Avrupa'daki aktivistler tarafından "Gazze'deki soykırımın önlenmesi" için kurulan ve adını, İsrail'in, 30 Mart 1976'da Filistinlilere ait binlerce dönüm araziye el koymasının ardından protestoların yaşandığı "Toprak Günü"nden alan hareketin Hollanda'daki temsilcisi avukat Harun Raza, Hollanda vatandaşlığı olan İsrailli askerler ve yerleşimciler hakkında yaptığı suç duyurularına ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Raza, 2009'dan bu yana bu tür davaların takipçisi olduğunu belirterek, "Hollandalı ve İsrailli, Belçikalı ve İsrailli, Fransa, Avusturyalı olup İsrail ordusunda savaşanları bulup bu kişiler hakkında buradaki yerel mahkemelerde suç duyurusunda bulunuyoruz. Bu kişilerin Avrupa'daki vatandaşlıkları bize yargı yetkisi veriyor ve ceza davası açılmasını sağlayarak süreci takip ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Kısa süre önce Jonathan Ben Hammu adını kullanan siyonist olduğunu düşündüğü bir kişi hakkında Hollanda savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu anlatan Raza, "Hollanda ordusunda teğmen olarak görev yapan ve bir bacağını kaybeden bu kişi, Hollanda'nın AD gazetesine gururla verdiği röportajında, İsrail ordusuyla Gazze'de yaptığı savaşı anlattı. Bu şekilde kişileri tespit ederek çalışıyoruz." diye konuştu.
Röportajında, Gazze'de bacağını kaybetmesine rağmen Hammu'nun savaş bölgesine geri dönmek istediğine dikkati çeken Raza, "Bu kişi Gazze'yi dümdüz ettiğini, bölgeyi sivillerden arındırdığını kabul etti. Biz de 'Eğer yaptıklarından bu kadar gurur duyuyorsan sonuçlarına da katlan.' diyerek şikayette bulunduk." dedi.
Yerleşimciler hakkında dava
Hollanda vatandaşlığı sahibi İsrailli Yahudi yerleşimciler hakkında da dava açmaya başladıklarını kaydeden Raza, "Bu kişiler hakkında, hırsızlık ve diğer suçlardan dolayı yargılanmaları talebiyle Hollanda savcılığına başvuruyoruz." bilgisini verdi.
Raza, savcılığın taleplerini kabul etmesini beklediklerini ve suç duyurusunda gerekli tüm delillerin yer aldığını belirtti.
Çifte vatandaşlık sahibi Yahudi yerleşimcilerin, Avrupa'dan Filistin topraklarındaki yerleşim bölgelerine gitmelerini, DEAŞ ya da başka bir terör örgütüne mensup birinin Avrupa'dan bu örgütlerin işgalindeki yerlere gitmelerine benzeten Raza, "Bu ikisi tamamen aynı şey. Bu maddi bir gerçek, hukuki bir gerçek, ahlaki bir gerçek." tespitini yaptı.
"Bu kişileri, sosyal medya paylaşımlarından buluyoruz"
Bu tür bir davayı ilk olarak 2009'da açtıklarını belirten Raza, 2014’te de İsrail'in Gazze'ye yaptığı saldırıların ardından benzer başvurularda bulunduğunu aktardı. Raza, Gazze'deki Şifa Hastanesi'nin vurulmasının ardından o gece ofisine geldiğini ve Hollanda vatandaşlığı olup İsrail ordusunda görev alanlar hakkında suç duyurusunda bulunmak için çalıştığını aktardı.
Son yaşananların ardından 4 Hollandalı hakkında "savaş suçları" nedeniyle bir yerleşimci hakkında da "hırsızlık" suçundan şikayette bulunduklarını kaydeden Raza, bu kişileri, sosyal medya paylaşımları, basına yaptıkları açıklamalar ve internette açık kaynaklardan elde ettikleri bilgilerle bulduklarını dile getirdi.
Avukat Raza, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu kişilerin bazıları sahte isimlerle paylaşımda bulunuyor ama resimleri, görüntüleri mevcut ve biz, bu kişilerin gerçekte kim olduklarını tespit ediyoruz. Edemediklerimizi de araştırılması için savcılığa bildiriyoruz. Ayrıca Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığına da bu bilgileri gönderiyoruz. Ekibimiz, bazıları da çevrim içi olarak İsrail ordusunda görev yapan çifte vatandaşların kimlik tespiti için araştırma yapıyor. Kısa sürede bin kişilik bir listeyi hazırlamaya çalışıyoruz ve umarın bu kişilerin hepsinin cezalandırılmasını sağlayacağız."
"Suçlarını itiraf ediyorlar"
Gözü olan herkesin soykırım yapıldığını görebildiğini ifade eden Raza, şu görüşleri paylaştı:
"Birçok ülke soykırımı kabul etmeye başladı. Hakkında suç duyurusunda bulunduklarımızın bazıları zaten sosyal medyadaki paylaşımlarında ve açıklamalarında, İsrail ordusunun altında bu suçu nasıl işlediklerini anlatarak itiraf ediyorlar. Bundan kaçış yok.
DEAŞ'lıların eşleri olan ve Suriye'den getirilen Hollanda vatandaşları, sadece bir yapının parçası oldukları için cezalandırıldı. Kocaları savaşırken bu kadınların yemek ve temizlik işlerini yapmaları, terör örgütünün faaliyetlerine katılım olarak yorumlandı. İsrail ordusu için de durum aynı. Filistin halkını terörize eden bu yapıya (İsrail ordusu) destek olursanız, suçlarına iştirak etmiş olursunuz."
Söz konusu şüphelilerin Hollanda vatandaşlığından da çıkarılmalarını talep ettiklerini belirten Raza, savcılığın etkili ve yeterli bir soruşturma yapmadığını söyledi.
"Politikacıların çifte standardı devam ediyor"
Batı toplumunun Filistin'e bakışı değişse de politikacıların çifte standardının devam ettiğini vurgulayan Raza, "Filistin destekçisi eylemler arttı. Geçen hafta yüzden fazla Hollandalı diplomat, hükümetin İsrail politikasını eleştirmek için oturma eylemi yaptı. Bu kişilerden tanıdıklarımın bazıları gerçekten bir şeyler yapmak istiyor ama politik sebeplerle olmuyor." ifadelerini kullandı.
Fransa ve Almanya'da siyonist lobilerin politikada hala çok aktif olduğunu anlatan Raza, "Hollanda'da da farklı değil. Siyonist lobiler politikalarda çok etkin." dedi.
Rotterdam'daki bir Filistin yanlısı gösterideki konuşması nedeniyle Rotterdam Barosuna çağırıldığını belirten Raza, şunları kaydetti:
"Aralarında benim de bulunduğum 500 kadar avukatın imzasıyla desteklediği, Gazze'de ateşkesin desteklenmesi için hükümete ve Hollanda barolarına gönderdiği mektup nedeniyle de baroya çağırıldık. Bazı meslektaşlarımızdan da olumsuz tepkiler alıyoruz ama bu durumu kabulleniyoruz."
Raza, Hollanda'nın İsrail'e F-35 savaş uçağı ve silah desteği vermesini eleştirerek, Hollanda hükümetinin Filistinlileri umursamadığını ifade etti.