Kültür Sanat

Edirne'deki Muradiye Camisi Türk çini sanatının eşsiz örneklerini sunuyor

Osmanlı çini sanatının en seçkin örneklerinden biri olan Edirne'deki Muradiye Camisi, 15. yüzyıl estetiğini bugüne taşıyan görkemli yapılar arasında yer alıyor.

Osmanlı padişahı 2. Murad tarafından 1436 yılında Sarayiçi bölgesinde yüksek bir tepe üzerine inşa ettirilen bu tarihi ibadethane, zaviyeli cami mimarisinin en güzel örneklerinden biri kabul ediliyor. Hem iç hem dış yapısıyla asaletini koruyan cami, mimari sadeliğiyle dikkati çekerken iç mekandaki süslemeleriyle de Osmanlı sanatının en önemli eserleri arasında gösteriliyor.

Geniş bir avluya sahip olup, kesme taş kullanılarak inşa edilen tek minareli caminin iç dekorasyonunda göz alıcı çini işçiliği öne çıkıyor.

Mihrap ve duvarlarda, doğal çiçek motifleriyle bezenmiş altıgen mavi ve beyaz çini panolar dikkati çekerken bu panoların arasına yerleştirilen firuze rengindeki üçgen levhalar yapıya uyum katıyor.

"Muradiye bitkisel ve geometrik kompozisyonların yazıyla bütünleştiği bir başyapıttır"

Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gülay Apa Kurtişoğlu, AA muhabirine, Muradiye Camisi'nin çinileri ve kalem işleriyle ön plana çıktığını, tarihi ibadethanede farklı tekniklerle yapılan göz alıcı süslemelerin bulunduğunu söyledi.

Osmanlı çini sanatının erken dönemlerini temsil eden, beyaz zemin üzerine mavi desenli duvar çinilerinin en güzel örneklerinin Muradiye Camisi'nde de bulunduğunu anlatan Kurtişoğlu, orijinal motiflerinin bugüne kadar ulaştığını vurguladı.

Muradiye Camisi'nin 1426 tarihinde ilk olarak Mevlevihane olarak inşa edildiği, bu nedenle Mevlevihane Camisi olarak da anıldığını anlatan Kurtişoğlu; cami, şeyh konağı, semahane, harem dairesi, derviş hücreleri, dede odaları, imaret, türbe, kütüphane, şadırvan, çeşme, mektep ve hazire birimlerinden oluşan yapılardan sadece bugüne cami, şadırvan, çeşme ve hazire bölümünün ulaştığını belirtti.

Prof. Dr. Kurtişoğlu, camideki çini süslemeleri kadar duvarların üst kesimlerinde, kemer ve kubbelerde yer alan özgün kalem işlerinin de mimari süsleme açısından önem taşıdığını belirtti.

Türkiye'deki en güzel çini örneklerinden birinin, Muradiye Camisi'nde bulunduğunu vurgulayan Kurtişoğlu, şöyle devam etti:

"Osmanlı çini sanatının erken dönemlerini temsil eden beyaz astar üzerine ve şeffaf sır altı mavi-beyaz bitkisel ve geometrik desenli duvar çinilerinin en güzel örnekleri, Edirne Muradiye Camisi'ndedir. Muradiye Camisi'nde mihrabın yan duvarlarını karşılıklı kaplayan sır altı mavi beyaz desenli altıgen çiniler ve aralarındaki firuze sırlı üçgen parçalar, çini sanatımız için son derece önemlidir. Bitkisel kompozisyonlar ve geometrik geçmeler Çin porselenlerindeki motiflerin İslami zevke göre uyarlanmış formlarını göstermektedir."

Prof. Dr. Kurtişoğlu, mihrabın çok renkli sır tekniğinin büyük bir başarıyla uygulandığı, bitkisel ve geometrik kompozisyonların yazıyla bütünleştiği bir başyapıt olduğunu vurgulayarak "Ankara Savaşı’ndan sonra, Timur’un Semerkant’a dönerken beraberinde götürdüğü Anadolulu sanatçılar, Semerkant ve Herat'ta çini sanatının yeni tekniklerini öğrenerek yurda dönmüştür. Onlarla beraber Anadolu’ya gelen Tebrizli ustalar, Bursa ve Edirne yapılarında karşımıza çıkan muhteşem çinileri gerçekleştirme imkanı bulmuşlardır." diye konuştu.

{ "vars": { "account": "G-E1EN649QR9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }