir.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin tüm kurum ve kurallarıyla yerleşik hâle gelmesi gerektiğini ve bunun için yeni ve sivil bir anayasanın gerekliliğini her fırsatta dile getirmekteyiz. Mevcut Anayasa’mız 12 Eylül 1980 darbesinin bir eseri olmakla beraber şimdiye kadar 19 değişiklik paketi getirilmiş, üzerinde 184 değişiklik yapılmıştır. Çağın gereklerine uygun bir şekilde aziz milletimizin ihtiyaçlarına cevap veren, demokratik, kapsayıcı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin doğasıyla uyumlu, Türk ve Türkiye Yüzyılı’nın hukuki altyapısını oluşturacak olan sivil bir anayasanın ülkemize kazandırılması gerektiğine inanıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu doğrultuda cumhuriyetimizin 100’üncü yılında 100 maddelik anayasa önerisi taslağımız 4 Mayıs 2021 tarihinde kamuoyuyla paylaşılmıştır. Milletimizin tamamını ilgilendiren meselelerde, toplumsal zeminde ortak mutabakatın sağlanmasına önem vermekteyiz. Bu doğrultuda, Türk ve Türkiye Yüzyılı vizyonunun gerçekleşmesine temel teşkil edeceğini düşündüğümüz millî ve sivil bir anayasanın ortak mutabakatla oluşturulmasını ve cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılında evleviyetle uygulamaya konulmasını arzu ediyoruz.

Yargı Reformu Strateji Belgesi 30 Mayıs 2019 tarihinde kamuoyuna ilan edilmiş ve Yargı Reformu Stratejisi Eylem Planı 5 Ekim 2022 tarihinde kamuoyuyla paylaşılmıştır. İçerisinde 9 amaç, 63 hedef ve 256 faaliyet bulunan Yargı Reformu Strateji Belgesi doğrultusunda şimdiye kadar 7 yargı paketi düzenlemesi Meclisimizde kabul edilmiştir. 2019-2023 yıllarını kapsayan hedefler kapsamında, yargı reformu stratejisinin yüzde 70’den fazlası hayata geçirilmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak Yargı Reformu Strateji Belgesi ve insan hakları eylem planları doğrultusunda gerçekleştirilen kolaylaştırma ve iyileştirme amaçlı tüm düzenlemeleri desteklemiş olduğumuzu, devam niteliğinde olacak olan reform paketlerine katkımızın ve desteğimizin süreceğini buradan bir defa daha ifade etmek istiyoruz.

Dünya üzerinde 260 diplomatik misyonla temsil edilen devletimiz bu anlamda ilk 5 ülke arasında dünyada yer almakta; girişimci, insani ve çözümcül dış politika anlayışıyla bölgesel ve küresel çapta barış ve güvenliğin tesisi için çalışmalarına devam etmektedir. Kafkaslardan Akdeniz'e, Balkanlardan Orta Doğu’ya gönül coğrafyamızda bulunan her yerde ülkemiz adil, hakkaniyetli ve insancıl politikalarla hareket etmektedir. Dilde, işte, fikirde birlik mefkûresi doğrultusunda Türk devleti teşkilatı oluşturulmuş ve ata yurdumuz ile ana yurdumuz arasındaki bağ daha da güçlü hâle gelmiştir. Otuz yıl işgal altında olan Karabağ hürriyetine kavuşmuş, dost ve kardeş ülke Azerbaycan'ın meşru hakları korunmuştur. Bununla beraber, Zengezur Koridorunun açılmasıyla bölgemizde barış, istikrar ve huzur hâkim olacak, Türk dünyasıyla kesintisiz kara ve demir yolu bağlantısı tesis edilecek, birlik ve beraberliğimiz daha da güçlenecektir. Türk Devletleri Teşkilatında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gözlemci ülke olarak yerini alması, Kıbrıs Türklüğünün uluslararası alanda tanınmasında önemli bir merhale olacaktır. Kıbrıs’ta eşit ve egemen iki devletli çözüm anlayışıyla Kıbrıs Türklüğünün hak ve menfaatlerinin tescil edilmesi yolunda önemli adımlar atılmıştır. Kapalı Maraş kırk altı yıl sonra açılmış, tasarrufunun Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde olduğu tüm dünyaya ilan edilmiştir. Yine, mavi vatan ve Doğu Akdeniz’de haklarımızı gasbetmek isteyenlere karşı Libya’yla stratejik öneme haiz olan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması ve hidrokarbon anlaşmaları imzalandıktan sonra her 2 ülkenin de egemenlik hakları özenle ve dirayetle korunmuş ve korunmaya devam etmektedir.

Türk devletleri arasında siyasi, kültürel, ekonomik, ticari alanlar başta olmak üzere Türk Dünyası 2040 Vizyonu kabul edilmiş ve bu doğrultuda önemli kararlar alınmıştır. Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu kurulmuş, Türk Yatırım Fonu, Türk Devletleri Teşkilatı Yüksek Mahkemeler Birliği, Türk Haber Ajansları Birliği, Türk Dünyası Noterler Birliği ve Türk Devletleri Sendikalar Teşkilatı Birliği gibi yeni fon ve birliktelikler oluşturulmuştur.
Türkiye olarak, son yıllarda çevremizde yaşanan birçok çatışma ve savaş ortamında yapıcı bir sorumluluk üstelenerek diyalog ortamının tesisi ve barışın sağlanması hususunda birçok adımlar atılmıştır. Rusya-Ukrayna savaşında yaşanan çatışmasının sona erdirilmesi hususunda samimi gayretleri olan, hatta dünyadaki tek ülke konumunda olan ülkemiz özellikle Tahıl Koridoru Anlaşması’nın başaktörü olmuş ve dünyada takdir ve
saygınlığını artırmıştır.

Yine, 8 Ekimden bugüne kadar İsrail’in Gazze’ye yönelik ahlak, insaf ve kural tanımaz saldırılarının sona erdirilmesi için ülkemiz uluslararası alanda her türlü hukuki ve diplomatik girişimlerde bulunmaya devam etmektedir. Tarihî ve manevi statüsü tartışmaya kapalı olan ilk kıblemiz Mescid-i Aksa ve Kudüs hakkındaki duruşumuz tüm dünyaya kararlı bir şekilde iletilmiştir. Emperyalizmin işgal ve çatışma projesinin nihai hedefinde Türkiye’nin bulunduğu her şekilde apaçık ortadadır. Bugün Gazze’de emperyalist emellerin zulmü ve arzımevut projesi sergilenmektedir. Bu zulme sessiz kalmamız da mümkün değildir. İsrail, uluslararası kamuoyunun önünde hiçbir sınır ve kural tanımadan işgal ettiği toprakları soykırım yoluyla genişletmeye çalışmakta ve Orta Doğu’da yeni bir göç dalgasını başlatmanın yollarını aramaktadır. Kanaatimizce Kosova’dan başlayan ve Kıbrıs, Kudüs, Kerkük ve Kırım’dan geçen beşgende ve Misakımillî dâhilindeki sınırlarda huzur, istikrar ve güvenliğin hâkim olması millî güvenliğimizin tesis ve muhafazasında başat rol oynayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak dış politikada ülkemizin ve milletimizin hak ve hukukunun korunması ve millî çıkarlarımızı gözeten politikaların icra edilmesini kararlılıkla desteklemekteyiz. Diplomaside oldukça etkin, kapsayıcı ve itibarlı bir faaliyet yürüten devletimizin aynı zamanda ihtiyatlı ve dengeli duruşunu da memnuniyetle karşılamaktayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkede iç huzur, güvenlik ve istikrarın varlığı; ekonominin, adaletin, dış politikanın güçlü ve itibarlı bir şekilde yürütülmesinin temel şartıdır.
15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminin akamete uğratılmasından sonra devletimizin kurumlarına sızan FETÖ'cü hainlerin temizlenmeye başlaması ve terörle mücadele konseptinin terörün kaynağında yok edilmesi prensibiyle şekillenmesi; başta PKK, PYD, DEAŞ gibi terör örgütleri olmak üzere tüm terör örgütlerine karşı mücadelede önemli başarılar elde edilmesini sağlamıştır. 24 Temmuz 2015’ten bugüne kadar gerek yurt içinde gerekse Irak ve Suriye'nin kuzeyinde toplam 39.319; bu yılın başından itibaren ise 1.976 terörist etkisiz hâle getirilmiştir.
Ülkemizin ve milletimizin güvenliğini sağlamak gayesiyle Gazi Meclisimizde kabul edilen Irak ve Suriye tezkereleri ve Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51’inci maddesinden doğan meşru müdafaa haklarımız kapsamında sınır ötesi harekâtlar düzenlenmiştir. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı ve devam eden Pençe Harekâtlarıyla ülkemizin 911 kilometreyle en uzun kara sınırını oluşturan Suriye'nin ve Irak'ın kuzeyinde bir terör koridorunun oluşumuna fırsat verilmemiş, yeni göç dalgaları engellenmiş ve bölgede istikrar sağlanmıştır. Ülkemize yönelen terör ve tehlike kaynağı yapılar dağıtılmış, emperyalist projeler akamete uğratılmıştır. Bu kapsamda, ülkemizde geçici barınma statüsünde bulunan 1 milyonun üzerinde Suriyeli güvenli ve gönüllü bir şekilde ülkesine geri dönmüştür. Tarih  sahnesinde yardımsever ve misafirperver hasletleriyle tanınan, merhamet ve adaletini tüm dünya mazlumlarının beklediği büyük Türk milleti, komşuluk vazifesini de ev sahibi olma vazifesini de hakkıyla yerine getirmiş ve getirmeye de devam etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak defaatle dile getirmiş olmakla birlikte, nüfus istikbalimizi korumak mecburiyetinde olduğumuzun altını bir defa daha çiziyoruz. Ülkemizde geçici barınma statüsünde bulunan Suriyelilerin ülkelerine sağ salim, güvenli ve gönüllü bir şekilde dönmeleri gerektiğini ifade ediyoruz. Demografik geleceğimizin selameti hususunda atılan her türlü adımın destekçisi olduğumuzu ve olacağımızı ayrıca ifade etmek istiyoruz.

Ülkemizin bilgi ve uzay çağında gözlem ve haberleşme noktasında TÜRKSAT 1A’yla başlayan uzay serüveni, TÜRKSAT 5A ve 5B uydularının uzaya gönderilmesiyle birlikte haberleşme ağını oldukça geliştirmiştir. Yerli ve millî imkânlarla geliştirilerek üretimi yapılan TÜRKSAT 6A'nın testleri büyük ölçüde tamamlanmış ve önümüzdeki aylarda uzaya fırlatılması beklenmektedir.

Türkiye'de son yıllarda savunma sanayi alanında yapılan büyük işler, özellikle dünyada “güvenli bölge” kavramının önem kazandığı ve birçok coğrafyada savaş şartlarının oluştuğu bir ortamda milletimizin göğsünü kabartacak bir seviyeye gelmiştir. Millî teknolojiler ve yerli imkânlarla üretilen ve geliştirilen savunma sanayi ürünleri, yüzde 80 seviyesinin üzerinde bir millîlik ve yerlilik oranına ulaşmış, ülkemizin caydırıcı gücü başta olmak üzere savunma sanayi alanında uluslararası rekabet gücümüz ve ihracat potansiyelimiz giderek artmıştır. ATMACA, YILDIRIM, BOZDOĞAN, BORA, GÖKDOĞAN ve HİSAR gibi füzelerin ardından balistik olarak nitelendirilebilecek olan TAYFUN füzesi başarıyla test edilmiştir. BOĞAÇ, BARKAN, KAPLAN, DEMİRHAN, ALPAN, ERTUĞRUL ve diğer insansız kara araçlarımız, millî piyade tüfekleri ve fırtına obüslerimiz, denizlerde mavi vatan coğrafyamızın emanetçileri olan ULAQ, SANCAR, SALVO, ALBATROS ve MİR insansız deniz araçlarımız ile MİLGEM Projesi kapsamında üretilen millî savaş gemilerimiz, dünyanın ilk SİHA gemisi olması özelliğini taşıyan TCG ANADOLU gemimiz envantere girmiş ve milletçe hepimizin göğsünü kabartmıştır. Millî ve yerli üretim çalışmaları neticesinde Bayraktar, ANKA, AKSUNGUR, Akıncı, Kargu, Karayel gibi insansız hava araçlarımız, ATAK ve GÖKBEY helikopterlerimiz üretim aşamalarını başarıyla tamamlayarak envanterimize girmiştir. İlk insansız savaş uçağı olma özelliğine sahip olan KIZILELMA uçağımız başarıyla gökyüzüne buluşmuş, insansız jet motorlu savaş uçağı ANKA-3 piste çıkmış, isim babalığını Sayın Genel Başkanımızın yaptığı Millî Muharip Uçak’ımız KAAN hangardan çıkmıştır.

Dünya bor rezervinin yüzde 73’üne sahip olan ülkemizin birçok alanda ve özellikle de savunma sanayisinde kullanılan bor mineralinin işlenmesi ve geliştirilmesi için stratejik önemi haiz olan Türkiye’nin ilk bor karbür tesisi Balıkesir’in Bandırma ilçesinde açılmıştır. Millî enerji ve maden politikası kapsamında 4 sondaj ve 2 sismik araştırma gemisiyle Akdeniz ve Karadeniz'de enerji keşif çalışmaları başlatılmıştır. Yapılan araştırma ve sondajlar sonucunda Karadeniz Sakarya gaz sahasında 710 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfedilmiş ve milletimizin kullanımına sunulmaya başlanmıştır. Yine, terörden arındırılan Gabar ve Kato Dağı çevresinde petrol keşfi gerçekleştirilmiştir. Günlük petrol üretiminin 23 bin varil ham petrol olduğu bu sahada 2024 yılı sonunda günlük 100 bin varil üretimin gerçekleştirilmesi hedeflenmektedir. Bu gelişmelerle birlikte yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım artmış, rüzgâr ve güneş enerjisi ile hidroelektrik santrallerinin üretime geçmesi net ithalatçı konumunda olduğumuz enerji alanında dışa bağımlılığın azalması noktasında ülkemize önemli katkılar sağlamıştır. Yine, Akkuyu Nükleer Güç Santrali Projesi’nin faaliyete geçmesi hususunda çalışmalar devam etmektedir. Faaliyete geçtiğinde bu santralin ülkemizin yıllık elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacağı belirtilmektedir. Türkiye’nin yerli ve millî otomobili olarak üretilen TOGG aracı vatandaşımızın kullanımına sunulmuş ve yollarda gururumuz olarak boy göstermeye başlamıştır.

Ülkemizin stratejik ve mukayeseli üstünlüğünün en önemli göstergelerinden biri tarımdır. Tarım toprak, su ve gıdanın ulusal politikalarla ve küresel ilişkilerle yön verdiği bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti’mizin 100’üncü yılında tarımsal gayrisafi yurt içi hasılada Avrupa’da lider, dünyada ise ilk 10 ülke arasında yer almaktadır.

Dünyanın sancı ve ıstırap içerisinde bulunduğu bir dönemeçte olduğu ve esaslı bir inkılaba ihtiyaç duyduğu aşikârdır. Bu inkılap da sanıyoruz ki tüm ihtişamıyla Türk şafağının yeniden sökmesiyle mümkün olacaktır. İnsanlığın huzuru nizamıâlemde, nizamıâlemin sırrı ise İlayıkelimetullah’tadır. Bu şuur ve duruşla Kızılelma ülküsüne erişme mücadelemiz devam edecektir. Merhum Nihal Atsız’ın ifade ettiği gibi, bizim için önemli olan dost kılıklı yabancıların millî ülküyü güya millî çıkar adına baltalamasının önüne geçmektir. Bu idrakle aziz Türk milletinin varlık ve hedeflerine kasteden dâhilî ve harici düşmanlara karşı daima uyanık kalacağız. “Mutlu millet, güçlü devlet” idealini ve her alanda kalkınmış, lider ülke Türkiye hedefini, Türk ve Türkiye Yüzyılı’nda gerçekleştireceğiz.

{ "vars": { "account": "G-E1EN649QR9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }