Bakan Fidan tarafından A Haber’de yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Biliyorsunuz F-35 ile ilgili problem ve bizim programdan çıkarılmamız, kendi hava savunma yeteneklerimizi geliştirme arayışımızın ve politikalarımızın bir yansıması olarak karşımıza çıktı.
NATO ortaklarımızdan biz bu konuda beklediğimiz desteği göremediğimiz zaman, hava savunma sistemleriyle ilgili Rusya’yla yaptığımız bir S-400 anlaşmamız var. Bu anlaşmayı bahane göstererek Amerikalılar kendi yasal çerçevelerinde bir tavır ortaya koydular.
“F-35’in sadece müşterisi değildik”
Tabi burada F-35’in biz sadece müşterisi değil, aynı zamanda üretici ortaklarından biriydik. Türkiye’nin maddi kaybının yanı sıra ortaya koyduğu kapasiteden de bir zararı söz konusu. Şimdi bunu elimine etmek için çalışmalarımız devam ediyor. Özelikle maddi zararın tazmini açısından ilgili makamlarımızın ciddi yoğun çalışmaları var.
Yunanistan’ın F-35 tedariki
Yunanistan da biliyorsunuz özellikle NATO üyesi olduğu için ABD’nin ürettikten sonra F-35’i dağıtacağı ülkeler listesindeydi. Burada 2030’dan sonra F-35’lerin teslimi öngörülüyor. O zaman kadar ne olur? Dengeler nasıl değişir? Tabi bunu takip etmek lazım.
Bizim baktığımız mesele; hava savunma sistemlerinde ve hava taarruz sistemlerinde özellikle savaş uçağı merkezli. Bu konudaki kabiliyetlerimizi geliştirmek. Burada şu anda bizim geliştirdiğimiz HİSAR hava savunma sistemleri fevkalade önemli. Çünkü biz ağırlıklı olarak hava savunmamızı, F-16’lar üzerinden şu ana kadar götürüyorduk.
Milli hava savunma sistemleri doktrini
Burada bizim batıdan almak istediğimiz sistemlerinin verilmemesi, bunun pazarlılığının yapılmaması, yani Türkiye’nin bu noktada kabiliyet kazanması gereken bir ülke olarak görülmemesi bizi başka arayışlara itti haliyle.
Biz milli dış politikkamızın gerekliliği olarak kendi ülkemizin güvenliğini sağlamak adına her türlü sistemi harp araç gerecini almakla yükümlüyüz. Bunun da en iyisini nereden alacağımız konusu bizim kendi takdirimiz, yetkisinde.
Şimdi burada S-400 ile ilgili gerekli karar verildikten sonra, hava savunma sistemlerinde biz paralel olarak özellikle Roketsan’ın geliştirdiği HİSAR sınıfı alçak, orta ve yüksek irtifa ve belli bir sürece yayılan katmanlı hava savunma doktrinini uygulamaya başladık. Bu Cumhurbaşkanımızın çok önceden beri verdiği bir talimattı.
Bu konuda biz Batılılarla daha sonra hava savunma sistemleri konusunda belki bir ortaklık veya başka bir anlaşma gelişir mi gelişmez mi? Onu bilmiyorum, onu kendilerinin düşünmesi lazım ama bizim milli politika olarak ortaya koyduğumuz husus biz gerek dışarıdan alma yoluyla, gerek yerli üretim yoluyla hava savunmamızı temin etmek zorundayız.
“F-16 FİLOSUNUN YENİLENMESİ GEREKİYORDU”
Savaş uçakları meselesine gelince F-16 filosunun yenilenmesi gerekiyordu. İsveç’le ilgili süreçte bununla ilgili tedbiri almış olduk. Ama bu esnada gerek hem BAYKAR’ın hem TUSAŞ’ın yürüttüğü iki proje var. Biri insanlı, diğeri insansız gelecek nesil savaş uçakları. Bunlar da bizim için fevkalade önemli.
Önümüzdeki süreç içerisinde biz daha fazla milli yeteneklere ağırlık vererek özellikle savaş uçağı ihtiyacımızı gerek pilotlu gerek pilotsuz karşılama yönünde yoğun bir çalışma içerisindeyiz.
F-35 PROJESİNE DÖNÜŞ KONUSUNA BAKIŞ AÇIŞI
Tabii askerlerimizin ağırlıklı olarak uzman kuruluş olarak konuşması gereken bir konu ama genel strateji olarak şunu söylemek gerekirse; bir yetenektir. Bu yetenek eğer bizim diğer yeteneklerimizi kaybetmeden ilave olarak alacağımız bir yetenek olursa neden olmasın? Tabi ki biz yetenek olarak almak isteyeceğimiz bir yetenektir. Ama bu yeteneği alma karşılığında, bizim başka yeteneklerimizden vazgeçmemiz başka politikalara adapte etmemiz gibi bir şart olursa. Bu şartlar hiçbir şekilde uzlaştırılamaz bir şart olursa o zaman başka alternatifleri aramaya devam edeceğiz.”