Dünya

Almanya'da demokrasi için önü alınamayan en büyük tehlike: Aşırı sağ!

Almanya'da güvenlik birimleri ve hükümet tarafından demokrasi için en büyük tehlike olarak görülen aşırı sağın yükselişi engellenemiyor.

Berlin

"Avrupa'da aşırı sağ" başlıklı dosya haberin üçüncü bölümünde AA muhabirleri, Almanya'da aşırı sağ siyasi hareketler ve örgütlerin oluşturduğu tehdidi, aşırı sağcı saldırıları ve siyasi tabloyu ele aldı.

Yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve kısmen demokrasi karşıtlığıyla kendisini gösteren aşırı sağ olgusu Nasyonal Demokrat Parti (NPD), Republikaner (Cumhuriyetçiler) ve Almanya için Alternatif (AfD) gibi partililerde veya yasa dışı oluşumlarda kendisini gösteriyor.

Almanya'da aşırı sağ özellikle ekonomik sıkıntıların yaşandığı veya toplumun devlete güven duymadığı dönemlerde yükseliyor.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve kendisini Hitler'in Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisinin (NSDAP) devamı olarak gören Sosyal İmparatorluk Partisi (SRP) 1952'de yasaklandı. 

İki Almanya'nın birleşmesine kadar Batı Almanya olarak nitelendirilen Federal Almanya'da aşırı sağ ideolojisiyle bazı partiler kuruldu ancak ülkede siyasi alanda pek fazla etkileri olmadı.

Bunun sebebi ülkedeki refah seviyesinin yüksek olmasına bağlanıyor.

Ancak 1970'li yıllarda Neonazi Karl-Heinz Hoffmann tarafından kurulan Wehrsportgruppe Hoffmann (WSG) gibi şiddet yanlısı aşırı sağcı gruplar ortaya çıktı.

WSG üyesi Gundolf Köhler'in Eylül 1980'de Münih'teki geleneksel Ekim Şenliği'ne terör saldırısı düzenlemesi aşırı sağın terör yüzünü gösteren bir eylem olarak tarihe geçti.

Ayrıca aşırı sağcılarca 22 Kasım 1982 yılında Wolfenbüttel kentindeki kundaklamada 4 Türk hayatını kaybetti. Bu kundaklama Almanya'da Türklere yönelik ilk ırkçı saldırı olarak biliniyor.

Doğu Almanya olarak nitelendirilen DDR'de ise aşırı sağ fikirler ve oluşumlar antifaşist devlet politikasıyla bastırıldı ve kamuoyunda neredeyse hiç görülmedi.

İki Almanya'nın 1990'da birleşmesinden sonra ülkede hem aşırı sağ partilerin oylarının hem de yabancı ve göçmenlere yönelik saldırıların arttığı görüldü.

1990'lı yılların başında yaşanan ekonomik belirsizlik ve sıkıntılar, göçmen karşıtlığı, Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesinin getirdiği belirsizlik, göç ve yabancı düşmanlığı, özellikle Doğu Almanya'da siyasi değişim gibi faktörler aşırı sağın ülkede yükselişine neden oldu.

Bu dönemden sonra Neonazi gruplar ülke içinde çok sayıda saldırılar da gerçekleştirdi.

1991'de Hoyerswerda ve 1992'de Rostock kentinde mülteci yurtlarına yönelik saldırılarda çok sayıda kişi yaralanırken 23 Kasım 1992'de Hamburg yakınlarındaki Mölln şehrinde ve 29 Mayıs 1993'te Solingen'de Türklerin yaşadığı evler kundaklandı, toplam 8 Türk vatandaşı can verdi.

Lübeck kentinde 18 Ocak 1996'da mülteci yurduna yönelik saldırıda çoğu Afrika kökenli 7'si çocuk 10 kişi hayatını kaybetti. Bu saldırı şimdiye kadar aydınlatılmadı ve failleri yakalanamadı.

Dresden kentinde Mısırlı Merve el-Şerbini 1 Temmuz 2009'da mahkeme salonunda Rusya göçmeni ırkçı bir Alman tarafından bıçaklandı.

Merve el-Şirbini'ye başörtülü olduğu için hakaret ettikten sonra 16 bıçak darbesiyle öldüren saldırgan ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi.

NSU terör örgütü

Aşırı Sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) terör örgütünün varlığı Kasım 2011'de tesadüf sonucu Thüringen eyaletinde gün yüzüne çıktı, ardından Federal Başsavcılık soruşturma başlattı.

Almanya'nın çeşitli kentlerinde 2000-2007 yıllarında 8'i Türk 10 kişiyi öldürmek, bombalı saldırılar düzenlemek ve banka soymak suçlamalarıyla 2013'te görülmeye başlanan NSU terör örgütü davasında, 11 Temmuz 2018'de açıklanan kararda, baş sanık Beate Zschaepe ömür boyu hapse çarptırıldı. Örgüte yardım ve yataklık eden 4 sanık da 2,5 ile 10 yıl arasında hapis cezası aldı. NSU üyelerinden Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos, 4 Kasım 2011'de bir banka soygununun ardından saklandıkları karavanda ölü bulundu ve intihar ettikleri öne sürüldü.

Soruşturma sırasında çok sayıda belgenin imha edilmesi, polisin mağdur ailelere yaptığı baskı ülkede devlet dairelerinde aşırı sağcı memurların varlığını ve yapısal bir ırkçılığın mevcut olduğunu bariz bir şekilde ortaya koydu.

Münih kentinde 22 Temmuz 2016'da ırkçı teröristin, bir alışveriş merkezine düzenlediği saldırıda göçmen kökenli 10 kişi hayatını kaybetti, 36 kişi yaralandı. Zanlı, saldırı esnasında ırkçı söylemler kullandı.

Köln kentinde yabancı kökenlilere ve mültecilere verdiği destekle bilinen, 2015'te belediye başkan adayı olarak yarışan Henriette Reker, seçimden bir gün önce aşırı sağcı Frank S'nin bıçaklı saldırısına uğradı.

2 Haziran 2019'da mültecilere yardım etmesiyle tanınan CDU'lu Hessen Eyalet Valisi Walter Lübcke, Wolfhagen kentindeki evinin önünde aşırı sağcı terörist Stephan Ernst tarafından başından vurularak öldürüldü.

Olaydan 3 hafta sonra yakalanıp tutuklanan Ernst'in NSU gibi ırkçı terör örgütleri ve AfD gibi aşırı sağcı partilerle bağlantılı olduğu ifade edildi.

Halle şehrinde 9 Ekim 2019'da 27 yaşındaki ırkçı terörist Stephan Balliet Yeni Zelanda'nın Christchurch şehrinde iki camiye yönelik terör saldırısından esinlenerek, kiralık silah ve patlayıcılarla doldurduğu arabayla bir sinagoga silahlı saldırı düzenlemeye çalıştı.

Balliet sinagoga giremeyince yolda yürüyen bir kadını öldürdükten sonra bir Türk'ün döner restoranına saldırarak orada da bir kişiyi öldürdü.

Frankfurt yakınlarındaki Hanau kentinde ırkçı terörist Tobias Rathjen iki kafeye düzenlediği terör saldırısında 4'ü Türk 9 kişiyi öldürdü, ardından evine giderek 72 yaşındaki annesini silahla vurdu. Rathjen'in daha sonra intihar ettiği açıklandı.

Almanya'da iç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV), Almanya'da yaklaşık 14 bini şiddet yanlısı olmak üzere yaklaşık 39 bin kişiyi "aşırı sağcı" olarak görüyor. Bunların yaklaşık 15 bini partilerde organize olurken 8 bini bağımsız yapılarda faaliyet gösteriyor. 16 bin aşırı sağcı ise herhangi bir örgüte bağlı değil. 674 aşırı sağcı ise tutuklama emri ile aranıyor.

Aşırı sağcılar 2022'de 23 bin 493 suç işlerken bu sayı bir yıl öncesine göre yüzde 3,8 oranına arttı. Bu kapsamda 2021'de 686 olan yabancı düşmanlığı suçları da 2022'de 796'ya yükseldi.

Almanya hükümetinin milletvekillerinin soru önergelerine verdiği cevaba göre 2023'ün ocak-eylül döneminde aşırı sağcılar 773'ü şiddet eylemi olmak üzere 17 bin 545 siyasi suç işledi. 2022'nin aynı dönemine göre bu yüzde 15 oranında bir artış anlamına geliyor.

Ülkede 2022'de Müslümanlara karşı en az 569 suç işlenirken bu sayı 2023'ün ocak-eylül döneminde 686'ya çıktı. Konuyla ilgili nihai raporun gelecek yıl açıklanacak olmasından dolayı gerçek sayıların daha yüksek olması bekleniyor.

Almanya İçişleri Bakanlığının görevlendirdiği Müslüman Düşmanlığı Bağımsız Uzman Grubu'nun haziranda sunduğu raporda, Müslüman düşmanlığının, toplumda marjinal bir durum değil, Alman halkının büyük bir bölümünde yaygın olduğunu tespiti yer aldı.

Cami saldırıları arttı

Öte yandan özellikle son dönemlerde Almanya'da camilere yönelik saldırılarda büyük artış yaşandı.

Almanya'da yılın başından bu yana camilere yönelik 81 saldırı düzenlendiği, bunların yarısının İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaların başladığı 7 Ekim'den itibaren gerçekleştiği belirtildi.

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Sekreteri Eyüp Kalyon, artan saldırılardan endişe duyduğunu dile getirdi.

Yetkilileri önlem almaya çağıran Kalyon, saldırılar nedeniyle camilere yönelik güvenlik önlemlerini en üst seviyeye taşıdıklarını ve emniyet güçleriyle sürekli irtibatta olduklarını ifade etti.

Yasaklamalar olsa da aşırı sağ yükseliyor

Öte yandan birçok aşırı sağcı oluşumun Almanya'nın temel demokratik düzenine karşı faaliyetler gösterdiği gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı aralarında "Combat 18", "Nordadler" ve "Hammerskins" gibi yapılanmaların bulunduğu 50'nin üzerinde aşırı sağcı örgütü yasakladı. Birçok örgüt ise istihbarat birimleri tarafından izleniyor.

Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser'in "aşırı sağcılığın demokrasi için en büyük tehdit" olduğunu ifade etmesine ve Alman hükümeti önlem almasına rağmen birçok aşırı sağcı oluşum dernek ve parti olarak faaliyetlerine devam ediyor.

BfV Başkanı Thomas Haldenwang aşırı sağın Almanya demokrasisi için en büyük tehdidi oluşturduğunu sürekli yineliyor.

Alman hükümeti aşırı sağın önüne geçmek ve bu tehlikeyi bertaraf etmek için çeşitli programlar düzenlemesine rağmen aşırı sağın yükselişi sürüyor.

Aşırı sağcı Die Heimat, Freie Sachsen, 3. Yol (Der 3. Weg) ve “Sağcı” (die Rechte) adlı partiler faaliyetlerine devam ediyor ancak seçimlerde kayda değer bir sonuç elde edemiyorlar.

Esasen ülkede aşırı sağcı kesimin oylarını son 10 yılda daha çok aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi (AfD) topluyor.

AfD'nin Alman siyasetinde yükselişi

Almanya'da İslam karşıtı olan AfD kurulduktan girdiği seçimlerde dikkat çeken sonuçlar elde etti.

2013'te avro para birimine karşı bir parti olarak kurulan AfD geçen zamanda hızla aşırı sağa evrildi ve 2014'teki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde elde ettiği yüzde 7,1 oyla 7 milletvekili çıkarmayı başardı.

2015 yılında Angela Merkel hükümetinin yaklaşık bir milyon sığınmacıya kapılarını açması Almanya'da AfD'ye olan ilgiyi daha da artırdı.

Almanya'da ilk girdiği seçimde barajı geçemeyen AfD, 2017 genel seçimlerinde yüzde 12,6 oy ile 94 vekil çıkardı.

Bu sonuçla AfD 2. Dünya Savaşı sonrası yüzde 5 barajını aşarak federal meclise giren ve ana muhalefet durumuna yükselen ilk aşırı sağ parti oldu.

AfD, özellikle Almanya’nın doğusundaki eyaletlerde büyük desteğe sahip.

AfD'li aday Robert Sesselmann'ın bu yılın haziran ayında Sonneberg bölgesinde yapılan kaymakamlık seçimini kazanmasıyla ilk kez aşırı sağcı bir parti, yönetimde rol sahibi oldu.

Ardından temmuz ayında AfD'nin adayı Hannes Loth, Raguhn-Jeßnitz kasabasındaki belediye başkanlığı seçimini kazandı. Böylece ilk kez AfD'li bir siyasetçi belediye başkanlığına seçilmiş oldu.

Aralık ayında Pirna kentinde belediye başkanlığı seçimini AfD'li Tim Lochner kazandı.

Tüm bunların ardından gelecek yıl Thüringen eyaletinde yapılacak parlamento seçimlerinde AfD'nin tek başına iktidara gelme tehlikesi belirdi.

Almanya'da yapılan birçok ankette AfD yüzde 22 oy oranı ile Hristiyan Birlik Partilerinin (CDU-CSU) ardından ülkede ikinci büyük parti olarak öne çıkıyor.

Anayasa Koruma Teşkilatı AfD'yi ve gençlik teşkilatını bazı eyaletlerde aşırı sağcı parti olarak sınıflandırdı ve izlemeye aldı.

Kamuoyu araştırmaları 2024 yılında doğu eyaletlerinden olan Thüringen, Saksonya ve Brandeburg'da yapılacak eyalet meclisi seçimlerini AfD'nin önde bitireceğini ortaya koyuyor.

İmparatorluk vatandaşları yargılanmayı bekliyor

Almanya'da çoğunluğu aşırı sağcılardan oluşan ve darbe planı yaptıkları iddiasıyla Aralık 2022'den itibaren yapılan operasyonlarla yakalanan "İmparatorluk Vatandaşları" (Reichsbürger) üyelerinden bazıları tutuklu olarak yargılanmayı bekliyor.

Aralık 2022'den itibaren yapılan operasyonlarla yakalanan sanıklar, "vatana ihanet girişimi", "terör örgütü üyesi olmak" ya da "terör örgütünü desteklemek"le suçlanıyor.

Dosyası 425 bin sayfadan oluşan dava, Federal Cumhuriyet tarihindeki devlet güvenliğiyle ilgili en büyük dava olma özelliği taşıyor.

İç istihbarat raporuna göre, kendilerini "Alman İmparatorluğu Vatandaşı (Reichsbürger)" olarak görenlerin sayısı 23 bin civarında bulunuyor. Bunların 2 bin 100'ü şiddet kullanmaya hazır grup ve Almanya'yı meşru devlet olarak tanımıyor.

Reichsbürger üyelerinden bazıları, monarşi altındaki Alman İmparatorluğu fikrine bağlıyken, bazıları da Nazi taraftarı. Bazı üyeler ise Almanya'nın halen askeri işgal altında olduğuna inanıyor.

{ "vars": { "account": "G-E1EN649QR9" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }