Karamürsel Belediyesi öncülüğünde hayırseverlerin destekleriyle 4 Temmuz Mahallesi'nde yaptırılan cami, kubbesi ile deniz fenerini andıran ve üzerinde kuş yuvaları bulunan minaresiyle dikkati çekiyor.

Depremde evleri yıkılan Sezer ailesi yeni evlerine kavuştu Depremde evleri yıkılan Sezer ailesi yeni evlerine kavuştu

Gün ışığından azami düzeyde faydalanmak için kıble yönündeki duvara yerleştirilen geniş camlar, aynı zamanda Samanlı Dağları'nın ferahlatıcı manzarasını ibadethane ortamıyla buluşturuyor.

Orta kubbesindeki cam mimariyle tarihi Bursa Ulu Cami'ne atıfta bulunulan ibadet yeri, İzmit Körfezi'ni gören açısı ve sahil kentlerinin sembollerinden deniz fenerine benzetilen minaresiyle kenti ve doğayı bünyesinde birleştiriyor.

"Mescid-i Nebevi'nin plan şemasını kullanmak istedik"

Gebze Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi ve caminin mimarı İbrahim Türkeri, doktora çalışmasını "İslam tapınma mekanları" üzerine yaptığını söyledi.

Türkeri, kamu yapıları üzerine mimari uygulama ve araştırmalar yaptığını da anlatarak, Karamürsel'de yapılacak cami için çalışma istenmesinin ardından ilçenin coğrafi özelliklerini göz önünde bulundurarak işe başladıklarını belirtti.

Samanlı Dağları'nın eteklerindeki caminin kıble yönünün de dağa dönük olduğunu ve İzmit Körfezi'ne teras olarak uzandığını aktaran Türkeri, "Burada Mescid-i Nebevi'nin plan şemasını kullanmak istedik. Dikdörtgen plan şeması kıble yönünü çok iyi karşılıyordu. Karamürsel'in kırma çatılı köy camileri var. 'Biz de çok kırma çatılı camiyi bu plan kurgusuyla kavuşturabilir miyiz'in çalışmasını yaptık." diye konuştu.

Türkeri, caminin ibadet mekanının ötesinde aynı zamanda şehre açılan kentsel alan ve depremde toplanma yeri olabileceğini vurgulayarak, yapının depreme dirençli olduğunu, gelenekseli taklit yerine yereli kapsayacak şekilde çağa, ilçe koşullarına, bütçesine ve kapasitesine uygun inşa edildiğini söyledi.

Karamürsel ilçesinin kimliğini de yansıtan ibadethane ortaya çıkarmak amacıyla tüm litolojik öğelerini, minaresini ve kıble duvarını bu anlamda yorumlamaya çalıştıklarını anlatan Türkeri, şöyle devam etti:

"Kıble duvarını olabildiğince şeffaf tutmak istedik ki Samanlı Dağları'na referansı olsun. Minaremiz aynı zamanda göğe yükselen kule ve burası sahil kenti. Deniz feneri imgesine tutunmak istedik. Bu kadar yükseliyorsak, 'gökyüzünde yaşayan canlılar için de sorumluluğumuz var' deyip minarenin kuşlar için yuva olmasını da öngördük."

Gün ışığından maksimum fayda ile enerji tasarrufu amaçlandı

Türkeri, caminin mimarisini oluştururken kalıplara tutunmak istemediklerinden bahsederek, yapının sadece ibadet mekanı değil aynı zamanda yanındaki imam hatip lisesinin uzantısı sayılabilecek çalışma ortamı olduğunu söyledi.

Cami inşasında olabildiğince, doğanın nimetlerinden yararlanmak istediklerine dikkati çeken Türkeri, "Gün ışığından maksimum derecede faydalanmak istedik ki bu enerji sarfiyatını minimuma indirecekti. Hem ısıtma hem elektrik enerjisi yükünü azaltacağını düşündük. Sadece mekansal etki yaratmak için değil. En nihayetinde büyük enerji sarfiyatları olan yapılar. İslam da israfı reddeden din. Hem doğanın bize sunduğu imkanlardan faydalanmak istedik hem de bu doğrultuda mimari kurgu yaptık." dedi.

Türkeri, caminin açık alanıyla yaklaşık 2 bin kişinin ibadet edebileceği büyüklükte olduğunu bildirdi.

İbadet esnasında mekanın olabildiğince geri çekilmesinin önemine değinen Türkeri, "Müslüman ile ibadet ettiği ilahi güç arasında geçirgen bir ortam sunmak istedik. Yani o alana mimarinin müdahale etmesi ve baskın öğelerle domine etmesi yerine buna olabildiğince destek sunabilecek mekansal ortamı yaratmaya çalıştık." değerlendirmesinde bulundu.